Matrix ile başlayan, insanlığın bir yazılım içinde var olduğu düşüncesi, günümüz teknoloji dünyasının önde gelen işadamı ve fütüristi Elon Musk’a göre gerçek olabilir.
Evren o kadar uçsuz bucaksız ki, içinde akla gelip gelmeyecek her şeyin olup bittiğini söylemek hiç zor olmaz. Rus kozmolog Nikolai Kardashev’in zamanında öne sürdüğü K3 tipi süper gelişmiş uzaylı medeniyetler de bunlar arasında.
Kardashev’in belirlediği üç tip Dünya dışı gelişmiş medeniyetin en üst sınıfı, sadece yıldızların değil, içinde bulundukları galaksinin tüm enerjisini soğurabilecek kapasiteye sahip. Hal böyle olunca, Matrix’te insanları yazılım içerisindeki sahte bir dünyaya hapsedip, gerçekte organik batarya niyetine kullanan uzaylılar da var olabilir.
Elon Musk, yukarıdaki teoriye ‘biraz’ farklı bir açıdan bakıyor. O, insanların sonu gelmeyen teknolojik gelişimle bir simülasyona adım atacağına inanıyor. Bunu da güzel bir şekilde ifade ediyor (biraz kısmını daha sonra göreceğiz):
“…40 yıl önce iki dikdörten ve bir noktadan ibaret olan Pong oyunu vardı… 40 yıl sonra bugün, milyonlarca insanın eşzamanlı oynadığı fotogerçekçi, 3D simülasyonlar var ve her geçen yıl daha da gelişiyorlar. Yakın gelecekte ise artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik kullanacağız.
Oyunlardaki gelişim için bir oran tahmini yaparsanız, bir gün bu oran bin kat azalsa bile oyunlar gerçeklikten ayırt edilemeyecek hale gelecek diyebiliriz. Ardından, ‘tamam, hadi 10.000 yıl sonrasını hayal edelim’ diyeceksiniz ki bu evrim ölçeğinde çok küçük bir zaman dilimi.
Kısaca, oyunların açıkça gerçeklikten ayırt edilemeyeceği bir geleceğe ilerliyoruz ve bu oyunlar PC, konsol ve her ne cihaz çıkarsa oynanabilecek. Bu cihazlardan milyarlaca olacağını düşünürseniz, gerçeklikte yaşadığımız ihtimali milyarda bir olacak.”
Musk, kendisinden bu konuda daha fazla görüş istenmesi üzerine sözlerine şöyle devam etti:
“Tartışmaya açık olarak bunun doğru olduğunu ummak gerekebilir. Çünkü medeniyet gelişimi durdurursa, bu medeniyetin sona ermesine neden olan çok büyük bir faciadan kaynaklanıyor olabilir. Yani belki medeniyetin simülasyon olduğunu ummalıyız çünkü aksi takdirde var olmaktan çıkacak gerçeklik veya medeniyetten ayırt edilemeyecek simülasyonlar geliştireceğiz. Milyonlarca yıl sürecek bir teknolojik durgunluk yaşayacağımızı sanmıyorum”
Musk’ın kısaca demek istediği, çoktan bir simülasyon içinde yer almamızın daha iyi olacağı. Aksi takdirde biz zaten simülasyona dönüşeceğiz.
Binlerce yıllık bir simülasyonun en başarılı ihtimallerinden birine mi bakıyoruz?
(Fotoğraf: ElonMusk/X)
Bilgisayar simülasyonu içinde miyiz?
Musk’ın sözleri, son yıllarda fazlasıyla tartışılan bir konuya değiniyor. İnsanlığın bir simülasyon içinde olduğu, bir illüzyonda yaşadığı düşüncesi artık hiç de tuhaf karşılanmayan bir ihtimal. Musk, 2000’li yıllarında başında Oxford Üniversitesi’nden filozof Nick Bostrom’un kaleme aldığı düşüncelerin altını çiziyor:
“Yeni nesillerin süper güçlü bilgisayarlarıyla yapacakları şeylerden biri, atalarının veya atalarına benzeyen insanların detaylı simülasyonlarını gerçekleştirmek olacak. Çünkü bilgisayarları o denli güçlü olacak ki, çok çeşitli simülasyonlar çalıştırabilecekler.
Simülasyonda yer alan insanların bilince sahip olduğunu düşünün… Eğer böyleyse bizimki gibi birçok zihin aslında orijinal ırka değil ama o ırkın ileri nesillerinin simülasyonundaki insanlara ait olabilir. Eğer bu gerçekse, o zaman bizlerin orijinal biyolojik insanlara değil ama simülasyona ait zihinlere ait olduğumuzu öne sürebiliriz. Böylece, eğer şu an bir bilgisayar simülasyonunda yaşadığımızı düşünmüyorsak, atalarına ait çok sayıda simülasyon geliştirecek yeni nesillere sahip olacağımızı düşünmeye mutabık değiliz. Temel düşünce bu.”
Evren’in bir simülasyon olup olmadığı düşüncesi bilim insanlarının kafasını o kadar meşgul ediyor ki, onları bu düşünceyi bir deneyle sınamaya kadar götürüyor.
Öncesinde, simülasyon teorisi üç ana maddede özetleniyor:
1- İnsan ötesi seviyeye (atalarınının simülasyonlarını yapabilen medeniyetler) ulaşabilen insan seviyesindeki medeniyeterin sayısı sıfıra çok yakın, veya
2- Atalarının simülasyonlarını yapmaya niyetli olan insan sonrası medeniylerin sayısı sıfıra çok yakın, veya
3- Bir simülasyonda bizlerinkine benzer tecrübelerle yaşayan insanların sayısı bire çok yakın.
Musk’ın tercihi üçüncü seçenek. Bostrom ise her olasılık için şu düşüncelere sahip:
1- Eğer doğruysa insan sonrası basamağa erişemeden yok olmamız neredeyse kesin,
2- Eğer doğruysa, gelişmiş medeniyetlerin zaman süreçleri arasında güçlü bir yakınsama olmalı ve atalarının simülasyonlarını yapmak isteyenler ya yeterli kaynaklara ya da bunu yapmalarını sağlayacak özgürlüğe sahip değil.
3- Eğer doğruysa, bir simülasyon içinde yaşadığımız neredeyse kesin. Mevcut cahilliğimizin karanlık ormanında, bir kişinin inancını her üç seçenek arasında eşit şekilde bölüştürmek mantıklı kabul edilebilir…
“Çoktan birer sayborg haline geldik”
Bu kadar fütürist tartışmaya yer vermişken, Musk’ın konuşmasından bir diğer kesite de kısaca değinelim.
“Hepimiz çoktan birer sayborguz… Kendinizin dijital bir versiyoyuna sahipsiniz. Bir kısmınız e-posta, sosyal medya ve yaptığınız diğer tüm şeylerle çevrimiçi olarak var oluyor.”
Musk’a göre süper bilgisayarlar ve akıllı telefonlara erişim imkanımızın olması, bizlere birer süper güç kazandırıyor. “ABD Başkanı’nın 20 yıl önce sahip olduğundan daha fazla güce sahipsiniz. Herhangi bir soruya cevap verebiliyor, herhangi biriyle nerede olursanız olun video konferans yapabiliyorsunuz. Ancak bu sadece başlangıç”
Musk’a göre burada kısıtlama, girdi/çıktı oranı. Çözüm ise bir çeşit simbiyotik dijital zeka ile birleşmek. Musk burada Harvard Üniversitesi’nin üzerinde çalıştığı bir teknolojiden bahsediyor.
Enjeksiyon ile nakledilen sadece birkaç mm çapındaki kablo ağı, kendini canlı nöronların içinde saklayabilir ve beyin aktivitenize arayüz oluşturan bir elektronik çözüm sunabilir (Aklıma Hellsing serisindeki ‘freak chip’ geldi).
Bir simülasyon olmak ve bir sayborga dönüşmek ne kadar doğru bilinmez ama tüketici zihniyetiyle söylenmeden hiçbir şeyin farkına varmak gibi bir yeteneğimiz yok, orası kesin.