Uzay-havacılık sektörünün yanı sıra savunma sanayisindeki yatırımlarını artıran Boeing, patlamalarda oluşan şok dalgalarından belli hedefleri koruyacak enerji kalkanı teknolojisinin patentini aldı.
Boeing, geleceğin savaş alanlarında belirleyici rol oynayabilecek ‘güç kalkanı’ teknolojisinin patentini aldı. Söz konusu teknoloji, Yıldız Savaşları ve Uzay Yolu’nda tanık olduğumuz, askerler, silahlar ve uzay araçlarının etrafını örten görünmez kalkanın ilk adımı olabilir.
17 Mart 2015 tarihli patent, ‘Elektromanyetik kemer aracılığıyla şok dalgasını zayıflatma yöntemi ve sistemi’ adını taşıyor. Sistem doğrudan mermi veya şarapnellere karşı kalkan olmak yerine, belli bir hedefi patlamaların oluşturduğu şok dalgalarından korumayı amaçlıyor.
Sistemin kendisi şok dalgaları oluşturan patlamaları tespit eden algılayıcılar ve hedef ile patlama arasında plazma alanı oluşturan bir jeneratörden oluşuyor. Kemer biçimli plazma kalkanı oluşturan jeneratör, alıcılardan aldığı sinyal doğrultusunda lazer, elektrik ve mikrodalgalar kullanarak yüklü parçacıklarla kalkanı meydana getiriyor.
ABD Patent ve Marka Ofisi (USPTO) tarafından verilen patentin içerdiği bilgiye göre, plazma kalkanı sıcaklığı, yoğunluğu veya bileşeni bakımından bulunduğu çevreden farklılaşacak. Bu farklılık, şok dalgalarının hedefe olan mesafesi boyunca güç kaybetmesini sağlayan bir tampon görevi görecek.
Patent, ‘ortaya çıkacak enerji yoğunluğu sayesinde şok dalgalarının yansıyacağı, geri çekileceği, emileceği veya en azından bir kısmının yönünden sapacağı bir etki oluşturulacağını’ belirtiyor.
Boeing’in geliştirmek istediği güç kalkanı teknolojisi teknik olarak mümkün görünse de, uygulamaya konması için aşılması gereken detaylar var. Fizikçiler geçmişteki çalışmalarda bir plazma alanını sabit tutmak için elektromanyetik alan kullanılabileceğini belirtmişti. Ancak aynı durum ışığı da yansıttığı için kalkan içindeki herkesi bir nevi kör bırakabilir.
Ayrıca, havayı ısıtacak ve yüklü parçacıkları yoğunlaştıracak plazma kalkanının korumayı amaçladığı hedeflere nasıl bir yan etkisi bulunabilir, henüz bilinmiyor.
ABD’nin çok amaçlı kullanılabilecek askeri ve uzay-havacılık alanındaki yeniliklerinden bir diğeri, Lockheed Martin’in kısa süre önce test ettiği lazer silahı olmuştu. Her iki teknolojinin küçük çapta etkin hale gelmeleri için halen yıllar gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Aktif halde savaş alanlarında kullanılmalarını düşünmek ise 21. yüzyıl için erken olabilir.
Gezegen kalkanına doğru ilk adım
Yıldız Savaşları tarihçesinden yola çıktığımızda, önümüzdeki yüzyıllarda kalkan teknolojisinin aynen bilim-kurgu yapıtında belirtildiği gibi gelişeceğini söyleyebiliriz.
Mars ve ötesine birçok uzay aracı gönderilmiş olsa da, insanlı bir uzay aracının yoğun radyasyon ve ısıdan korunabilmesi için bugüne kadar geliştirilmiş zırhların çok daha gelişmiş versiyonları gerekiyor.
Plazma kalkanı gibi bir güç kaynağıyla oluşturulan enerji kalkanları ise fiziksel kaplamaların önüne geçecek en üst düzey korumayı temsil ediyor. İkinci Ölüm Yıldızı’nın inşa edildiği Endor uydusundaki SLD-26 gezegen kalkan jeneratörü, uzay araçlarının atmosferdeki ısı ve radyasyondan süresiz korunmaları için iyi bir kurgu ürünü.
Gökbilimcilerin aşması gereken temel sorun, uzayın derinliklerinde uzun süreli koruma sağlayacak bir enerji kalkanı teknolojisi geliştirmek. Galaksilerarası uzay yolculuklarını ve nihayetinde kozmik savaşları mümkün kılacak bu tür bir teknolojinin gelişmesi için yüzyıllar, hatta binlerce yıl gerekebilir. Tabii bu tahminde bulunurken araya birkaç nükleer savaş girebileceğini veya kolonileşme sürecinin insanlığı uzun bir süre meşgul edeceğini hesaba katmak lazım.