Çarşamba, Ekim 30, 2024
More

    XX – Roswell’in perde arkası: Kozmonot ve astronotların gizli dosyaları – 2

    25 Şubat 1995 tarihinde NASA Select kanalı tarafından yayınlanana “Thether Incident” ise geçmişten kalan dikkat çekici bir olay. NASA STS–75 görevinde yapılan deneyde, ana girdisi 20 km uzunluğunda elektrik akımı iletebilen bir kabloyu uzaya fırlatıldı. Kabloya kısaca elektromanyetik kablo (electromagnetic tether) adı verildi. Kablonun amacı Dünya’nın biyosferinde ve manyetik bölgelerinden elektron toplamaktı. Başarılı olması halinde kilometre başına birkaç yüz voltluk enerji depolayabilecek, böylece atmosferden enerji toplanabilecekti. Ancak elektromanyetik kablonun tek faydası bu değildi. Bir uzay üssüne monte edilebilen devasa kablo, elde ettiği güç ile bağlandığı üssün zıt yönüne bir itme gücü yaratacaktı. Kısaca, uzay üssünün yörüngesini değiştirmesini ve hareket etmesini sağlayacaktı. Bu da roket benzini kullanmaya gerek kalmayacağı anlamına geliyordu. Eğer bu harika teknoloji deneyden başarılı çıksaydı, uzay üsleri için her 10 senede harcanan ortalama 2 milyar dolarlık yakıttan tasarruf edilebilecekti.

    25 Şubat günü, elektromanyetik kablonun fırlatıldığı biyosfer ve manyetik alan bölgesindeki yanlış hesaplanmış enerji miktarı ve radyasyon yüzünden, kablo beklenenden 2–10 kat daha fazla enerji ile yüklendi. Enerji üretmesi sonucu iletken kısmı yanarak koptu. Uzay üssü ile bağlantısı kaybolan 20 kilometrelik 100 milyon dolarlık kablo, uzaya doğru ilerlemeye başladı.

    STS-75 mürettebatından Andrew M. Allen ve Scott J. Horowitz canlı yayın esnasında görülüyor.

    Uzay üssü anında NASA’ya durumu iletti. Üsteki kameralar tamamen kabloya odaklanmış halde çekimlerini sürdürdüler. Belli bir süre sonra elektromanyetik kablo uzay üssünden 124 km uzaklığa erişti. O andan itibaren, kablonun etrafında sayılamayacak kadar çok, hareket eden ve belli bir şekle, görünüme sahip cisimler belirdi.

    Bu cisimler açıkça hızlanıyor, yavaşlıyor, manevra yapıyor ve parlaklıkları değişiyordu. Kablo Columbia Uzay Mekiği’nden 130 km uzaklığa eriştiğinde cisimler iyice belirginleşmeye başladı. Kablonun üzerinden, arkasından, sağından-solundan geçen cisimlerin görüntüleri net bir şekilde belli oluyordu:

    Canlı yayında NASA’dan bir yetkili, uzun bir çizgi gördüklerini ve yıldıza benzer şeylerin bu çizginin etrafında hareket ettiğini belirtip, uzay üssündeki astronotlardan açıklama istedi. Astronotlardan bir tanesi çizginin kablo olduğunu, etrafındakilerin de bir çeşit uzay enkazı ve ışık oyunu olduğundan bahsetti.

    Bu olay Kuzey Afrika’nın batı kıyı bölgesine denk gelen koordinatlarda gerçekleşti. Kablonun uzunluğu 20 km ve uzay üssünden de uzaklığı yaklaşık 80 mil olduğu için yetkililer görülen cisimlerin çaplarının yaklaşık 4.8 km olduğunu öngördüler. Zamanla kablo iyice uzaklaşmaya başladı ve 160 km mesafeye ulaşarak gözden kayboldu. Kameralar maksimum yakın çekime geçtiğinde, bir çubuğun etrafında gölette yüzen larvalar gibi çok sayıda cisim olduğu görülüyor.

    STS-80 görevine ait ilginç görüntüler

    1996 yılında düzenlenen STS-80 görevinde Columbia Uzay Mekiği’nin Afrika üzerinde çektiği görüntüler de oldukça ilginç. Görüntülerde tanımlanamayan cisimlerin belli bir düzene girdiği görülüyor. İlk olarak çok saydam gözüken büyük bir cisim Dünya yörüngesine doğru alçalmaya başlıyor. Ardından iyice küçülüyor ve aydınlığını kaybediyor. Zamanla 8–10 tane daha cisim daire oluşturacak şekilde Dünya yörüngesinde konumlanıyor. Son olarak, devasa bir cisim ötekilerin ortasına konumlanıyor. Sonrasında tüm cisimlerin parladığı görülüyor.

    Aynı görevde çekilen bir diğer görüntü, aniden yükselen bir tanımlanamayan cisme ait:

    Dünyanın yörüngesinde gerçekleşen ve uzay mekikleri tarafından görüntülenen bu olayların, meteor, kuyrukluyıldız veya uzay enkazı göstermediği kesin. Özellikle belli bir düzende hareket ettiklerini gösteren görüntüler, akıllı varlıklara işaret ediyor olabilir.

    Buz kristalleri.

    Nebraska Üniversitesi’nden Profesör Jack Kasher, elektromanyetik kablo görüntülerindeki cisimlerin aslında buz kristalleri ile benzerlik gösterdiğini, mekiğin ateşleme sistemi ile hareket etmesi halinde kristallerin hareket edeceğini belirtiyor. Ancak “Tether Incident” görüntülerindeki cisimlerin kristal olamayacağını, bir buz kristalinin o yönde o hızda hareket edebilmesinin mümkün olmadığını da belirtiyor.

    Kasher, buz kristallerinin manevra yapamayacak olması ve o şekilde hızlanıp yavaşlamasının mümkün olmaması yüzünden olasılık dışı kaldığını, ayrıca görülenin bir meteor da olamayacağını belirtiyor. Çünkü meteorlar yön değiştiremiyorlar. Bunların dışında bir uzay mekiği ya da aracının da o tür bir hızda bir manevra yapabilmesi mümkün değil. Kasher tartışmayı açık uçlu bıraksa da, görütülerdeki cisimlerin buz kristalleri olduğunu savunan bir isim, geçmişte NASA’da çalışmış olan mühendis James Oberg.

    Bir diğer vaka: STS-48

    Oberg, Eylül 1991’de Discovery Uzay Mekiği ile gerçekleştirilen STS-48 görevinin görüntüleri hakkında rapor yazmış bir isim. Görüntüler, ufologlar tarafından ‘bilinen en ilginç UFO hadiselerinden biri’ olarak tanımlanıyor:

    Kasher, her astrofizikçi gibi geniş bir görüş açısına sahip. 2011’de yayınlanan bir röportajında, “Dünya ile aynı yaşta veya biraz daha yaşlı bir gezegenden bizi ziyarete gelebildiklerine göre çok uzun mesafeler kat edilmesini sağlayacak yöntemi keşfetmiş olduklarını” söylüyor.

    NASA, Tether Incident’ın yaşandığı 1996’dan itibaren uzay mekiği görevlerindeki canlı yayınları sonlandırdı. NASA’nın bazıları tarafından kesin olarak görülen UFO varlığı hakkında neden açıklama yapmadığı birçok teoriye sebep oldu.

    Bir tanesi, korkutucuydu: Belki de atalarımız olan Marslılar bir zamanlar Dünya dışı bu varlıklara rastlamış ve yok olmuşlardı…

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler