Gelelim Zeta Reticuli sistemi hakkındaki çok ilginç bilgilere…
Aşağıda verilen röportaj 1988 senesinde Amerikan istihbarat teşkilatında ajan olan ve “Falcon” kod adı verilen kişi ile yapılmış:
Muhabir: Geldikleri(EBE’lerin) gezegen nerede?
Falcon: Zeta Retaculi adındaki yıldız grubunda… Orada iki güneş bir arada bulunuyor (çift yıldız sistemi).
Muhabir: Peki burası Dünya’yı ziyaret eden uzaylıların geldikleri ana kaynak mı?
Falcon: Bildiğim kadarıyla evet.
Muhabir: Zeta Reticuli’den Dünyamıza seyahat kadar sürüyor?
Falcon: Bunu yaklaşık 91 günde tamamlıyorlar.
Muhabir: Ana gezegenleri ne kadar büyük?
Falcon: Gezegenleri Dünya’ya benziyor, ancak hava daha ince ve daha yüksek miktarda argon ve helyum içeriyor. Ortalama sıcaklık buradan biraz daha düşük. Bizim havanın daha düşük ve ince olduğu yüksek dağlık bölgelerimizi seviyorlar.
Muhabir: Şimdi uzaylıların fiziksel özelliklerini ve karakteristiklerini anlatacağınız kısma gelebilir miyiz?
Falcon: 3”4, 3”8 (1 ila 1.20 cm) boylarında olan varlıklar. Gözleri son derece büyük, böceklerinkine benzeyen içsel katmanlara sahip bir biçimi var. Derileri ise son derece elastik ve sağlam. Büyük olasılıkla güneşleri yüzünden sertleşmiş.
Falcon adlı ajanla yapılan röportaj 1988 senesinin Şubat ve Mart aylarında gerçekleştirilmiş.
***
Araştırmacılar Falcon’un verdiği bilgiler ile tarihin en büyük uzaylı kaçırma olayı kurbanı olan Betty ve Barney Hill çiftinin anlattıklarını karşılaştırıyor (Bu çift 19–20 Eylül 1961 tarihlerinde uzaylılar tarafından kaçırıldıklarını iddia ediyordu). Sonuç olarak Falcon’un anlattığı uzaylılar ile Hill çiftinin anlattığı uzaylıların benzer olduğunu gösteriyordu. Bu bilgilere dayanılarak, ziyaretçi uzaylıların geldikleri yer olan Zeta Reticuli yıldız sistemi aynı yönde ve hızda hareket eden bir çift yıldızdan oluşuyor ve dünyadan uzaklığı 37 ışık yıldızı olarak öngörülüyor. Bu uzaklık Falcon’ın röportajda ziyaretçi uzaylıların yaklaşık 91 günde kat ettiklerini söylediği mesafe.
Zeta Raticuli yıldız sisteminin yerini gösteren uzay haritasını çizen ilk kişiler ise L. DaSilva ve R. Foy adlı araştırmacılar. Bu yıldız sistemini içinde bulunduran galaksi haritasının kaçırıldığı UFO’da kendisine gösterildiği iddia eden Betty Hill ise verdiği bilgiler doğrultusunda araştırmacılara yaptıkları hesaplamalar için ilk önemli bilgileri sağlamış olan kişi.
Zeta 1 ve Zeta 2 olarak adlandırılan kardeş yıldızlar Reticulum adlı uzay ağının bölgesinde bulunuyorlar. Dünyadan gözlemlenmesi mümkün olmayan yıldızlar yaşlı gezegen sınıfına konuluyorlar ve yaşları 6 ila 8 milyar yıl olarak kabul ediliyor. Bu iki yıldızın, 1958’de keşfedilen Zeta Hercules yıldız sistemi ile bir bağlantısı olduğu düşünülüyor.
Yıldızlar arası ticaret sistemi
Güneş yaklaşık 5 milyar yıl yaşında ve G–0 yıldız kategorisinde yer alıyor. Zeta–1 ve Zeta–2 ise ardı ardına G–1 ve G–2 sınıfa giriyorlar ve sırasıyla 0,7 ve 0,9 parlaklığa sahip oldukları öngörülüyor. “L” harfi ile gösterilen parlaklık derecesi bizim güneşimiz için 1,0. Yani Zeta–1 ve Zeta-2’nin sahip oldukları özellikler bakımıyla bizimkine bir yıldız sistemini temsil ediyor olabilir.
Oldukça teknik bilgiler içeren çalışmalarında L. DaSilva ve R. Foy Zeta yıldız sistemi hakkında iki önemli sonuç çıkardı. Bunlardan ilki, gezegenlerde metal bulunmadığı varsayımının yanlış olduğuydu. İkincisi ise Zeta–1 ve Zeta-2’nin kardeş değil, ayrı yıldızları temsil ettiğiydi.
Aralarında sadece 0,1 ışık yılı uzaklık bulunan bu iki yıldız, metal yoğunluğu normal olan gezegenlerle morötesi çıktı ve beklenen yerçekemi konularında karşılaştırıldılar. Aşırı morötesi ve yerçekimini beklenenden fazla olması ile (varsayılanlar) bu gezegenlerde metal yoğunluğunun çok az olduğu öngörüldü. Daha sonra yerçekimi paradoksuna cevap bulmaya çalışan Foy ve DaSilva bu gezegenlerin yıldız fotosferlerinde bizim Güneş’in 2 katı kadar helyum bulunduğu görüşüne vardılar. Yapılan hesaplamalar yüksek yerçekimi ile düşük metal yoğunluğunu uyumlu kılarken, yüksek morötesi ve düşük yıldız parlaklığına da bir çözüm getirdi.
Burada Zeta-1 ve Zeta-2’nin gökbilimciler tarafından yıldız analogu hesaplamalarında kullanılan ilk gezegenler olduklarını belirtmek gerekir. Yapılan tüm araştırmaların cevabını bulmasını istediği soru ise bu yıldız sistemlerinde akıllı yaşam formlarının olup olmadığıdır. Foy ve DaSilva gibi araştırmacılar çalışmaları sonucunda bu sistemlerde hayat olduğunu destekleyecek şu bilgilere ulaşmışlardır:
1- Zeta–1 ve Zeta–2 gibi sahip olduğumuz gibi bir yıldız sistemine dâhildirler. Eğer güneşimiz merkez alınarak yarıçapı 50 ışık yılı olan bir küre elde edilirse, bu alan içindeki güneş içeren her 11 sistemden birinde bizim güneş sistemimiz gibi bir hayat olduğu öngörülebilir.
2- Ayrıca ilk maddenin tersini savunan bir görüş mevcut. Buna göre yaşam formlarına olanak veren sabit gezegenlerin yörüngeleri (Ekozon’lar) merkezi bir ısı yaratan tek bir yıldızın çevresindeler. Yani ikili bir sistem mevcut olmak zorunda değil. Bu doğruysa, Dünyamıza en yakın olan Alpha Centuri yıldız sistemi yaşam formları göstermeye elverişli. Ancak bu sistemdeki yıldız G–4 sınıfına giriyor. Yani parlaklığı 0,3 civarında. Dünyamıza hayat veren güneşin parlaklığı ise 1,0, Zeta Reticuli sistemindeki güneşlerin parlaklıkları ise sırasıyla 0,9 ve 0,7. Kısaca bu parlaklık derecelerinin yaşam için gerekli olduklarını söyleyebiliriz.
3- Zeta–1 ve Zeta-2’nin yaşları ortalama 6 ila 8 milyar yıl. Bu da, yaşı 5 milyar yıl olan Güneşimize oranla bu gezegenleri 1 ila 3 milyar yıl daha yaşlı yapıyor. Bu da demek ki bu gezegenlerde yaşayan canlılar bizlere oranla çok daha uzun bir gelişim sürecine sahiptiler.
4- Birçok uzaylılar tarafından kaçırılma olayına dair anlatımlarda, kaçırılan kişiler uzaylıların kalın epidermis ile (derinin dış yüzeyi), çok tabaklı gözlere sahip olan uzaylılardan bahsettiler. Hem kalın deri, hem de çok katmanlı kapkara gözler bu gezegenlerde yaşayan canlıların gezegenlerine gösterdikleri değişimler olarak anlaşılabilir. Kalın deri iki yıldızın yarattığı ısıya dayanabilmek için, kapkara ve koruyucu katmanlı gözler ise yüksek miktardaki morötesi ışınlara karşı koyabilmek için.
Zeta–1 ve Zeta–2 yıldız sistemine dair hiçbir kanıt olmamasına karşın, son seneler içinde Kanadalı bir grup gezegenimizden 11 ışık yılı uzaklıktaki Tau Ceti sisteminde Jüpiter boyutlarında bir gezegen keşfettiklerini ve bunun Zeta Reticuli ile bağlantısı olduğunu belirttiler.