M.S 79 yılında tarihin bilinen en büyük yanardağ patlamalarından biri yaşanmış ve iki İtalyan kasabası yeryüzünden silinmişti. Herculaneum kasabalarında çıkarılan kemikler üzerinde yapılan yeni analizler, kurbanların kan ve vücut sıvılarının buharlaşmış ve kafalarının patlamış olabileceğine işaret etti.
Isının insan kalıntıları üzerinde yaptığı etkiler üzerinde uzman olan Varşova Üniversitesi’nden Elzbieta Jaskulska’ya göre bu ihtimal düşük. Çünkü yanardağ patlamasında o kadar yüksek bir ısı vardı ki birçok kişi buharlaşarak yok oldu.
Vezüv patladığında süngertaşı, kül ve zehirli gazların oluşturduğu sıcak bir karışım püskürmeye başladıç Pompeii’deki birçok kurban, üzerlerine yağan materyaller nedeniyle öldü. Geri kalanların sonunu da volkanik akıntı getirdi.
Yapılan araştırmada, Vezüv’e Pompeii’den daha yakın olan Herculaneum’daki kurbanların kemikleri incelendi. Napoli’deki Federico II Hastane Üniversitesi’nden Pierpaolo Petrone ve ekibi, deniz kenarındaki evleri sığınak olarak ancak hepsi ölen 140 civarı erkek, kadın ve çocuğun kemiklerini analiz etti. Hamile olan bir kadının leğen kemiği ile beraber 7 aylık bebeğine ait kemikler bulunmuştu. Tüm bu insanların saklandıkları odaların zehirli gazlar ve volkanik materyal ile dolmasıyla öldüğü düşünülüyor.
Deniz kenarındaki yalılarda ve kumsalda bulunan 103 kemikten alınan numunelere kütle spektrometresi uygulandı. Numunelerin moleküllerindeki kütleler incelenerek taşıdıkları maddeyi ortaya çıkaran araştırmacılar, ağırlıklı olarak kızıl bir tortu içerdiklerini fark etti. Tortu bazı kemik ve kafataslarını tamamen örtmüştü.
Tortunun bol miktarda demir ve demir oksit içermesi, kafataslarının aşırı ısıdan dolayı kan fışkırmaya başladığına işaret etti. PLOS ONE dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bazı kafataslarında tespit edilen yıldız şeklindeki izler buharlaşan kanın çıktığı çatlaklar olabilir. Kısaca, Vezüv kurbanlarının kafatasları mikrodalgada patlayan patatesler gibi açılmış olabilir.
Herculaneum’da yaşanmış olabilecek korkunç ölümü destekleyen bulgular da mevcut. Bir tanesi, incelenen birçok Vezüv kurbanının yanarak ölen insanlarda görüldüğü gibi kasılmış halde olmaması. Kol ve bacakların bir boksör gibi kasılması, kasların ısıdan dolayı kurumasıyla yaşanıyor. Petrone, kasların çok hızlı yandığını bu yüzden kasılmaya vakit kalmadığını düşünüyor.
Livescience’a açıklama yapan Petrone, çok hızlı yanmaya ait etkilerin kemiklerde görüldüğünü, dokuların buharlaşmasından sonra kemiklerin kömürleştiğini söyledi. Sonuç olarak, Herculaneum’daki kurbanların kül şelaleri altında kalarak doku ve vücut ısılarını çok hızlı kaybettikleri savunuldu.
Ateşle gelen ölüm
Herculaneum ile yapılabilecek en iyi karşılaştırmalar arasında 1902 yılında yaşanan Pelee yanardağı patlaması var. Martinik’in St. Pierre kasabasında 28,000 insanın öldüğü ve sadece iki kişinin ağır yanıklarla hayatta kaldığı faciada cesetler birçok farklı pozisyonda bulunmuştu. Bazıları, boksör gibi kasılmış haldeydi.
St. Helens yanardağının 1980 yılında patlaması sonucunda ölenlerden bir kişi, volkanik akıntı altında kalarak parçalanmıştı. Haziran ayında Guatemala’da patlayan Fuego yanardağı ise birçoğu volkanik akıntıya kapılan 100 civarında kişinin ölümüne neden oldu. Cesetlerin birçoğunda yumuşak doku kalmıştı ancak tanınmayacak kadar kömürleşmişlerdi.
Jaskulska, Herculaneum’da birçok kurbanın kemiklerinde birinci derece yanık olduğunu ve kömürleştiklerini, ancak bunun ısı şokuyla anında gelen ölümün delili olmadığını belirtti. Araştırmalar, Vezüv patlamasında sıcaklığın 200-500 derece arasında olduğunu gösterdi. Bu sıcaklıklar, insanları anında kızrtmak için yeterli değil. Jaskulska, günümüzde krematoryumların 1,000 derece ile naaşları yaktığını ancak küle dönmeleri için belli bir süre gerektiğini söyledi.
Bilinen şu ki kafatasındaki derinin tamamen yok olması ve sonrasında kömürleşmek için 700 derecede 10 dakika yanmak gerekiyor. Aynı sıcaklıkta bacaklardaki derinin yok olması için 25 dakika lazım. Herculaneum kurbanlarına gelirsek, volkanik akıntı saatte 300 km hızla ilerlemiş ve kasların kasılmasına vakit vermeden kurbanlarını almış olabilir.
Jaskulska, krematoryumda 1,000 derecede yakılan kafataslarının patlamadığını ancak kafatasların termal genişleme nedeniyle çatlayabileceğini söyledi. Son olarak, kafatasları ve kemiklerde bulunan demir tortunun buharlaşmış kan ve vücut sıvılarından gelmiş olabileceğini belirtti. Bilinen şu ki, Herculaneum’u yok eden volkanik akıntı ve kül yağmuru en az birkaç saat sürdü. Kurbanların bir kısmı muhtemelen sıcağın etkisiyle yavaş yavaş derileri yüzülerek veya zehirlenerek öldü. Aralarında ısı şoku ile anında ölenler varsa, muhtemelen daha şanslıydı.