Cuma, Kasım 15, 2024
More

    “Uzaylı medeniyetler hızlı radyo patlamaları ile yıldızlararası yolculuk yapıyor”

    Keşfedilmelerinin üzerinden sadece 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, hızlı radyo patlamaları (FRB) en az karanlık madde kadar gizemli ve uzun yıllar gökbilimcileri meşgul edecek bir konu. FRB’ler hakkında kafaları karıştıran en son araştırma, geçtiğimiz yıl yayımlanmış ve Dünya’dan 3 milyar ışık yılı mesafedeki bir bölgeden ilk kez 2012’de ulaşan sinyallerin yeniden tekrarlanmaya başladığı ifade edilmişti.

    Radyo enerjisinin yıldızlararası nabızları olarak tanımlayabileceğimiz FRB’ler, en az Tabby’nin yıldızı kadar astronomiye son dönemde fazlasıyla heyecan katan bir konu. Sebebi, uzaylı gelişmiş medeniyetlerin varlığına işaret ettiğine inanan birçok araştırmacının olması. Söz konusu araştırmacılar arasında yer alan Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Avi Loeb ve Manasvi Lingam, Astrophysical Journal Letters dergisine kabul edilen makalede FRB’lerin ‘yıldızlararası uzay gemilerine enerji sağlamak için kullanılıyor olabileceğini’ öne sürdü.

    Pulsar sinyalleri yanında silik kalıyor

    Loeb ve Linga’nın teorisi ilk başta akla biraz zor gelse de, FRB’lerin gizemini açıklamak adına bizlere yeni fikirler verebilir. Dahası, UFO odaklı komplo teorilerine dayanan sitelerde görmeye alıştığımız haberlere kıyasla, son derece prestijli bir kurumdan çıkan araştırma raporu FRB’lere ait verilere dayanarak sunulan bir teori içeriyor. Öncelikle FRB terimine kısaca değinelim:

    İlk olarak 2007 yılında Avustralya’da yer alan Parkes radyo teleskobu ile tespit edilen FRB’ler, günümüze kadar toplam 17 gözlemde kayıt altına alındı. Her biri, sadece milisaniye uzunluğundaki sinyalleri temsil eden FRB’lerin kaynağı henüz belirsiz. Gökbilimcilerin bugüne kadar öne sürdükleri kaynaklar ise süper dev nötron yıldızları (pulsar merkezleri), gama-ışın patlamaları ve yıldız parlamaları. Mevcut verilerle neredeyse kesin olan bilgi ise FRB’lerin Samanyolu’nun çok ötesinden geldiği.

    Loeb ve Lingam dahil gökbilimcilerin FRB’ler hakkında dikkatini çeken iki önemli özellik bulunuyor. Birincisi yukarıda bahsedildiği gibi milyarlarca ışık yılı öteden gelmeleri ve 1037 gibi anormal bir parlaklık ısısına sahip olmaları (parlaklık ısısı pulsar gibi yıldız türü bir gök cisminden yayılan mikrodalga radyasyonun ölçüsünü temsil ediyor).

    Avcıı Takımyıldızı’nda tespit edilen bir FRB olan FRB 121102’nin görüntüsü. [Gemini Observatory/AURA/NRC]
    Gizmodo’ya açıklama yapan Loeb, “Sıcak bir yüzeyin gözlemlenebilir ölçüde bu ısıya sahip olması gerektiğini anlıyoruz” ifadesini kullandı. Loeb, “Bu denli güçlü radyo sinyalleri oluşturan bildiğimiz hiçbir astronomik nesne bulunmuyor. Bu sinyaller tespit edilmiş tüm pulsarların yaydığı sinyallerden on milyarlarca kat daha güçlü” dedi.

    Dyson küresi kullanıyor olabilirler

    FRB’lerin kafaları iyice karıştıran bir üçüncü özelliği, tekralanarak yayılmaları. Dahası, bu tekranlanma da bugüne dek bilinen astronomik tanımlara uymuyor. Loeb ve Lingam, FRB’lerin bir yıldızın içine çökerek dev bir patlamayı olağanüstü derecedeki parlaklık ısısı ile şarj etmesi gibi bir kozmik olaydan şüpheleniyor. Tespit edilen FRB’leri spektrumlarının belli bir frekans seviyesinde olması, pulsar gibi bir nesneden kaynaklanma olasılıklarını azaltıyor.

    Loeb, “Elimizdeki bulgular, yapay bir kozmik kaynakla uyum gösteriyor” ifadesini kullandı.

    İki araştırmacı, uzun menzilli radyo sinyallerinin uzaylı medeniyetlere ait çok güçlü iletim cihazlarından yayılıyor olabileceği fikrini ele aldı. Bu kapsamda, bu tür bir cihazın inşa edilmesini sağlayacak teknolojiyi ve yapılabilmesi halinde nasıl kullanılacağını değerlendirdiler. Anazlizleri, güneş enerjisi kullanılması halinde böyle bir cihazın gerçek olabileceğine işaret etti. Gözlemlenen FRB’lerin ortaya çıkması için gereken güneş ışınının ise Dünya’nın iki katı alana yayılması gerektiği hesaplandı. Söz konusu alan uzaylılara ait bir gezegen, bir kozmik güneş çiftliği veya güneş ışınlarını emerek enerjiye dönüştüren bir mega yapı olabileceği öne sürüldü. En son ihtimal, kısaca bir Dyson küresi demek.

    Aklımıza KIC 8462852 yıldızını getiren senaryolar, çok uzaklarda bir yerlede gelişmiş Dünya dışı medeniyetlere ait mega yapılar saklanıyor olabileceğini öne süren yeni bir araştırma olarak karşımıza çıkıyor. Ancak tıpkı KIC 8462852 gibi yapay FRB teorisini de açıklamak için çok fazla veri ve akılcı teori gerekiyor. Veri eksikliği nedeniyle ikincisine başvuran Loeb ve Lingam, araştırmalarını çeşitli hesaplamalar ile geliştirmiş. Örneğin, Dünya’nın en az iki katı büyüklüğünde kozmil bir enerji santralinin soğuracağı yıldız ışınından erimesini engellemek için bir soğutma sistemi gerekiyor. Bu aşamada, ikili devasa bir su soğutma sisteminin kurulması gerekeceğini savunuyor.

    Süper güçlü FRB’leri iletecek ileticilerin ise nasıl bir teknolojiye sahip olduğunu Loeb ve Lingam henüz açıklayamıyor. Şu an için tek diyebildikleri, ‘fizik kanunları kapsamında bunun mümkün olduğu.”

    “Işın yelkenlileri”

    Gelişmiş uzaylı medeniyetlerin neden yıldızlarası FRB atışı yapacak mega yapılar inşa etmek isteyeceği konusunda çeşitli görüşler var. Öncelikle, astronomik görüş açısıyla bizlerden çok daha üstün olduğuna inandığımız medeniyetlerin bu tür cihazlar yapabileceğini onlarca yıldır kabul ediyoruz. Rus kozmolog Nikolai Kardashev’in yaptığı tanımlamada, bir yıldız veya tüm bir galaksiden enerji üretebilecek medeniyetler sırasıyla K2 ve K3 medeniyetleri olarak ifade ediliyor. Kısaca, yıldızlararası süper güçlü FRB’ler üreten medeniyet bir K2 veya K3 sınıfına dahil olabilir.

    Bu tür bir teknolojiyi galaksilerarası iletişim sistemi için kullanıyor olabilirler mi? Bu şekilde bir medeniyet varlığını çok uzaklardaki galaksilere ilan ediyor olabilir. Ancak akla daha çok yatan bir olasılık, FRB’lerin uzay araçları ve gemilerini yıldızlararası yolculuklarda itmek için kullanıldığı yönünde.

    Dünya yönünde yayılan FRB’lere ait çizim.

    Loeb, “Aklımıza radyo dalgaları saçarak ışın yelkenlilerine enerji veren bir ışın cihazı getirebiliriz… Bir yelkenlinin rüzgarla itilmesi gibi ışık yelkenlisi de ışık hızına erişmek için ışınla itiliyor olabilir” diyor.

    Işın yelkenlisini harekete geçirmek için sinyal iletici cihazın belli bir süre ışınını uzay aracına odaklaması gerekiyor. Loeb ve Lingam’ın hesaplamaları, ortaya çıkacak itki gücünün 1 milyon tonluk taşıma yüküne yıldızlararası yolculuk yaptırabileceğine dayanıyor. Yani, 20 kruvazör gemisi ağırlığındaki uzay gemisi bir anda ışınlanabilir. Lingam, “Yıldızlararası hatta galaksilerarası mesafelerde yolcu taşıyabileceğiniz büyüklükte uzay araçları hareket ettirilebilir” diyerek bu görüşü savunuyor.

    Dünyamızda da benzer bir fikir mevcut

    Işın yelkenlisi demişken hemen bir noktaya dikkat çekmek lazım. Stephen Hawking ve Rus milyarder Yuri Milner’in başlattığı Breakthrough Starshot projesi de yıldızlararası yolculuk için en optimum çözümün ışın yelkenlisi olduğunu savunuyor. 100 milyon dolarlık bir projeyi temsil eden Starshot, Dünya’ya en yakın yıldız sistemi Alpha Centauri’ye ışın enerjisiyle itilen bir uydunun iletilmesini öngörüyor. Buradan yola çıkarak, derin uzaydaki dev mesafelerin kat edilmesi için gereken en düşük maliyetli (K2 ve K3 medeniyetleri için de olsa) ve pratik teknolojinin süper güçlü ışınlara dayanan itki gücü olduğunu söyleyebilir miyiz? Bunu şu an bilmek çok güç.

    Peki, Dünya’dan gözlemlenen FRB’leri nasıl tanımlayabiliriz? Eğer yukarıdaki teori doğru ise her biri uzaylılara ait gemilerin itki sistemine ait ‘sızıntıları’ temsil ediyor. Loeb, “Radyo ışını, radar gibi gökyüzüne yayılıyor. Çünkü ışın kaynağı bize olan konumuna göre yönünü değiştiriyor… Bunun sebebi ise uzaylıların ana gezegenini kendi eksenindeki dönüşü veya yıldızları ile bulundukları galaksinin hareketi olabilir” yorumunu yapıyor. Derin uzayda gezinen uzay gemilerinin itki sistemlerinden saçılan izler, bu hareketlerin etkisiyle arada sırada Dünya’mıza düşüyor ve gökbilimcilerin aklını karıştırıyor.

    “Uzaylı medeniyetlerin rolü olabileceğini göz ardı edemeyiz”

    “Bilim tarihi sadece öngörülere dayanan olasılıkları gözden çıkarmanın akıllıca olmadığını gösterir. Bunu yapmak ilerlemeden çok duraklamaya neden olur.”

    FRB’ler hakkında henüz çok az bilgiye sahibiz. Nihayetinde güçlü kozmik sinyallerin yapay bir kaynağı olabileceğini söylemek için on yıllar sürmesi muhtemel araştırmalar yapılması gerekiyor. Yine de ‘Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” diyen E,nstein’ı hatırlayarak uçsuz bucaksız Evren’i anlamak için ilk önce bu yeteneğimize başvurmamız gerektiğini unutmamamız gerekiyor.

    Berkeley SETI Araştırma Direktörü Andrew Siemion’un da yorumlarına bakılırsa, ara başlığın altındaki yorumun anlamı FRB gibi konularda daha da güçleniyor. Gizmodo’ya konuşan Siemion, “FRB’lerin bugüne kadar astronomide karşılarına çıkan hiçbir şeye benzemediğini ve bilim insanlarına birçok opsiyonu düşünmeye zorladıklarını” belirtti. Araştırmada yer almayan Siemion, geleneksel yaklaşımdan biraz uzak kalsa da Harvard astrofizikçilerini araştırmalarından ötürü övdü.

    Siemion, “FRB’ler gibi kaynağı belirsiz sinyallerin gelişmiş uzaylı medeniyetlerine ait teknolojiler tarafından üretildiği olasılığının üzerini çizemeyiz. Her ne kadar çok uzak bir ihtimal gibi görünse de, aksini kanıtlayana kadar imkansız diyemeyiz” ifadesini kullandı. Loeb ve Lingam’ın mevcut iletişim ve radar sistemlerinin ötesine geçen bir teknoloji savunduğunu belirten Siemon, astronomide bu tür açık görüşlü yaklaşımlara ihtiyaçları olduğunu söyledi (özellikle muhtemelen uzaylılara ait sinyalleri araştırırken).

    K3 medeniyetleri bize deşifre edemediğimiz sinyaller gönderiyor olabilir mi?

    Loeb ise ‘bilimin güzel yanının olasılıkları elde edilen yeni verilerle devre dışı bırakmak olduğunu’ söyledi. “Bilim tarihi sadece önyargılara dayanan olasılıkları gözden çıkarmanın akıllıca olmadığını gösterir. Bunu yapmak ilerlemeden çok duraklamaya neden olur. FRB’lerin muhtemel yapay kaynağı üzerinde bir dizi parametre üzerinde çalıştıktan sonra, yeni bilgiler ile doğrulanan farklı bir açıklamayı kabuk etmekte hiçbir sorun yaşamam. Bilim bir öğrenim tecrübesi; doğanın potansiyel açıklamaları nasıl ayıklarını önyargılar ile değil gözlemler aracılığıyla belirliyoruz.”

    Kapak fotoğrafı: Bir gezegenin yüzeyinde oluşturulan ışınla itki gücü sağlanan bir ışın yelkenlisine ait çizim. [M. Weiss/CfA]
    İlginizi çekebilir: 100 bin galakside uzaylı medeniyeti yok

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler