Dünyanın en hızlı büyüyen genç firmalarından Uber, Google’ın başını çektiği sürücüsüz otomobil teknolojisini de geliştirmesiyle yakın gelecekte bir özel araç imparatorluğuna dönüşebilir. Firmanın birçok ülkedeki davalardan sağ salim çıkması da yükselişinin önlenemez olabileceğini gösteriyor.
Son bir yıldır küresel girişimcilik sektörü ilginç gelişmelere sahne oluyor. Dünyanın iki ayrı ucunda ortaya çıkan iki genç firma, farklı versiyonlarına birçok defa rastladığımız başarı öykülerini tamamen es geçerek, doğrudan yatırımcı desteğiyle çok kısa zamanda ‘anormal’ piyasa değerlerine ulaşıyorlar.
Bahsettiğim iki firma, San Francisco merkezli özel şoför hizmeti sunan Uber ile Pekin merkezli mobil cihaz üreticisi Xiaomi. Sırasıyla 2009 ve 2010’da kurulan iki firmanın dikkat çeken özelliği, 2014’te kitle kaynak fonu ve melek yatırımcıları desteğiyle on yıllar gerektiren piyasa değerine ulaşmaları. Örneğin, Haziran 2012’de 4 milyarlık bir firma olan Xiaomi, 10 milyardan fazla yatırım topladığı 2014’te piyasa değerini 45 milyar dolara dayandırdı. Aynı yıl Samsung’u Çin’de bırakarak ülkenin bir numaralı akıllı telefon üreticisi konumuna yükseldi. Dünya sıralamasında dördüncü olan Xiaomi’nin aksiyon kameraları gibi yeni ürünleri de hemen belirmeye başladı.
Üzerine eğileceğimiz Uber ise kaymağından pay almak isteyen ABD’li zenginlerin kısa sürede kontrolden çıkardığı bir firma. Bu isimlerden biri olan Ashton Kutcher, ABD medyasında çıkan eleştiriler karşısında ‘sahtekar gazeteciler hakkında soruşturma açılması gerektiğini’ bile savunmuştu. Teknolojiye ilgisinin yüksek olduğunu bildiğimiz Kutcher, geçmişte Lenovo için ürün mühendisliğine (reklama) soyunmuştu.
Kutcher’ın Uber’de yoluna devam ederek doğru bir tercih yaptığı söylenebilir. Zira, Haziran 2014’te 17 milyar piyasa değerine ulaşan Uber, sadece altı ay sonra 40 milyar seviyesine erişti. Lenovo ise Ekim 2014 itibariyle 15,6 milyar dolar değere sahip.
Sürücü sorun çıkarıyorsa ondan ‘kurtul’
Uber, ABD sınırlarından çıkarak küresel piyasada yayılmaya başladığından bu yana başı hiç bir zaman beladan uzak kalmadı. Almanya’da yasaklanan, G.Kore’de tehdit edilen, Hindistan’da öfke toplayan firma sürekli bu engelleri aşmasını bildi (büyük olasılıkla tazminatlarla). Uber, Haziran 2014’te Türkiye’de de hizmet sunmaya başlamıştı.
Uber’in karşılaştığı temel sorunlar, firmanın gerekli lisansları almadan sürücü çalıştırması ve sürücülerin dikkatsiz olmalarının yanı sıra suça karışmaları. Firmanın sevilmemesi ise mesleği sürücü olan kişileri işsiz bırakma tehdidi sunması.
Teknolojik gelişmelere bakıldığında, ibrenin fazlasıyla Uber’e dönük olduğunu söylememiz lazım. Sürücüsüz otomobil piyasası hızla güçleniyor ve Uber, sürücü kadrosunu yapay zekalı otomobillerle değiştirmek için gerekli yatırım gücüne sahip.
Uber, önündeki kritik eşiği temsil eden sürücüsüz otomobil filosunu kuracak teknoloji ve altyapıyı geliştirirse, kapanmasını isteyen milyonlarca sürücüyü işsiz bırakabilir.
‘Otonom araçlar 2025’te ekonomiyi şekillendirecek’
CBS SanFrancisco sitesinde görüşlerini paylaşan girişimci ve fütürist Zack Kanter, Uber’in sürücüsüz otomobil teknolojisiyle sadece sektörü değil, ekonomiyi şekillendiren bir firma haline gelebileceğini düşünüyor.
Sürücüsüz otomobillerin 2025’te trafikte baskın olacağını, 2030’da ise tekel seviyesine ulaşacağını öngören Kanter, otonom araçların gelecek yıllarda tecrübe edeceğimiz en büyük yenilik olacağına inanıyor.[quote_box_right]Uber’in ABD’deki 171 bin taksinin yerini alması 4.3 milyar dolara mal olacak. New York City için 9 bin araçlık filo gerekecek.[/quote_box_right]
Tahmin etmesi güç sayıda insan işsiz kalacak. Ancak elektrikli araçlar yeşilin geri dönmesine büyük bir katkı sağlayacak, trafikte zaman kaybı azalacak, performans artacak ve en önemlisi trafikte ölümler ciddi ölçüde azalacak. İşsiz kalan milyonlar ise uzay çağının getireceği birçok yeni sanayide iş bulacak.
Kafamızda canlandırması heyecan verici olduğu kadar günümüze yabancı hissettiren gelişmeler, 2020’de büyük bir hız kazanacak. Tesla Motors CEO’su Elon Musk, 2015’te sunacakları modellerin sürüş vaktinin yüzde 90’ında otonom kalabileceğini belirtti. General Motors, 2017’de sunacakları modellerin 150 kilometre hızda kendini kontrol edebileceğini duyurdu. Apple’ın ise 2020’de ilk elektrikle çalışan sürücüsüz otomobilini piyasaya süreceği konuşuluyor. 2020’nin, otonom araçların küresel piyasaya sürüleceği yıl olması bekleniyor.
Uber’in dev filoları geliyor
Morgan Stanley tarafından yapılan araştırmaya göre, ABD’liler her yıl vakitlerinin sadece yüzde 4’ünde araba kullanıyor. Evin ardından en büyük ikinci harcama olan otomobillerin devre dışı bırakılması, büyük bir tasarruf fırsatı olarak görülüyor.
Bu aşamada, Uber’in on binlerce araç içeren filoları bir gün sizi kapınızdan alarak işe bırakabilir, öğlen yemeğinizi yiyeceğiniz lokantaya bırakabilir ve akşam da evinize dönmenizi sağlayabilir. Columbia Üniversitesi tarafından Ocak 2013’te sunulan raporda, Uber’in 9 bin araçlık filoyla New York City’deki tüm taksileri ortadan kaldırabileceği belirtildi. Yolcuların ortalama 36 saniye içinde özel şoförlü araç bulabileceği sistemde, bir kilometre yolun ücreti ise ortalama 50 sent olacak.
Değeri 41 milyar dolara yaklaşan bir firmanın ABD genelindeki 171 bin taksinin yerini alması ise sadece 4.3 milyar dolara patlayacak. Forbes’un verdiği bilgiye göre küresel taksi piyasasının değeri ise 17 milyar dolar. Motorlu araçların devre dışı kalmasıyla, sadece ABD’de 10 milyon kişi işsiz kalabilir.
İşin tuhaf tarafı, Uber’in BM ile işbirliği yaparak 1 milyon kadına iş imkanı sunmak istemesi. Burada ‘en fazla 15 yıl’ gibi bir uyarı da yapılabilir.
Yaşanabilecek bu değişimin, ABD’de yollarındaki mevcut 245 milyon aracı sadece 2.4 milyona indirmesi öngörülüyor.
Morgan Stanley, doğa dostu, akıllı asistan kontrolündeki otonom araçların ABD’de her yıl 30 bin ölüm ve 2.12 milyon sakatlanmanı önüne geçeceğini tahmin ediyor. Park etme gereği olmayan araçlar ise bu sayede günümüz trafik sıkışıklığının yüzde 30’una neden olan sorunu ortadan kaldırmış olacak.
Öngörülen değişimler, benim gibi Uber’e sıcak bakmayan birinin bile düşüncelerini değiştiriyor. Ancak teknoloji bu sefer, gerçekten dünyayı daha iyi bir yer yapacak mı?
Bu soruyu sorarken, kullanacağımız akıllı araçların içinde bulunacak Nesnelerin İnterneti (IoT) cihazlarının hack’lenmesinin doğurabileceği sonuçlara girmiyorum bile. Sanayisinden piyasa rekabetine ve güvenliğine kadar çok büyük bir geçiş süreci bizleri bekliyor.