Nesnelerin İnterneti, sanal gerçeklik, giyilebilir teknolojiler ve IPv6 gibi yeni nesil teknolojilerle etki alanı ve önemi giderek artan dijital dünya, kalbini birçoğumuzun gözlerinden uzak veri merkezlerinde saklıyor. Bulut bilişimin kaynağını temsil eden veri merkezleri, aynı zamanda biraz önce sıraladığım tüm teknolojilerin biriktirdiği verilerin toplandığı ve yayıldığı yerleri temsil ediyor.
Teknoloji dünyasında veri merkezleri hakkında çok fazla bilgi duymuyoruz. Ancak dijital dünyanın fiziksel temelini temsil eden bu yapılar sokaktaki bireylerden kurumlara, ordulardan devletlere kadar internete erişimi olan tüm insanlar ve organizasyonlar için çok kritik bir önem taşıyor.
1.3 milyar aktif kullanıcısı olan Facebook, 1 milyardan fazla kullanıcısı olan YouTube ve 300 milyon aktif kullanıcıya sahip Skype gibi sosyal medya ve çevrimiçi hizmetler, giderek büyüyen veri merkezleri sayesinde var olabiliyor.
Sadece çevrimiçi hizmetler ve sosyal medya için değil, veri merkezleri bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarındaki gelişmeler için de çok büyük rol oynuyor.
Küresel uzay ajansları tarafından her gün yer ve uzay teleskopları aracılığıyla toplanan veriler, sunuculara bağlı süperbilgisayarlar tarafından işleniyor. Milyar piksellik gökyüzü fotoğrafları veri merkezlerinin sağladığı altyapı sayesinde işleniyor. Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN), her yıl 30 petabyte boyutundaki bilgiyi veri merkezlerinde depolayarak analiz ediyor.
Yapay zeka, robotik, birbirleriyle iletişim kuran makineleri temsil eden M2M ve sanal gerçeklik gibi tüm yeni nesil teknojiler için sürekli yeni ve dev veri merkezlerinin açılması gerekiyor.
Facebook’un İsveç, Luela’ya kurduğu dev veri merkezi, Microsoft’un Project Natick adını verdiği sualtı veri merkezi projesi ve Apple’ın 2016’da Avrupa ve ABD’de kuracağı yeni veri merkezlerine 4 milyar dolar harcaması, ‘dijital bilgi kutularının’ arka planda kalsalar da ne kadar önemli olduklarına dair sadece birkaç küçük istatistik.
Türkiye’de yeni bir sayfa açılıyor
İşlemci fabrikası, uydu teknolojileri, siber ordu kurulumu ve yenilenebilir enerjiler gibi 21. yüyyılın kaçınılmazı olan alanlarda yatırımlarını hızlandıran Türkiye, veri merkezlerinde de beklenen bir projeyi hayata geçirdi.
Turkcell, küresel teknoloji merkezlerinden biri haline gelen İstanbul’un ardından Türkiye adına önemli bir yatırımda bulunarak, Gebze’nin coğrafi ve teknolojik altyapısını ülkemizdeki en büyük veri merkezinin kurulmasında değerlendirdi.
Toplamda 275 milyon TL’lik yatırım ile hayata geçirilen 33 bin metrekare alana kurulu ‘dijital kervansaray’, başlıca yerel verilerin ülkemizde güvenli bir şekilde depolanmasını ve etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayacak. İkinci amaç ise küresel teknoloji devlerinin Türkiye’deki veri depolama potansiyelini fark etmesini sağlamak.
Yeni nesil teknolojiler ile ekonomiye katma değer sağlamak adına yapılan en doğru adımlardan birini temsil eden Gebze Veri Merkezi, Türkiye’nin Google, Facebook, Amazon ve Microsoft gibi küresel teknoloji devleriyle işbirliğini güçlendirmek adına büyük bir potansiyel sağlıyor.
Akıllı şehir altyapısı güçleniyor
Dev veri merkezlerinin çoğalması, Türkiye’deki girişimciler ve kurumların küresel markalara olan bağımlılığını azaltacağı gibi, yeni neisl teknolojilere de daha kolay adapte olmamıza yardımcı olacak. Temeli 4.5G ile atılan ve 2020’li yıllarda hayatımıza girecek olan 5G teknolojisi, birbirini takip edecek veri merkezleriyle hazır bir altyapıya kavuşacak.
Yüz binlerce cihazın 7/24 birbiribe bağlı olduğu; su, elektrik, iletişim ve trafik ağının tek merkezden yönetildiği akıllı şehirlerin beyni, veri merkezleri olacak.
Bu noktada veri merkezlerinin siber ve fiziksel güvenlik konusunda maksimum öneme sahip olduğunu da altını çizmek gerekiyor. Turkcell’in verdiği bilgiye göre Gebze Veri Merkezi 9 şiddetinde depreme dayanabiliyor, duvar ve kapıları yangından 120 dakika etkilenmiyor, tesisin içi ve dışı 6400 alıcı ile sürekli denetleniyor.
Türkiye’nin ilk dev veri merkezinin, 2020’li yıllarda yaşayacağımız teknolojik gelişmeler için önemli bir başlangıç noktası olacağını umuyorum.
Not: Bu yazının orijinali Turkcell Blog’da yayımlanmıştır.