NASA TESS uzay teleskobunun ekibinde yer alan Türk astrofizikçi Tansu Daylan, Beta Pictoris adlı genç yıldızın yörüngesinden alınan sinyallerin ilk dış kuyrukluyıldıza işaret ettiğini belirtti.
Kepler teleskobunun yerini alan TESS, dış gezegenlerin yanı sıra farklı gök cisimlerini de tespit edebildiğini ortaya koydu. TESS’in elde ettiği veriler, Beta Pictoris adlı çok genç bir yıldızın yörüngesinde bilinen ilk dış kuyrukluyıldıza işaret ediyor.
TESS’in Beta Pictoris’in parlaklığında tespit ettiği değişim, astrofizikçiler 1999 yılında kuyrukluyıldız etkisi ile oluşacağını öne sürdükleri değişim ile uyuşuyor.
Astronomy & Astrophysics dergisinde yayımlanacak yeni araştırma, Dünya’dan 63 ışık yılı mesafede bulunan sadece 20 milyon yıl yaşındaki Beta Pictoris’in parlaklığını bir kuyrukluyıldızın değiştirmiş olabileceğini öngörüyor. Kuyrukluyıldızlar bir yıldız ile Dünya arasından geçtiğinde, kimyasal özellikleri ile yörüngesindeki yıldızın parlaklığında değişime neden oluyor. Elektromanyetik spektrada yaşanan değişim, gökbilimcilerin kuyrukluyıldızları tespit etmesini sağlıyor.
Beta Pictoris’in çok genç bir yıldız olması, halen kendisini oluşturan materyal diski ile sarılı olduğuna ve bu diskte birçok kuyrukluyıldız olabileceği anlamına geliyor.
TESS ekibinde yer alan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Tansu Daylan DijitalX’e yaptığı açıklamada, “Beta Pictoris oldukça genç bir yıldız. Yaklaşık 20 milyon yıl yaşında. Güneş’in 4.6 milyar yıl yaşında olduğunu düşünürsek, Beta Pictoris bir bebek yıldız sayılabilir. Bu nedenle etrafında oldukça fazla gaz, toz ve kuyruklu yıldız olduğu tahmin ediliyor. Hatta büyük ihtimalle gezegen oluşum süreci de devam ediyor. TESS verisinde bu şekilde bir kuyruklu yıldızın neden olmuş olabileceği bir sinyal gözlemlendi” dedi.
Araştırma makalesinde, Beta Pictoris yörüngesinde tespit edilen “ışın eğrisinin ilk dış kuyrukluyıldıza işaret eden çok güçlü bir delil olduğu” ifade edildi. Sebebi, ışın eğrisinin 20 yıl önce hazırlanan bilgisayar modellerine birebir uyması.
TESS, tıpkı Kepler gibi dış gezegenleri yıldızlarının parlaklığında oluşturdukları leke ile tespit ediyor. Gezegenler yörünge hareketleri esnasında belli sürede ve miktarda yıldızın parlaklığını azaltıyor. Kuyrukluyıldızlarda ise tespit tamamen farklı. Spektrograflar yıldızın parlaklığında ilk önce ani bir değişim, ardından daha düzenli bir eğri tespit ediyor. Veriler bir araya getirildiğinde, aşağıdaki gibi bir görüntü beliriyor:
Araştırmada yer alan Leiden Üniversitesi’nden Matthew Kenworthy, “Daha küçük ve benzer ışın eğrileri de tespit ettik ancak çok daha küçük oldukları için bu dış kuyrukluyıldızların şekil ve kuyruk uzunluğunu tespit etmek oldukça güç” ifadesini kullandı.
“Yaşamı oluşturabilir”
Kepler, Ekim 2018’de görevine son verdiğinde yaklaşık 10 sene faaliyet göstermişti. Görevinin sonuna kadar dış kuyrukluyıldızların kesin tespitine işaret edecek ışın eğrileri saptamamıştı. TESS ise çok daha gelişmiş bir teleskop.
Daylan, “TESS ile ötegezegen dışında süpernova veya kilonova gibi patlamaları da gözlemleyebiliyoruz. Kısacası, TESS gökyüzünün neredeyse %90’ınını yaklaşık bir ay boyunca sürekli gözlemliyor. Bu sayede gökyüzünde değişken ve yeterince parlak olan tüm kaynakları takip edebiliyor” dedi.
Warwick Üniversitesi’nden astrofizikçi Grant Kennedy, “TESS’in gözlem stratejisi yıldızlara tamamen önyargısız biçimde bakmaktan geçiyor. Kepler, Güneş gibi daha yaşlı yıldızlara odaklanmıştı. Amacı, gezegen bulma ihtimalini artırmaktı. TESS ise dış kuyrukluyıldızlar gibi birçok farklı gök cismini tespit edebilir” ifadesini kullandı.
TESS ekibinin bundan sonraki amacı daha fazla ışın eğrisi tespit etmeye çalışarak kuyrukluyıldızların gezegen sistemlerinin oluşumunda oynadığı rolü daha iyi anlayabilmek. Kennedy, “Öğrenmek istediğimiz bilgiler başlangıç için çok temel: Bu gök cisimleri ne kadar yoğun? Ayrıca bir yıldız yaşlandıkça sayıları azalıyor mu?” yorumunu yaptı.
Dış kuyrukluyıldızlar ve yer aldıkları sistemler hakkında elde edilecek bilgiler, Güneş Sistemi ile karşılaştırılarak önemli ipuçları elde edilmesini sağlayabilir. En önemli soru işaretlerinden biri, Dünya için olduğu kadar dış kuyrukluyıldızların su gibi temel yaşan elementlerini taşıyıp taşımadığı.
Daylan, bu konuda şu ifadeleri kullandı: “Yaşama kaynak oluşturan ‘elementler’ aslında her sistemde var Bazı (yaşlı) sistemler elbette bu “metal” dediğimiz elementlere (hidrojenden daha ağır olan her element) daha çok sahipler. Yaşamın taşınması derken, kasıt genellikle karmaçık organik moleküllerin taşınması. Bunun kuyrukluyıldızlar aracılığı ile olması gayet muhtemel.”
Gökbilimciler, söz konusu sorulara cevap aramak ve gezegen sistemlerinde yaşamın nasıl oluştuğunu daha iyi anlamak için Beta Pictoris’i gözlemlemeye devam edeceklerini belirtti.