Normal insan gözü 1 milyon rengi ayırt edebiliyor. Ancak aramızda tam 100 milyon renk görebilen kadınlar dolaşıyor. Bilim dünyası, insanın en saklı özelliklerinden birini daha iyi anlamak için bu kadınları arıyor.
ABD’li ressam ve öğretmen Concetta Antico, yıllarca bir dersin parçası olarak öğrencilerini parka götürdü. Onlara her zaman suyun üzerindeki parıltıları, taşların üzerindeki pembe tonları ve yaprakların kenarlarındaki kırmızı desenleri görüp göremediklerini sordu. Öğrencileri her defasında ona olumlu cevap verdi. Ancak, öğrencilerinin görgülü olmak için yalan söylediklerini anladığında, yıllardır kendisinde sezdiği farklılığın gerçek olduğunu da anladı.
‘Tekrakromasi’ adlı mutasyonu taşıdığı bilinen çok az insandan bir olan Antico, dünyayı algılayamadığımız milyonlarca renkle görebilme yeteneğine sahip. Bu özellik, ona hayata çok farklı bakma şansı verirken, ressam olması sayesinde bilim insanları onun dünyayı nasıl gördüğünü analiz etme şansı buluyor. Antico, “Çakıl taşlarıyla dolu bir yol size sadece gri ve karanlık görünebilir. Ancak benim gözümde turuncu, sarı, yeşil, mavi ve pembenin tonları dans ediyor” diyor.
Antico ve kendisi gibi tetkrakromasi mutasyonu taşıyan çok az sayıdaki insan, ‘hepimiz aynı renkleri görebiliyor muyuz’ sorusuna cevap arayan bilim insanları için oldukça zorlu bir deneyi temsil ediyor. Çünkü onları bulmak ve bu mutasyonun sırlarını araştırmak hiç de kolay değil.
100 milyon renk görebilmek
Ortalama bir insan, gözün ağ tabakasında bulunan ve mavi-mor, yeşil ve sarı-kırmızı dalga uzunluklarına duyarlı üç türe sahip koniler sayesinde 1 milyon rengi ayırt edebilme yeteneğine sahip. Renk körü kişilerde bu konilerden biri hasarlı veya bulunmazken, tetrakromasi mutasyonu bulunan insanlarda üç değil, dört koni türü yer alıyor.
İnsanlar dışında köpek ve maymunlar dahil birçok memeli, renk reseptörleri olarak da adlandırılan konilerden ikisine sahip. Dikromat adını alan bu canlılar, üç koniye sahip ‘trikromat’ insandan daha az renk görebiliyor. İnsanları, morötesi ışınları da görebilen kuş ve böcek türleri geride bırakabiliyor. En tepede ise süper görüşe sahip tetrakromatlar yer alıyor.
Tetrakromasi, ilk olarak 1948 yılına Hollandalı bilim insanı HL de Vries’in renk körlüğü üzerinde yaptığı araştırmada değinilen bir terim. De Vries, araştırmasında iki normal koni dışında bir mutasyonlu konisi bulunan erkekler üzerinde gözlemler yaptı. Erkeklerin yeşil veya kırmızıya hassas olan mutasyonlu renk reseptörü, iki rengi ayırt etmelerini zorlaştırıyordu. Deneyde, renk körü erkekler kırmızı ve yeşil rengi karıştırarak sarının belli bir tonunu elde etmeye çalışıyordu. Denekler, trikromatlara kıyasla istedikleri sonucu elde etmek için kırmızı ve yeşil ışığın şiddetini ayarlayabiliyordu.
De Vries, sadece merakından yola çıkarak, deneklerden bir tanesinin renk körü olmayan kızları üzerinde deney yapmak istedi. Kırmızı ve yeşili herkes gibi ayırt edebilen kızlar, istenen sarı tonu elde edebilmek için normal bir trikromatın ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla kırmızı renk kullanıyordu. De Vries, renk körü olmamalarına rağmen bu duruma açıklık getiremedi. Ardından şu sonuca vardı:
Deneklerin ailelerinde renk körlüğü sadece erkekleri etkilediğine göre, erkeklerde normal iki koni ve mutasyonlu bir koni bulunurken, eşleri ve kızları üç normal koni ve bir mutasyonlu koniye sahip oluyordu. Bu ek koni, deneyde kızların daha az değil, tersine daha fazla gördüklerini ortaya çıkarmıştı. Kısaca, üç normal konisinin dışında dördüncüsü de aktif olan kadınlar vardı.
On yıllar sonra varlığı doğrulandı
İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nden John Mollon, 1980’li yıllarda De Vries’ın çalışmasından ilham alarak tekrakromasiyi araştırmaya başladı. Bugün Newcastle Üniversitesi’nde nörolog olan Gabriele Jordon ile yaptıkları çalışmada, renk körlüğü ne kadar yaygınsa, dört koniye sahip kadınların da bir o kadar fazla olması gerektiği düşüncesini esas aldılar. Kısaca, dünyadaki kadın nüfusunun yüzde 12’si dört koniye sahip olabilirdi.
Dört koniye sahip olan kadınlar üzerinde yapılan deneylerin hep aynı sonucu vermesi, dördüncü koninin onu taşıyan herkeste aktif olmadığını ortaya koydu. Jordan ümidini yitirmek üzereyken, yeni bir deney yöntemi keşfetti. Karanlık bir odada bir deney cihazına bakacak olan kadınlar, üç renkli halkalar görecekti. Bir trikromat için hepsi aynı görülecekken, bir tekrakromat ekstra renk reseptörü sayesinde kırmızı ve yeşilin karışımı bir ışık görecekti. Jordan’ın 25 kadın üzerinde gerçekleştirdiği deneyler, bir olumlu sonuç verdi.
2012’de yapılan ve İngiliz basınından düşmeyen keşif haberlerinde, süper görüşe sahip ilk kadın ‘cDA29’ kod adıyla duyuruldu. Jordan, ‘sevinçten zıpladığını’ belirttiği keşfin ardından yapılması gereken birçok gözlem olduğunu belirtti: “Tekrakromasinin var olduğunu biliyoruz ancak tekrakromatik olmayı sağlayan özelliği keşfetmiş değiliz.”
Süper görüşlerini açabilirler
Ressam Concetta Antico’nun süper görüşe sahip olduğunu diğer önemli keşifle beraber 2012’de tespit eden Washington Üniversitesi’nden Dr. Jay Neitz, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1’ini oluşturan dört koniye sahip kadınların süper görüşlerini aktif hale getirebileceklerini düşünüyor.
Antico’nun ‘daha zengin ve artırılmış’ görüş yeteneği kazanmasını sağlayan genlerin özelliklerini inceleyen Dr. Neitz, “Etrafımızda gördüğümüz renkli nesneler, trikromatların gözlerine uygun olarak üretildi… Bu nedenle dünyamız trikromatların gözlerine uygun olarak ayarlanmış olabilir” ifadesini kullandı. Kısaca, süper görüşe sahip insanlar görüşlerini kısıtlayan çevreleri nedeniyle özelliklerini fark edemiyor olabilir.
Dr. Neitz, insanların boyadığı sayısız nesnenin yanı sıra, doğanın da tetrakromatların üstün görüşünü ortaya çıkaracak kadar renk çeşitliliği sunmuyor olabileceğini belirtti.
İnsanlık gizli yeteneklerini öğrenecek
Dr. Neitz’in sözleri ele alındığında, tetrakromatların henüz tanımadığımız dünyalara özgü bir sır taşıdığı bile düşünülebilir. Asıl soru, süper görüş özelliğinin doğasında ne yatıyor?
California Üniversitesi’nden Kimberly Jameson’a göre, her tetrakromat 100 milyon rengi görme yeteneğine sahip değil. Concetta Antico, sanatçı olmasının da verdiği yetenekle bu özelliğini çok üstün kullanabilen en nadir örnek. Renkleri çok iyi tanıması sayesinde, çizdiği resimler kendi gözünden dünyayı nasıl gördüğünü çok net bir şekilde gösteriyor. Geceleri görüşü daha da artan Antico, aydınlığı normal insan gözüne kıyasla farklı algılıyor, renkleri yalın halleriyle görebiliyor.
Antico, renk körü olan kızı dahil, dikromat, trikromar ve tekrakromat olan herkesin görüşünü artırmak istiyor. Üzerinde yapılan genetik araştırmalar, tabloları üzerindeki analizler ve yeni keşfedilen tekrakromatlar üzerindeki deneyler, süper görüş özelliğinin doğası ve daha da önemlisi amacını anlamamızı sağlayacak.
Genlerimizde saklı olan süper görüş mutasyonu, insanın sadece teknolojiyle evrim geçirmediğine dair en güçlü örnek. Dahası, renk körlüğünden ortaya çıkan bu mutasyon, insanın aslında sahip olduğu her özellikle mükemmel olduğuna işaret ediyor.