İlk Dinazor sahnesi (Jurassic Park)
Stop-motion tekniği mi? Kil ve plastik malzemeler mi? Kuklalar mı? Hayır CGI.
Michael Crichton’ın romanındaki dinazorların beyazperdede nasıl gözükeceklerini merak eden seyirciler eminiz ki hayal kırıklığına uğramamıştır. Kahramanlarımızın gördükleri ilk brachiosaurs ağaç yapraklarını yerken biz de onlarla aynı şaşkınlığı yaşıyorduk. John Williams’ın müziğiyle birleşen bu görüntü sinema tarihinin en güzel sahnelerinden biri haline geliyor böylece.
Zaman yolculuğu yapabilen DeLorean (Back to the Future)
You made a time machine out of a DeLorean? (DeLorean’dan zaman makinesi mi yaptın?) Bu cümleyi duyarken bile eminim Michael J. Fox’un sesini duyuyor, yüzündeki o şaşkın ifadeyi kafanızda canlandırıyorsunuz. Sahneyi izleyen dönemin seyircileri de Marty ile aynı duyguları paylaşıyordu. Zaman yolculuğu hikayesine güzel bir başlangıç yapmamızı sağlayan akıllarda kalıcı bir sahne, şüphesiz.
Aydaki adamı vuran uzay gemisi (A Trip to the Moon)
İlk bilim-kurgu filmi aynı zamanda en iyi ve en ilginç bilim-kurgu sahnelerinden birine de sahip: Uzay gemisinin Ay’daki adamın gözüne çarptığı sahne. Kabul edelim biraz garip.
Neo’nun kurşunlarla imtihanı (Matrix)
Başka söze gerek yok. Kurşunlardan kurtulabilmek hiç bu kadar kolay gözükmemişti. Filmi izleyenlerin akıllarında yer eden slow-motion tekniğiyle çekilmiş bu sahne, aradan 17 yıl geçmiş olsa bile hala etkisini hissettiriyor.
Spock ölür (Star Trek: Wrath of Khan)
Evet sonra geri geliyor. Ama o zamanın izleyicisi bundan nasıl emin olabilirdi ki? Kirk’ün, en yakın arkadaşı ölürken ona dokunamamış bile olması kuşkusuz bu sahneyi bilim-kurgu tarihindeki en dokunaklı sahnelerden biri haline getirdi.
Ripley günü kurtarır (Aliens)
Ellen Ripley tam bir aksiyon kahramanı. Güçlü, korkusuz ve kızgın. Öz kızının yanında olamamış olsa da kendini annesi gibi gördüğü başka bir küçük kızın canı için her şeyini ortaya koyuyor.
Kapı açılıp da Ripley yaratıkla güreş yapmaya hazırlandığında ağzından dökülen sözcükler işlerin bayağı kızışacağına işaret: Ondan uzak dur s*rtük!
Üzgünüm Dave, korkarım ki bunu yapamam (2001: A Space Odyssey)
Akıllı bilgisayar H.A.L. 9000 ile Dave’in arasında geçen bu konuşma sinema tarihine damgasını vuran anlardan biri. Dave’in kendisini ortadan kaldıracağını düşünen Hal, Dave’e giriş için izin vermiyor ve kapıları açmıyor.
Göğüs-patlatan Yaratık (Alien)
Yemek yerken birden öksürmeye başlayan bir adama en fazla ne olabilir ki? Mesela göğsünden Yaratık çıksa? İzlerken artık ne olacağını biliyor olsak da bu durum sahnenin çarpıcılığından hiçbir şey eksiltmiyor.
Başka bir ilginç durum ise içinden Yaratık çıkacak John Hurt harici diğer oyuncuların sahnede tam olarak ne olacağını bilmemesi. O gün çekime gelen oyuncular senaryoda sahne ile ilgili sadece “o şey ortaya ortaya çıkar” cümlesini görürler. Kuşkusuz ‘o şeyin’ aktör John Hurt’ün göğsünden çıkacağından habersizdirler. Sahne sırasında kan banyosu yapmak zorunda kalan Veronica Cartright’ın çığlıkları, kayıp düşmesi, yüzündeki korku ve şaşkınlık oyunculuk değil gerçek. Üstelik aktris sahnenin çekimleri bitmeden bayıldığı için bir sonraki gün çekime devam edildi.
Uçan Bisikletler (E.T.)
E.T. aslında içinden seçmekte zorlanabileceğimiz çok fazla güzel sahne içeriyor. Ama illa seçmemiz gerekiyorsa Amblin Entertainment şirketinin logosu haline bile gelmiş bu sahneyi seçebiliriz.
Elliot ve arkadaşları E.T.’yi bisiklet sepeti içinde hükümetten kaçırmakla meşguller. Yolları tıkanınca E.T. parmağını kaldırır ve bisikletler havalanır. Kahramanlarımız gökyüzüne doğru pedal çevirmeye başlar.
Darth Vader Luke’un babası (Star Wars: The Empire Strikes Back)
“Yalan söylüyor!” Darth Vader’ı oynayan James Earl Jones senaryoda bu sahneyi okuduğunda aklına gelen ilk düşünce buydu. Fransız direnişinin başının babasının Hitler olduğunu öğrendiğini düşünün. Kuşkusuz aynı etkiyi yaratan (neredeyse) unutulmaz bir sahne.
https://www.youtube.com/watch?v=h6sj89xgnl4