Temelleri 1980’lerde atılan ve son yıllardaki çalışmalarla ilk başarılı prototiplerini elde eden yapay et teknolojisi, yakın gelecekte çiftliklerde değil ama laboratuvarda yetişen ürünleri dünyaya sunmaya hazırlanıyor.
Henüz 35 günlükken kesilen mutasyon geçirmiş tavukların neden olduğu sağlık endişelerinin yanı sıra, deli dana gibi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan yanlış besleme ve bakım yöntemleri küresel hayvan yetiştiriciliğinin sürekli artan nüfusun talebi karşılama şekli hakkında birçok soru işareti doğuruyor.
Asya ülkelerinde büyükbaş ve küçükbaş hayvanların Mozart dinlediği ve özel ışıklandırma sistemiyle huzur içinde beslendiği çiftlikler, protein değeri yüksek besinlerinde kullanılmasıyla endişeleri kısmen azalttı. Ancak et sanayisindeki pozitife yönelik yavaş dönüşüm, en büyük teknolojisine fazlasıyla koz verecek gibi görünüyor.
Üç yılda önemli atılım sağlandı
Dünyanın ilk yapay etli burgerini hazırlayan Hollanda’nın Maastricht Üniversitesi’nden Profesör Mark Post ve ekibi, fiyat etiketi 300 bin dolar olan tatsız bulamacı üç yılda fazlasıyla gerçeğine benzetmeyi başardı.
BBC’ye açıklama yapan Post, ‘laboratuvar üretimli etin beş yıl içinde piyasaya sürüleceğinden emin olduğunu’ ifade etti. Post, yapay kırmızı etin ilk başlarda özel bir ürün olarak görülebileceğini ancak talebin hızla artmasıyla fiyatın da aşağı çekileceğini ümit ediyor.
Post’un iyimser tahmini, küresel et sanayisinin istatistikleriyle yapay etin üretim süreci karşılaştırıldığında kulağa oldukça gerçekçi geliyor. Çiftlikte yetiştirilen tavuktan hazırlanan yarım kilo kemiksiz et için 3,4 kilo besin ve 30 litre su harcanıyor. Yapay etin fikir babası Fu-Hung Hsieh ile ilk yapay tavuk etini üreten ABD’li Beyond Meat ise yarım kilo soya, bezelye proteinleri ve amarant bitkisi ile sadece 2 litre suyu bir araya getirerek aynı miktarlarda et üretebiliyor.
Environmental Science & Technology Journal dergisinde yer alan verilere göre, çiftlikte yetiştirilen ve laboratuvarda üretilen biftek arasında da önemli sayısal farklılıklar var:
– Yapay biftek üretmek için gereken enerji miktarı, geleneksel bifteğin yüzde 55’i,
– Yapay biftek üretiminde ortaya çıkan sera gazı, geleneksel sürecin sadece yüzde 4’ü,
– Yapay biftek üretimi için gereken alan kullanımı ise geleneksel yönteme oranla sadece yüzde 1.
Yapay et teknolojisini güçlendirecek en önemli etkenlerden biri, artan dünya nüfusunun et ihtiyacını karşılamak için gereken su, arazi ve enerjinin olmaması.
Kitle kök hücre üretimi
Yapay et teknolojisi, sahte tavuk alanında elde ettiği başarıyla birçoklarından olumlu not almayı başardı. New York Times’ın yemek muhabiri Matt Bittman, Ekim 2012’de Haley’de girdiği bir restoranda soya ağırlıklı girdiden yapılan tavuk etini gerçek sandığını itiraf etmişti.
3D yazıcıların yardımıyla işlenen yapay et, aslında bir kök hücre teknolojisi. Sinir veya deri hücresi gibi özelleştirilmiş hücrelerin geliştirildiği şablonlar olarak tanımlayabileceğimiz kök hücrelerden milyonlarcası, kuluçka makinelerinde haftalarda bekletildikten sonra santrifüje konarak bulamaç haline getiriliyor. 3D yazıcıların mürekkebi olarak düşünebileceğimiz bulamaç, daha sonra basılarak kas dokusundan farksız bir ürün olarak beliriyor.
Sahte tavuk etinde lezzet ve besin değeri olarak başarı elde edilse de, henüz güzel biftekler üretilebilmiş değil. Yemek teknisyeni Peter Verstrate, ‘gerçek etteki bağlayıcı dokuların ve yağın da lezzete etki yaptığını ve bu tür girdilerin zamanla halledileceğini’ söylüyor.
Yatırımın artması lazım
Verstrate’nin Profesör Post ile birlikte çalıştığı Mosa Meat firması, 25 bilim insanı, teknisyen ve yönetici kadrosu ile yakın gelecekte tam zamanlı üretime geçmeyi planlıyor. Ancak dünyanın ihtiyacını karşılamak için çok fazla yatırıma ihtiyaç var.
Yatırım arttıkça, geleneksel et sanayisindeki dönüşüm de insanlığın doymasına katkıda bulunacak. Çünkü sadece ABD’de tahıl ürünlerinin yüzde 70’i çiftlik hayvanlarını beslemeye harcanıyor. Söz konusu ürünlerin doyurabileceği insan sayısı ise 800 milyon.
Beyond Meat ve Modern Meadow gibi firmalar, Mosa Meat gibi Ar-Ge sürecini yüklendikleri sahte et sektörünün güçlenmesinde en kritik rolü oynuyor. Lezzet ve fiyat konusunda elde edilecek başarı, hayvanlara yapılan zulme karşı çıkanlardan, daha sağlıklı et tüketmek isteyenlere kadar birçoklarını tatmin edecek. Nihayetinde et değil, soya kesmeye başlayacağız.
BBC’ye konuşan Oxford Üniversitesi Gıda Politikası Araştırma Ağı’ndan Profesör Tara Garnett, karar vericilerin biyo-teknolojinin sunduğu çözümün ötesini görmek zorunda olduğuna dikkat çekiyor. Garnett, küresel gıda sektörünün oluşturduğu dengesizliği şu şekilde özetliyor: