Pazar, Aralık 22, 2024
More

    Ruhun Ağırlığını Ölçmek İsteyen Doktor Bunu Başarabildi Mi?

    Duncan MacDougall adlı İskoç doktor, 1907 senesinde yaptığı deneyler ile ruhun varlığını kanıtladığını öne sürmüştü. Peki yaptığı deneylerde ruhun “bilimsel ağırlığını” ölçebildi mi?

    1907 yılında, ABD’nin Massachusetts eyaletinde yaşayan Dr McDougall, gözetimi altında ölmek için gönüllüler aramaya başladı. Doktorun inancına göre, ruhun fiziksel ağırlığı vardı ve ölçülmesi mümkündü. McDougall, ruhun ölümden sonra bedeni terk ettiğini ve ebediyen cennet benzeri bir yerde yaşadığına inanıyordu. Ruhun ağırlığını bir paket unu ölçermiş gibi ölçemeyeceğini bildiği için McDougall ölüm döşeğindeki insanları kullanmaya karar verdi. Ölüm esnasında yapacağı ölçümler ile ruhun ağırlığını ortaya çıkarabileceğini düşünüyordu.

    McDougall, deneyi için ölüm esnasında olabildiğince hareketsiz kalacak kişiler aramaya başladı. Ölçüm cihazlarını sarsmamak ve deneyi bozmamak için en ideal adaylar verem ve benzeri hastalıklardan ölmek üzere olan kişilerdi. McDougall, ofisinde hazırladığı bir yatağı büyük tartıların üzerine yerleştirdi. Dahası, ölüm esnasında ‘açıklıklardan’ sıvı ve gaz çıkışı olmaması için tıkamayı ihmal etmedi. McDougall’ın endişesi ruhun olmadık bir yerden kaçıp gitmesi değildi, tersine vücuttan yatağa karışacak herhangi bir sıvı veya katı maddenin ölçümlerini etkilemesini engellemek istiyordu.

    Tüm hazırlıklarına rağmen, deneyler pek istendiği gibi gerçekleşmedi. McDougall, notların düştüğü açıklamalarda “terazilerin düzgün ayarlanamadığını ve çalışmasına birçok kişinin karşı geldiğini” söyledi.

    Bir hasta, McDougall terazileri ayarlarken hayatını kaybetti. Bir tanesi, tam öldüğü esnada vücut ağırlığını az da olsa kaybetti ve ortaya ünlü “21,3 gramlık” fark çıktı. Bir diğer hasta, nabzı kontrol edilip öldüğü karar verilen ana kadar 14 gram ağırlık kaybetti. Ölümün doğrulanmasının ardından ağırlık kaybı 42,5 grama çıktı. Bir üçüncü hasta da ölüm esnasında ve sonrasında artarak vücut ağırlığı kaybetti.

    Birçok kişi, McDougall’ın kullandığı terazilerin yanıltıcı bilgiler verdiğini düşünürken, İskoç araştırmacı ruhun ağırlığını bulduğundan emindi. Yine de, bulgularını doğrulamak için bir kontrol deneyi gerçekleştirmesi gerektiğini biliyordu. Köpekleri kullanmaya karar veren McDougall, ölüm döşeğinde köpekler bulamadığı için sağlıklı köpekleri öldürmeye karar verdi.

    Terazilerine göre, hiçbir şey uğruna katledilen 15 köpeğin hiçbiri ölüm esnasında ağırlık kaybetmedi. McDougall araştırmalarının sonuçlarını açıkladığında, kimsenin dikkatini çekmeyi başaramadı.

    McDougall’ın kullandığı metodoloji en başından kusurluydu. Kendisi de ölüm anının kesin olarak saptanamayacağını kabul ediyordu. Ölümlerin ardından tespit edilen vücut ağırlığındaki değişimler de vücut ısının artışıyla yaşanan terleme veya sıvı buharlaşmasından kaynaklanıyor olabilirdi (ölümün ardından kan dolaşım esnasında artık soğumuyor). Köpeklerin ölüm sonrasında patilerinden çok az terlediği bilinirken, vücut ağırlığındaki kayıp fark edilmeyecek kadar düşük oluyor. Bunun ötesinde, McDougall’ın hastalarının büyük kısmının ölüm esnasında tamamen hareketsiz kalması zor olacağı gibi muhtemelen terazileri de mükemmel ölçüm yapmaktan uzaktı.

    Nihayetinde, sözde bilim adına köpekleri öldüren bir kişiye ne araştırmacı ne de bilim insanı demek mümkün değil.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler