Cumartesi, Kasım 23, 2024
More

    XV – Roswell olayının perde arkası: Salyut 6 ve Gemini 4’ün gizli dosyaları

    10 Ağustos 1989 tarihi ise bildirilen en yakın tarihli UFO kazalarından birine ait. Açıklamalar ise fazla uçuk kaçık: O gün gece saat 1 civarında Rus radarları tanımlanamayan bir cisim belirlediler. Düşman olarak tanımlanan cisme müdahale etmek için Mig–25 jetleri havalandı. Pilotlara eğer uçan cisim verilen doğrultulara uymazsa vurun emri verildi. UFO pilotların çağrılarına cevap vermedi ve vuruldu. Kafkas dağlarına çakılan UFO’nun hemen ardından bir arama ekibi gönderildi. Ekip Nizhnizy Chegem yerleşim biriminin hemen dışında UFO’yu buldu. Cisim 60 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde uzun bir sigaraya benziyordu. UFO’nun durmadan önce bir süre sürüklendiği yerde bıraktığı izlerden belli oluyordu. Özel giyimli bazı ekip elemanları alanda radyasyon tespit etti. Bir helikopter UFO’yu Mozdok Hava Üssüne taşıdı. Burada UFO’nun vurulduğu yerde bir açıklık olduğu tespit edildi. Arama ekibi buradan içeri girdi. Elektronik panel ve monitörlere benzeyen donanımlar fark edildi. Ayrıca kaza mağduru üç uzaylı tespit edilmişti.

    İkisi ölmüş, biri de ölmekte olan uzaylıların vuruldukları esnada kafalarına UFO’nun tepesinden nesneler düştüğü(!) anlaşıldı. Doktorlar ölmekte olan uzaylıya müdahale ettiler ancak hayatta kalmasını başaramadılar. Uzaylıların boyu 135 ile 140 santim olarak ölçüldü. Gri olan giysilerinin içinde bedenleri yeşil-maviydi. Çok büyük ve koruyucu bir tabakaya sahip olan gözleri, kertenkele benzeri derileri ve kısa ve çelimsiz kolları olduğu görüldü. Rusya’nın Roswell’i olarak görülen bu olay sonrası ölen uzaylılar Kapustinyar alanında gizli bir tesise götürüldü ve cam konteynırların içine kondular. Bu bilgiler Rus araştırmacılar Anton A, Lenura A. ve Alexander M. tarafından kamuoyuna verildi.

    Salyut 6 birileri tarafından izleniyor muydu?

    29 Eylül 1977, saat akşam 18.50. Sovyet Rusya o sene uzaya yaptığı başarılı 147 uzay mekiği ateşlemesinin 112’ncisini gerçekleştirdi. Baykonur hava üssünden fırlatılan mekiğin adı Salyut-6’ydı. Salyut-6, 96 gün yörüngede kaldıktan sonra 1978 senesinde Dünya’ya döndü. 6 kişilik mürettebatı olan Salyut-6, o güne değin en fazla yörüngede kalma süresi olan 84 günlük rekoru kırdı ve yörüngede tamir, gerekli teçhizat montesi ve değişimi gibi 3 uzay yürüyüşü yapıldı. Bu sürenin sonunda kozmonotların Dünya’ya döndükleri zaman anlattıkları, elde ettikleri başarının yanında çok daha dikkat çekiciydi. Anlattıklarının yanı sıra, ellerinde uzay istasyonunun kameraları ile çekilmiş görüntülerin de olduğu iddia ediliyor. Kozmonotlar ilk olarak belli bir düzende hareket eden ve sürekli kendilerini takip eden uzay gemilerinden söz ettiler. Ayrıca bu karşılaşmalardan bir tanesi tam 20 dakika boyunca kaydedildi. Bu görüntüler Rusya ile ABD arasında önceden yapılmış bir anlaşma gereği NASA’ya yollandı (Bu detay kesin olmasa da, ABD ile Sovyetlerin Pioneer Venüs görevi için 1978’de işbirliği yaptığı biliniyor. Kısaca Salyut 6 görevi esnasında iki ülke arasında bir yakınlık söz konusuydu).

    1978’de Salyut uzay istasyonu ile yörüngeye oturan ve inanılmaz görüntüler çekilirken orada olan kozmonotlardan biri, Binbaşı General Vladimir Kovalyonok’tu. Kovalyonok, 1981 yılında aynı uzay istasyonu/mekiği ile yörüngeye göreve gitti. 5 Mayıs 1981 günü, istasyon dünya üzerinde Güney Afrika üzerinden Hindistan denizine doğru hareket ederken, akşam 6 civarında hiç umulmadık bir olay oldu.

    Vladimir Kovalyonok.

    Kovalyonok, Dünyaya geri döndüğünde 5 Mayıs 1981 günü istasyonda yaşadıklarını şu şekilde rapor etti: “Biraz egzersiz yaptım, daha sonra önümde, mekiğin penceresinden anlatılması mümkün olmayan bir cisim gördüm. Uzayda mesafeleri belirlemek mümkün değil. Ufak bir cisim çok büyük ve çok uzak gözükebilir, aynı zamanda tam tersi de olabilir. Her neyse, ben bu cismi gördüm ve sonra anlatamayacağım bir şey oldu. Bu şey fizik kanunlarına tamamen aykırıydı. Cisim eliptik-oval bir şekle sahipti ve bizimle beraber uçtu. Önden baktığınız zaman uçuş yönüne doğru rota almış gibiydi. Düz bir şekilde uçuyordu, ancak daha sonra patlamaya benzer şeyler oldu, izlemesi çok güzeldi, altın gibi ışık saçılıyordu. Bu ilk kısımdı, sonrasında, bir iki saniye geçmesinin ardından başka bir yerde ikinci bir patlama oldu, iki tane küre belirdi. Altın renginde ve çok güzeldiler. Bu patlamanın ardından gördüğüm tek şey beyaz duman ve dumana benzeyen bir küreydi. Karanlığa girmeden önce, sonlandırıcıya doğru uçtuk, burası gündüz ile gece arasındaki geçiş bölgesidir. Doğuya doğru hareket ettik, daha sonra Dünya’nın gölgesinin karanlığına girdik ve onları bir daha görmedim. Küreler bir daha dönmediler.

    Kovalyonok gördüğü cismin şeklini de çizmiş. Yarım bir oval piramidin içinde, yarısı dışarıda kalacak şekilde yanlamasına duran, basık bir daire var. Piramidin ucuna sağa doğru ok çizilmiş. Ayrıca daire sonra ikiye bölünüyor ve iki küre ortaya çıkıyor. Burada Kovalyonok patlamayı anlatmak istemiş.

    Rus uzay istasyonlarında bunlar yaşanırken, Rusya’nın önde gelen ilk dört ufologlarından Dr. Felix Zigel, Rus kozmonotların uzaylılar tarafından ele geçirilmiş, korkutularak görevlerinden alıkonulmuş ya da öldürülmüş olabileceklerini öne sürdü. Zigel, Rusya 1903’teki büyük UFO çarpmasından başlayarak, Tunguska bölgesinde UFO araştırmaları yapan bir bilim insanıydı. Zigel’in Rus kozmonotlar hakkında ortaya attığı inanılmaz iddia aslında bir çılgınlık olmanın tersine, birçok ABD’li araştırmacı tarafından desteklenmişti. Bunun sebebi, açıklamaları ile büyük dikkat çeken ve zorla emekli edilip susturulan ABD’li astronot Gordon Cooper ile başlayan teorilerdi. Buna göre, 2004 senesinde vefat eden Gordon Cooper’ın görev yaptığı 1960’lar öncesi ve sonrası dahil, birçok astronot uzaydaki görevleri esnasında olağandışı durumlarla karşı karşıya kalmışlardı.

    Ay görevleri ile başlayan UFO karşılaşmaları

    Her defasında astronotlar Dünya dışı varlıklarla karşılaşıyordu ve her defasında karşılaşma süreleri uzuyordu. 3 Haziran ile 7 Haziran 1965 tarihleri arasında Amerikan “Gemini 4” uzay mekiği yörüngeye gönderildi. Mürettebattan astronot Ed White, 3 Haziran’da uzay yürüyüşü yapan ilk Amerikalı olarak tarihe geçti. Diğer bir astronot, James McDivitt ise tarihe üstü kapalı olarak geçecek inanılmaz bir olayı kaydetmişti. McDivitt, başında geçen olayı şöyle anlattı:

    Ed White ile beraber uçuyordum. Olay yaşandığı esnada o uyuyordu, o yüzden anlatacağım şeyi doğrulayamıyorum. Uzayda kontrol motorları kapalı ve tüm aletler çalışmaz durumda iken geziniyorduk, aniden pencerede bir cisim belirdi. Çok net bir şekli vardı, silindirik bir cisimdi. Kenar tarafında dışarı uzanan uzun bir kolu vardı. Çok yakında olan küçük bir cisim mi, yoksa çok uzakta olan büyük bir cisim miydi bilmiyorum. Orada bir yargıya varmamı sağlayacak bir şey yoktu. Gerçekten ne kadar büyük olduğunu bilmiyorum. O esnada mekiğin içinde uçup duran iki kameramız vardı ve ben bir tanesini kapıp cismin resmini çektim. Sonra diğerini kapıp onunla da resim çektim. Daha sonra roket kontrol sistemlerini çalıştırdım çünkü cisme çarpacağımızdan korktum. Biz uzayda gezinirken – o esnada ne tarafa gittiğimize dair hiçbir fikrim yoktu – Güneş’ten biraz uzaklaştık ve güneşin ışınları cismin üzerinde parladı. Mekik camının dışı kirliydi – tıpkı bir arabanınki gibiydi – gerisini göremiyordunuz. Bende roket sistemlerini tekrar çalıştırdım ve mekiği hareket ettirdim, pencereler tekrar karanlığa gömüldü, cisim kaybolmuştu. Daha sonra aşağıyı (üssü) aradım ve ne olup bittiğini anlattım. Anlattıktan sonra mekiğin etrafındaki uzay enkazına ait kayıtları gözden geçirip bir sonuç çıkarmaya çalıştılar ama o cismin ne olduğuna dair hiçbir fikrimiz yoktu. Film (resim) sonradan NASA’ya gönderildi ve NASA film teknisyenleri tarafından incelendi. İçlerinden biri ben daha konuşma fırsatı elde edemeden daha önce konuştukları bir şeyi öne attı ve cismin güneşin pencere üzerinde yansıması olduğunu söyledi.

    McDivitt, bir televizyon programında gördüğü cismi anlatırken, ‘Pascagoula Hadisesi’ olarak kayıtlara geçen kaçırılma olayına inandığını belirtti:

    McDivitt 1965’te elde ettiği resim yetkililer tarafından yine çarpıtılmaya çalışıldığında hayal kırıklığına uğradı. 1969 senesinde sona eren, Colorado Üniversitesinin yürüttüğü Condon projesinde, McDivitt’in karşılaştığı durum bir yanılsama olarak gösterildi, kanıtları yetersiz bulundu.

    James McDivitt.

    1975’te yaptığı başka bir açıklamada McDivitt, “Bu olayı hiçbir zaman abartmadım. Gördüğüm şey kesinlikle tanımlayamayacağım bir şeydi, bende üsse bildirdim. Ed uyuyordu ve oldukça yüksek bir oranda geziniyor, uzayda sürükleniyorduk. Pencerelerin kirli olduğunu hatırlıyorum. Aniden o beyaz cisim belirdi. Bir bira kutusu ve üzerinde belli bir açıda çıkan bir kaleme benziyordu. Kesinlikle silindirikti, yarıçapının yaklaşık üç katı büyüklüğündeydi” ifadesini kullandı.

    Ancak McDivitt kendi çektiği resmi değerlendirme şansına erişememişti. Eğer bu şansı olsaydı kendisine haksızlık yapıldığını görebilirdi. Resimde çok net, silindirik şekle sahip bir cisim, uzaya fırlatıldığı sistemden geriye bir iz bırakarak yükseliyordu. Birkaç sene içinde, uzaya fırlatılan Gemini 5,7,10 ve 11 mekiklerindeki astronotlarda benzer olaylar yaşadıklarını belirttiler.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler