Pasifik Okyanusu’ndan çıkarılan meteor parçaları bir uzay gemisine ait olabilir mi?

0
1954
ESO/M. Kornmesser.

Harvard Üniversitesi’nden fizikçi Avi Loeb, Pasifik Okyanusu’nun tabanından topladığı 50 küçük yuvarlak demir parçasının yıldızlararası bir uzay gemisine ait olabileceğine inanıyor.

ABD Ordusu’nun 2020’de kamuya sunduğu, 2004 ile 2009 yılları arasında çeşitli uçak gemilerinde görevli pilotlar tarafından kaydedilen görüntülerin ardından, küresel alanda uzaylıların varlığını sorgulamak neredeyse gereksiz bir mevzu haline geldi. Öyle ki, Planet X tartışmalarını takiben birçok prestijli akademisyen ve bilim insanı da Dünya dışı varlıklara dair cesur açıklamalarda bulunmaktan çekinmiyor.

Bu isimlerden bir tanesi, Ocak 2014’te Güney Pasifik Okyanusu’na düşen ve US Space Command taradından 500 kilo civarında olduğu belirtilen bir ateş topunun parçalarını yıldızlararası bir uzay gemisi ile ilişkilendiren Avi Loeb. ABD Savunma Bakanlığı tarafından da takip edilen ve birçok meteordan çok daha hızlı hareket ettiği tespit edilen gök cismi, Papua Yeni Gine açıklarındaki Manus Adası’nın yakınlarına çakılmıştı.

NASA Dünya’ya Yakın Nesneler Çalışması tarafından (CNEOS) CNEOS 20140108 olarak kayıtlara geçirilen gök cismi, aynı zamanda bir yıldızlararası meteor olarak (IMI) da biliniyor.

Bir meteor bulgusundan uzay gemisi parçası iddiasına zıplamak son derece zor bir iş olsa da, bu iddia bir Harvard fizikçisi tarfından yapıldığı için dikkatleri çekmiyor değil. Peki nasıl?

‘Oumuamua ilk ziyaretçiydi’

Loeb’e göre, 2017’de gözlemlenen ve küresel astroofizik dünyasının gündemine oturan Oumuamua (dosya adı ile 1I/2017U1), kesinlikle olağan bir olay değildi. Yörüngesi gezegenlerin dairesel yörünge ve kuyrukluyıldızların eliptik yörünge hareketinden tamamen farklı olan Oumuamua, Güneş Sistemi’ne girip sonra gözlerden kaybolmuştu.

Bilim insanları esrarengiz gök cisminin yörünge hareketini takip ettiğinde, Güneş Sistemi’nin en uç noktalarına kadar ulaştılar. Her ne kadar doğrudan gözlemlenmemiş olsa da, ışınların yüzeyinden yansıması incelendiğinde Oumuamua’nın puro şeklinde olduğu, tepeden bakıldığında ise bir tabak gibi görüneceği belirtildi.

Loeb, 2018’de kaleme aldığı makalede, Oumuamua’nın doğal değil yapay bir yörünge izliyor olabileceğini ve Dünya dışı gelişmiş bir medeniyetin ürünü olabileceğini öne sürmüştü. Loeb’in Oumuamua’dan yola çıkarak Güneş Sistemi’nde olağandışı gök cisimlerinin hareketini incelemeye başlaması, CNEOS arşivlerinde CNEOS 20140108’i keşfetmesini sağladı. Ateş topunun yörünge hareketini tespit eden ve Güney Pasifik Okyanusu’na düştüğünü tespit eden Loeb, çok güçlü bir mıktanıs kullanarak çok sayıda küçük parçaya ulaşmayı başardı. Bu operasyona ait görüntüleri ve ‘ateş topunun’ parçalarının bulunduğu konumu incelemek isterseniz bu makaleye göz atabilirsiniz.

Peki, IMI, yani yıldızlararası meteor olarak arşivlenen CNEOS 20140108 gerçekten Dünya dışı bir uzay gemisinin parçaları olabilir mi?

Oumuamua’nın ESO Çok Büyük Teleskop tarafından çekilen görüntüsü. Yıldızlararası asteroid, görüntünün ortasında yer alan parlak yıldızın üzerindeki küçük nokta olarak beliriyor. Kaynak: ESO

Dünyevi mi yoksa yıldızlar ötesi mi?

The Conversation sayfasında yer alan bilgiye göre, Pasifik Okyanusu’ndan çıkarılan her bir parça yaklaşık yarım milimetre çapında. Dahası, bu parçaların Dünya dışı olmaları hayli mümkün. Öyle ki, geçmişteki birçok bilimsel keşifte okyanustan Dünya dışı nesnelere ait parçacıklar çıkarıldı.

Metalik küçük küre (metalic spherules) olarak adlandırılan parçaların çıkarıldığı ilk keşif görevi, 1872-76 yılları arasında gerçekleştirilen HMS Challenger. Meteoritlerin yüzeylerinden kopan parçaların Dünya atmosferine girdikleri esnada eriyerek katılaşması ile oluşan kozmik parçalara ilk olarak kozmik küçük küreler adı konmuş. Challenger keşif görevini takip eden 150 yıl içerisinde okyanuslardaki kirliliğin giderek artması ise bu tür enkazların bulunmasını giderek zorlaştırmış.

Loeb’e göre Manus Adası açıklarından çıkarılan kozmik parçalar sadece Dünya dışı değil, yıldızlararası bir kökene sahip. İşin doğrusu, Dünya’da yoğun miktarda yıldızlararası materyal bulunuyor ancak birçoğu Loeb tarafından okyanus dibinde bulunduğu gibi yer almıyor. Yıldızlararası boşluk birçoğu organik birçok farklı molekül içeriyor. Söz konusu moleküllerin bir kısmı, Güneş Sistemi’nin bir zamanlar oluşmaya başladığı bölgeye dağılmış kabul ediliyor. Ek olarak, henüz Güneş’in bile doğumundan önce süpernova ile yok olan birçok yıldız da elmaslardan safire kadar birçok materyalin yıldızlararası boşluğa karışmasını sağladı.

Gelinen noktada, her ne kadar Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinden milimetre çapında kozmik enkaz çıkarmaya kadar ulaşan büyük bir çaba söz konusu olsa da, Loeb’in iddiası birçoklarını tatmin etmekten uzak. Yıldızlararası bir uzay gemisine ait olduğu öne sürülebilecek milimetrik enkaz parçaları Güneş Sistemi içinde oluşmuş olabilir mi? Yapılan analizler, kozmik enkazın büyük kısmının ağırlıklı olarak demir içerdiğini gösterdi.

Güneş Sistemi’ndeki meteorların demir ve nikel içerdiği biliniyor. Küçük metal kürelerin ise çok az miktarda nikel içermesi, Güneş Sistemi dışından olabileceklerini gösteriyor. Öte yandan, yıldızlararası olduklarını kanıtlamaktan çok uzak bir bulguyu temsil ediyor. Öte yandan, eğer küçük metal kürelerin yaşı Güneş’ten yaşlı çıkarsa, yıldızlararası oldukları ihtimali hayli güçlenecek. Peki, bir zamanlar parçası oldukları uzay gemisinin yörüngesine dair en ufak bir bilgi elde etmek mümkün olacak mı?

Ana görsel: ESO/M. Kornmesser