Her ne kadar bazıları insanlığı yok etmeyi istese de, filmlerdeki kötü karakterlerin neden insanlar tarafından sevildiği ortaya çıkarıldı.
Distopya senaryolarının sıkça tartışıldığı günlerde aklımıza muhtemelen en çok gelen Marvel karakteri, dünya nüfusunu azaltmayı aklına koyan Thanos. Kendisi beyazperdenin kötülüğü temsil eden karakterleri listesinde Joker, Darth Vader, Hannibal Lecter veya Bane kadar ünlü değil. Ancak onlarla taşıdığı ortak bir özellik var: İyilerin ona beslediği gizli sempati.
Northwestern Üniversitesi tarafından yapılan ve Pyschological Science dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, filmlerdeki kötü karakterlere duyulan sempati ve takdir, insanların benlik duygularını incitmeden içlerindeki karanlık karakterleri ortaya çıkarmayı sağlıyor.
Araştırmada yer alan Rebecca Krause, bu ifadeyi şu şekilde açıklıyor:
“Hikayeler ve kurgu dünyalar karanlık kişiliğimize kıyasla bir ‘güvenli bölge’ oluşturuyor. İnsanlar kendilerini güvende hissettiklerinde, kendilerine diğer bağlamlarda daha yakın olan olumsuz karakterler ile karşılaştırma yapmaya yöneliyorlar.”
Krause’a göre bunun amacı, insanların kendilerini “olumlu ışığın altında” görmek istemeleri. Kişinin kendisi ile kötü karakter arasında benzerlikle bulması rahatsız edici olabilir. Öte yandan, benliğimizi gerçeklikten ayrı koyabilmeyi başarabilirsek olumsuz özelliklerin onun üzerindeki tehdidini ortadan kaldırıyoruz.
Kişiliğimizi ile uyuşan özelliklerini keşfediyoruz
Araştırmada, CharacTour adlı eğlence sayfasına üyeliği bulunan 232,500 kişinin verileri kimlik bilgilerinden bağımsız analiz edildi. Sayfada, katılımcılar Yoda’dan Shrek’teki Eşeğe kadar birçok iyi karakterin de yer aldığı quiz’de karakter analizi yapabiliyor. Binlerce quiz’in sonuçlarını analiz eden araştırmacılar, insanların karakterler ile yakınlıklarının iyiliği veya kötülüğü temsil etmelerinden değil, onlarla bulundurdukları ortak özelliklerden kaynaklandığını tespit etti.
İlk adımın ardından, katılımcılar ile laboratuvar ortamında deneyler gerçekleştirildi. Deneyde, katılımcıların iyi ve kötüyü temsil eden kurgu ve gerçek hayat karakterleri arasındaki farklılıkları ayırt edip etmediklerine bakıldı. Ayrıca, benliklerine tehdit oluşturmaları halinde katılımcıların kurgusal kötü karakterlere yönelik değerlendirmelerinin değişip değişmediği gözlemlendi. Bu yapılırken, kötü karakteri savunmanın diğer insanlar tarafından sosyal yargı oluşturabileceği hissi öne çıkarıldı.
100 katılımcının yer aldığı deneyin sonuçları, insanların kötü karakterler ile ortak kişisel özellikler buldukları için yakınlaştıklarını gösterdi. Öte yandan, kötü karakter ile barındırılan ortak özellikler çok fazla olursa ve gerçekliği tehdit etmeye başlarsa, kötü karakterin gerçeklik ile çakışması insanların hislerini bastırıyor.
Krause, kötü karakterler ile insanların paylaştığı sempatiye yönelik daha birçok araştırma yapılması gerektiğini ifade etti. Krause, kötü karakterlerin “aslında iyi bir insan olup olmadığımızı sorgulamamızı sağladığını” ifade etti.
Belki de bu sorgulamayı yaparak sahte inanış ve davranışlarımızla da yüzleşebiliriz.