Cumartesi, Aralık 21, 2024
More

    Ne Okumalı ? “1984 – George Orwell “

    -Kitap Arkası

    Parti’nin dünya görüşü, onu hiç anlamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. […] Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.

    George Orwell’in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır  Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.

    -George Orwell’e Dair

    2 x 2  = 5

    İster inanın, ister inanmayın yukarıdaki formül doğru, bunun aksini düşünürseniz, okyanusya kanunlarına göre bir “düşünce” suçu işlemiş olursunuz.

    George Orwell’in 1948 yılında kaleme aldığı ve döneminin en iyi sistem eleştirileri arasında gösterilen Bin Dokuz Yüz Seksen Dört yapıtı ile karşınızdayız. Her ne kadar kitabı 1948 de yazmış olsa da hastalığı nedeniyle devamlı kitabın basım tarihi değiştirlmiş ve  8 haziran 1949’da basmıştır. İlk olarak kitabın ismi 1980’de olarak düşünülmüş daha sonra 1982, son olarakta yazım tarihinin son iki rakamının yer değiştirmesi ile 1984 isminde karar kılınmış. Kitap kadar yazarı da oldukça ilgi çekici özelliklere sahiptir. 1943’te yazmaya başladığı ve yaklaşık olarak üç ayda bitirdiği “Hayvan Çiftliği” yazıldığı dönem ve ileri ki dönemlerde ses getirmiş, soğuk savaş döneminde çift taraflı bir mızrak gibi görev yaparak hem SSCB’nin hem de ABD’nin kara propagandalarına malzeme olmuştur. İlginç olan her iki karşıt düşünce ve sistemin ortak paydasının böyle bir kitap olması ve her iki sisteminde bu kitap sayesinde oldukça kuvvetli propagandalar geliştirmiş olmaları hayret vericidir. 1984’ün de tam olarak oluşturduğu etki bugün bu.

    Her halükarda iki kitabı da çok sattı, her ikisi de salt şekilde düşünüldüğünde çok önemli sistem eleştirileri içeriyordu. Ancak çoğu insan önemli bir detayı kaçırıyor, bu iki baş yapıt hem tüm insanlığa hitap edebilirken hem de her dönem için muhtemel senaryoları, korkularımızı, yaşadıklarımızı ve yaşayabileceklerimizi gözler önüne seriyor.

    George Orwell, kitabı yazdığı sıralar, Julian Symons’a yazdığı bir mektupta, “Yeni kitabım, roman biçiminde bir ütopya,” diyordu. Evet, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu, bellekten yoksun bırakılmış, her türlü muhalefetin yok edildiği bir toplum tehlikesine karşı bir uyarı niteliğindeki Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, en genel anlamıyla bir “ütopya”dır, ama Orwell”ın bu yapıtını “karşı-ütopya bir roman” (Distopya) olarak nitelemek sanırım daha doğru olacaktır.

    -Kitaba Dair

    1984-George Orwell

    Ana karakterimiz Winston Smith, Okyanusya’da Londra kentinde Gerçek Bakanlığında memur olarak hizmet veren orta yaşlı bir memur. Şüphesiz bu bakanlıklar içerisindeki en önemli kurumlardan biri gerçek bakanlığıdır. Çoğu zaman The New York Times ve türevi dış kaynaklı gazete, dergi, süreli yayınların kontrolünü gerçekleştiriyor. Yapması gereken ise çiftdüşün yöntemi ile yenisöylem sözlüğünü kullanarak, BÜYÜK BİRADER ve onun takımına uygun hale dönüştürülmüş yayınlar oluşturmak. Diğer baskıları ise bir borudan koca bir fırının içine yollamak.

    Bakanlıktaki işini hallettikten sonra dışarı çıktığında bakanlığın duvarında onu koca bir yazı bekliyordu;

    SAVAŞ BARIŞTIR

    ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR

    CAHİLLİK GÜÇTÜR.

    savaş dönemlerinde yıkılmış ve harabeye dönmüş meydanlardan evine doğru usulca ilerlerken meydanda kocaman bir pankarta asılı bir yüz ona doğru bakışlarını yöneltmiş sanki nereye gitse onu izliyor gibiydi. Bu BÜYÜK BİRADERİN portresiydi. Okyanusya’nın her meydanında ve sokağında onu ve iri, ateş fışkıran gözlerini görmek mümkündü. Üzerinde büyük harflerle “BÜYÜK BİRADERİN GÖZÜ ÜSTÜNDE” yazmaktaydı.

    Winston eve vardığında ihtiyatla ışığını açmadı. Sessizce parmak uçlarında yürüyerek salondan geçti ve gizli bölmedeki defter ve kalemini alıp odasına gitti. Çünkü salonda bir “tele-ekran” bulunmaktaydı. Bu cihaz sayesinde hükümet sanki salonunuzda, sesinizi duyabiliyor ve görebiliyor. Muallakta olan konu ise kimi ne zaman ve ne ölçüde dinledikleri. Winston kendini riske atamazdı. Düşünce Polisi sizi enseler ve sizi buharlaştırırlardı. Yani sizi tanıyan ve sizinle alakalı her hangi bir kişi ve dosya okyanusya’da barınamazdı. Tele-ekranlar ise özel günler ve Büyük Biraderin konuşmaları için açılabilirdi. Ha bir de uzun süredir Avrasya ile savaş halinde olan Okyanusya askerlerinin propagandaları yapılırdı.

    Düşünce suçu işlemek her zamankinden daha kolaydı. Büyük Biradere karşı gelen herkes, anlatılan geçmişi, savaş kahramanlıklarını yargılayan ve yalanlayan herkes, bulunduğu maddi koşullardan memnun olmayan, ülkesini sevmeyen herkes birer düşünce suçlusudur. Ancak Okyanusya hükümeti bununda önüne geçmiştir. Okyanusya’nın resmi dili “Yenisöylem” dir. Yönetimin ideolojik ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturulmuştur. Yenisöylem’in amacı, yalnızca egemen ideoloji İngsos’un (İngiliz Sosyalizmi) sadık izleyicilerinin dünya görüşü ve düşünsel alışkanlıklarına uygun düşecek bir anlatım ortamı sağlamak değil, aynı zamanda bütün öteki düşünce biçimlerini olanaksız kılmaktır. Dolayısıyla Yenisöylem tümden benimsendiğinde ve eskisöylem tamamen unultuduğunda, her türlü ‘sapkın düşünce’ de onunla birlikte yok olmuş olacaktır. Yenisöyleme örnek vermek gerekirse “Özgür” sözcüğü Yenisöylem’den çıkarılmış değildir, ama yalnızca “Sokağa çıkmakta özgürsün” ya da “ Ormanda özgürce gezebilirsin” gibi deyişlerde kullanılabilmektedir. Tüm bu sisteme rağmen düşünce suçu işleyenlerin sonları ise ortaktır; BUHARLAŞMAK.

    Okyanusya’da, insanlara getirilen en ağır baskılardan bir de cinsellik alanındadır. Parti’nin amacı, yalnızca kadınlarla erkekler arasında sonradan denetleyemeyeceği bağlılıkların oluşmasını önlemek değildir. Asıl amaç, sevişmekten zevk almayı tümden yok etmektir. Erotizm “düşman” olarak görülür. Parti üyeleri arasındaki evliliklerin bir kurul tarafından onaylanması gerekir. Gerçi bu kurul hiçbir zaman açıkça dile getirilmez, ama birbirlerinin fiziksel olarak çekici buldukları izlenimi uyandıran çiftlerin evlenmesine de izin verilmez. Evliliğin kabul gören tek bir amacı vardır, o da Parti’ye hizmet edecek çocuklar dünyaya getirmektir. O yüzden, cinsel ilişkiye, “ lavman yapmaktan farksız, hiç de iç açıcı olmayan sıradan bir işlem “ olarak bakılır. Üstelik bu da açıkça dile getirilmez, çocukluklarından başlayarak dolaylı bir biçimde parti üyelerinin beyinlerine işlenir.

    Bakanlıklar

    Bilinmesi gereken temel şeylerin başında bakanlıkların isimlerinin tam zıttı icratlarda bulunmalarıdır.

    Varlık Bakanlığı: Bu bakanlık, vatandaşların tükkettiklerinden sorumludur. Verilen yiyeceklerin kısıtlanması kalitesizleştirilmesi gibi görevleri vardır.

    Gerçek Bakanlığı: Baş karakterimiz Winston’un görevli olduğu bakanlık. Bakanlığın görevi duyuruları ve yapılacak etkinlikleri hazırlamak, gazete ve dergi çıkarmak ve en önemlisi de gerçeği saptırmaktır. Yani parti aleyhine olabilecek her türlü kanıt, tarih vb. Unsurları parti lehine değiştirmektir. Winston’un bütün bu parti işlerinin yalan dolan ve yanlış olduğunu anlamasının çalıştığı bakanlık sayesinde olduğunu düşünüyorum.

    Sevgi Bakanlığı: Baş karakterimizin bolca anısı olduğu bakanlık. Bakanlığın görevi partiye karşı yapılan her türlü eylemi (başta düşünce suçu olmak üzere) uygulayan şahısların eninde sonunda uğrayacağı hapisane diyebiliriz. Bu bakanlık hapisanenin yanında her türlü işkence, ötekileştirme ve yozlaştırma tekniklerini içeriyor. Örneğin düşünce suçundan içeri atılan bir kişi düşünün. Kişi öncelikle ışık almayan bir hücre içinde kıt bir yiyecek içecekle yaşamaya çalışır. Belirli aralıkla işkencelere maruz kalarak beynindeki karşıt düşüncelerden arındırılır. Sonrasında tekrardan eski hayatına gönderilir (belki de daha iyisine). Fakat bu yaşam çok uzun sürmez ve kişi, buharlaştırılıarak hiçliğe gönderilir.

    Barış Bakanlığı: Bu bakanlık ise savaş ve duyurularından sorumludur. Okyanusyanın aldığı zafer veya yenilgilerin duyurusunu ele geçirilen esirleri vb. eylemlerin duyurusunu yapar. 

    1984-George Orwell

    Eğer bu kitap hoşunuza gittiyse, aşağıdaki listeden sizler için uygun olan sayfadan sipariş verebilirsiniz.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler