Cuma, Kasım 15, 2024
More

    Mühendisler akıllı telefon distopyasına başkaldırdı: Bilincimiz hack’leniyorl

    Teknolojinin ‘bağımlılık’ oluşturmasına yardım eden Google, Twitter ve Facebook’un eski çalışanları internet ile olan bağlantılarını kesiyorlar. Paul Lewis ‘insanların dikkati’ için yapılan yarıştan telaşa düşen Silikon Vadisi itirazcılarının görüşlerini aktarıyor.

    Justin Rosenstein, Reddit’i engellemek, eroine benzettiği Snapchat’ten kendini uzak tutmak ve Facebook kullanımını sınırlamak için bir bilgisayarında bir dizi işlem yaptı, ancak bu bile yeterli olmadı. Bir süre sonra 35 yaşındaki teknoloji yöneticisi aldığı kararla bütün sosyal medya hesaplarını ve bağımlılık yapan teknoloji uygulamalarını sildi.

    Justin Rosenstein. [Asana Communications]
    Rosenstein, yeni bir iPhone aldı ve asistanına verdiği bu telefona ebeveyn-kontrolü özelliğini kurdurarak herhangi bir uygulama indirmesinin de “”önüne geçti.

    Rosenstein, Facebook’un ‘like’larının (kendisi ‘sahte keyfin parıltılı tınısı’ olarak tanımlıyor) çekici cazibesinin tam olarak ne olduğunun farkındaydı.

    Rosenstein, Facebook’un eski mühendislerinden ve ‘like’ düğmesini bulan ekibin üyelerinden.

    “Şikayetçilerin” başkaldırısı

    Rosenstein senelerce geceleri kod yazarak çalıştığı “awesome” düğmesinin prototipi üzerinde çalışırken, Silikon Vadisinde o zaman yükselişte olan ‘ilgi bazlı ekonomi*’den şikayet eden bir grup içinde yer alıyordu.

    Bu durumdan şikayetçi olan, şirketlerinin dünyayı daha iyi bir yer yaptıkları mantrasından sapma göstermek için de bir çıkarı olmayan muhalif mühendisler arasında nadiren yönetici ya da şirket sahipleri oluyordu.

    Şikayetçiler daha çok bir kaç basamak aşağıda çalışan, Rosenstein gibi tasarımcı, mühendis ya da ürün yöneticisi olan ve yıllar önce dijital dünyanın yapı taşlarını oluşturmak için devreye girmiş, şimdilerde ise bu dünyadan kurtulmaya çalışan kişilerdi.

    Rosenstein “İnsanların en iyi niyetleriyle, kasıtsız olarak kötü sonuçlar çıkaran şeyler geliştirmesi çok yaygın görülen bir şey” diyor.

    Rosenstein Google’da çalıştığı süre zarfında Google Sohbet’in üretilmesine de yardımcı olmuş, şimdi ise San Franciso menşeili ofis verimliliğinin artması üzerinde çalışan bir şirketi yönetiyor. Günümüzde en çok endişenilen şeylerden biri de yapılan araştırmalara göre çalışanların günde 2617 defa telefonlarına dokunmalarının psikolojik etkisinin belirmesi.

    Teknolojinin kullanıcıları bağımlı hale getiirmesi yanında, şiddetli bir şekilde odaklanma kabiliyetin kısıtlanmasını ve IQ’nun düşmesine sebep olan ‘kısmi devamlı dikkat’e de katkıda bulunuyor olması büyüyen bir endişe.

    Yeni bir araştırma telefonların kapalıyken bile bir ortamda bulunmasının idrak kapasitesine zarar verdiğini gösteriyor. “Bu günlerde herkesin kafası karışık, hem de her zaman” diyor Rosenstein.

    Mühendisleri, Facebook ile boğuşuyor

    Bu endişeler, politik sistem üzerindeki yıkıcı etki ile karşılaştırıldığında önemsiz kalıyor. Rosenstein gibi düşünenler bu durumun sorumlusunu sosyal medya ve onu besleyen ilgi odaklı piyasa olarak görüyor.

    Sosyal medyaya olan düşkünlükle Brexit ve Trump’ın yükselişi gibi politik depremler arasına bir kıyaslama yaparsak, dijital kuvvetler’in politik sisteme galip geleceğini, hatta zaten modası geçmiş olan demokrasiyi işlevsiz hale getireceğini düşünüyor Rosenstein ve arkadaşları.

    Facebook’un Menlo Park’ta bulunan genel merkezindeki ‘like’ tasarımı.

    2007 yılında Rosenstein ve küçük bir grup Facebook çalışanı, karşı çıkması çok zor, ‘bir tuşla pozitiflik gönder’ mantığıyla yol bulmak için yola çıktılar.

    Rosenstein, çok tutulan Facebook’un ‘like’ özelliği hakkında şu yorumu yapıyor:

    “İnsanların sosyal onay alma-vermelerinden aldıkları kısa vadeli heyecandan hoşlanmasıyla etkileşim arttı, bu arada Facebook reklam satmak için kullanıcıların tercihlerinden oluşan büyük bir veri elde etti. Bu özellik kısa zamanda Twitter, Instagram ve sayısız bir çok uygulama tarafından da kullanılmaya başlandı.”

    Rosenstein’in arkadaşı olan ve ‘like’ın mucitleri arasında yer alan Facebook’ta ürün yöneticisi Leah Pearlman, 2009’da bir blog gönderisiyle ‘like’ özelliğini tanıtmıştı. Şimdi 36 yaşında ve illüstratör olan Pearlman, Facebook beğenilerinden ve diğer bağımlılık yapan geri bildirim döngülerinden olumsuz etkilendiğini belirtiyor.

    Pearlman yeni bir ağ tarayıcısı yükleyerek Facebook’un haber akışını engellemiş ve kendi Facebook sayfasını kontrol etmesi için de bir sosyal medya yöneticisi tutmuş.

    Rosenstein “Bunun konuşulmasının özellikle önemli olduğunu düşünmemin sebebi bizler belki de önceki dönemi hatırlayan son jenerasyonuz” diyor.

    Bu konuyla alakalı olsun olmasın, şimdilerinde 30’lu yaşlarda olan Rosenstein ve Pearlman gibi isimler, telefonların duvara bağlı olduğu zamanı bilen son jenerasyon ve bugünün ‘ilgiye bağlı ekonomi’sini sorguluyorlar.

    “İnsanların en iyi niyetleriyle, kasıtsız olarak kötü sonuçlar çıkaran şeyler geliştirmesi çok yaygın görülen bir şey.”

    Bu  genç teknoloji çalışanlarının kendi oluşturdukları ürünlerden uzak durmaya çalışmaları, çocuklarını Silikon vadisinde bulunan telefon, tablet ve hatta bilgisayarların yasak olduğu okullara göndermeleri gibi bir durumu ortaya çıkarmakta.

    “Teknoloji bir dürtü halini aldı”

    Nisan ayında dünyanın farklı yerlerinden bir grup tasarımcı, programlamacı ve teknoloji girişimcisi San Francisco’da bir bir araya geldi. Nir Eyal tarafından düzenlenen kursta, her biri 1700$ dolar ödeyen katılımcıların öğrenmeye geldikleri konu ‘insanları ürünlerimize bağımlı hale gelmeleri için nasıl manipüle ederiz’di.

    39 yaşındaki Eyal, Bağımlı: Alışkanlık-şekillendiren ürünler nasıl inşa edilir” adlı kitabın yazarı. Yıllarını teknoloji endüstrisinde danışmanlık yaparak ve Silikon Vadisi’ndeki devlerle yakın çalışarak elde ettiği teknikleri öğreterek geçirmiş.

    Nir Eyal.

    Eyal “Kullandığımız teknolojiler bir dürtüye dönüşmüş durumda, eğer dönüşmediyse o zaman bunlar gelişmiş birer bağımlılık. Bu, mesaj bildirimlerini kontrol etmemize sebep olan dürtü. Bu, bir kaç dakikalığına da olsa Youtube’u, Facebook’u ya da Twitter’ı açmamızı sağlayan, ve kendinimizi bir saat sonra yine aynı şekilde ekrana dokunurken, aşağı-yukarı doğru kaydırırken bulmamızı sağlayan şey. Bunların hiçbiri raslantısal değil, tamamen tasarımcısının hedeflediği şey” diyor kitabında.

    Eyal ”İnsanlarda ‘tutku uyandıran’ ödüller vererek ya da ‘tetikleyici’ olan olumsuz duyguları sömürerek yapılan alışkanlık geliştirmelerini sağlayan ve kolaylıkla fark edilemeyen hileleri anlatıyor. Kitabında geçen ifadede, “Sıkkınlık, yalnızlık, bitkinlik, kafa karışıklığı, kararsızlık duyguları genellikle küçük çaplı bir acıyı, rahatsızlığı ve negatif duyguları bastırmak için ani ve kontrolsüz harekete geçme hissini uyandırır” diyor.

    [Pixabay]

    Teknolojiye karşı durmak için teknoloji kullanmak

    Eyal sahneye çıkıp bu seneki ana konumuz “biraz faklı bir şey” dediğinde Alışkanlık Zirvesi’nin katılımcıları biraz şaşırmış olabilirler. Eyal’in cevap bulmak istediği sorun ise büyümekte olan teknolojik manipülasyonu bir şekilde zararlı ya da etik dışı endişesiydi.

    Eyal katılımcılarına inandırma amaçlı dizaynlarının kötüye kullanılmaması ve ‘zorlayıcı olma’ sınırını geçmemesi konusunda uyarılarda bulundu.

    Ancak Eyal kendi öğrettiği teknikler konusunda savunmacı ve tenkoloji bağımlılığını uyuşturucu ile kıyaslayanlara karşı dışlayıcıydı. Göze hoş gelen tatlılardan oluşan bir slayt gösterdi şu yorumu yaptı:

    “Bu sağlığımızı tehdit eden tatlıları yapan aşçıyı suçlayamayacağımız gibi, uygulamalarını kullanmak istediğimiz teknoloji firmalarını da suçlayamayız. Tabii ki teknoloji şirketlerinin yaptığı şey de bu ve açıkça söylemek gerekirse herhangi başka bir şekilde olmasını ister miyiz?”

    Eyal konuşmasını ironisiz bir şekilde teknolojinin cazibesine karşı koymak için kendi uyguladığı bir kaç ipucunu vererek bitirmiş. Kendisinin, dışsal tetikleyicileri engelleyen DFYoutube adında bir Chrome uzantısı kullandığını ve aynı zamanda odaklanmanız gerektiği zamanlarda telefondan uzak durulduğunuzda sizi ödüllendiren “Pocket Points” adında bir uygulama kullandığını söylemiş.

    Son olarak Eyal sırrını açıklayarak, ailesini korumak için kendi belirlediği bir zamanda interneti kesen ‘ev yönlendiricisi’ kullandığını ve söylemiş. “Bunu yapmamdaki amaç güçsüz olmadığımızı hatırlamak, kontrol bizde” diyor Eyal.

    “Saatlerimi, haftalarımı, aylarımı hatta yıllarımı toplum ya da insanlık için net bir fayda sağlayıp sağlamadığımı düğünerek geçirdim”

    “İnsanları Silikon Vadisi şekillendiriyor”

    Ama gerçekten kontrol bizde mi? Eğer bu teknolojileri üreten insanlar kendilerini uzak tutmak için bu kadar radikal kararlar alıyorken, kalanımız kendi iradelerimizle bunu yapabilir miyiz?

    34 yaşında eski bir Google çalışanı olan sonrasında ise teknoloji endüstrisinin eleştirmeni haline gelen Tristan Harris ‘Hayır, Hepimiz bu sistemin içindeyiz, bilinçlerimiz hack’lenebilir. Tercihlerimiz zannettiğimiz serbest olmayabilir” diyor.

    Söylediği “Silikon Vadisi’ne en yakın olması gereken şey vicdandır” sözleriyle meşhur olan Harris, milyarlarca insanın günümüzde hayatın her alanında kullanılan teknolojiler üzerinde çok az söz sahibi olması ve insanların hayatlarının fark edilmeyen görünmez yollarla Silikon Vadi’sindekiler tarafından şekillendirildiği konusunda ısrarcı.

    Stanford Üniversitesinden mezun olan Harris,  teknoloji camiasının saygı duyduğu davranış psikoloğu olan BJ Fogg’un kanatları altında altında ‘insanları ikna etmede kullanılabilecek teknolojik tasarımlar’ hakkında kendini geliştirdi. Eyal de dahil olmak üzere BJ Fogg’un bir çok öğrencisi Silikon Vadisinde başarılı kariyerlere sahip oldular.

    Vancouver’de bir TED konuşmasında Harris teknoloji firmaları tarafından oluşturulan büyük gücü açığa çıkartmak adına şu sözleri kullandı:

    “Bir kaç teknoloji firmasında çalışan bir avuç insan yaptıkları tercihler sebebiyle milyarların düşüncelerini değiştiriyorlar bugün. Bundan daha aciliyeti olan bir problem görmüyorum. Bu bizim demokrasimizi değiştiriyor. Birbirimizle, istediğimiz sohbet etme ve ilişki kurma yetimizi değiştiriyor.”

    Harris üç yıl Google’ın genel merkezini değiştirmek için uğraştığı reformu tanıtarak, konuşmalar vererek ve yazılar yazarak halka açılmış durumda.

    Her şey Harris 2013 yılında Google’da ürün yöneticisi olarak çalışırken 10 çalışma arkadaşına verdiği ‘Dağınıklığı en aza indirmek ve kullanıcıların ilgisine saygı çağrısı’ şeklindeki düşündürücü muhtırayı yayınlamasıyla başladı. İçlerinde yüksek yöneticilerinde bulunduğu 5000 Google çalışanının dikkatini çeken bu not ,sonucunda Harris yeni bir unvan ile terfi kazandırmıştı: ‘Tasarım Ahlakçısı ve Ürün Filozofu.’

    Harris ‘Geriye dönüp baktığımda marjinal bir role getirildiğimi fark etmiştim. Sosyal destek altyapsına sahip değildim ama buna rağmen düşünmek, okumak ve anlamak için bir köşeye oturmak zorundaydım’ diyor.

    Harris bu sürede LinkedIn’in insanların karşılıklı sosyal etkileşim ihtiyaçlarını kullanarak nasıl ağını genişlettiğini; Youtube ve Netflix’in izleyicilerin izleyip izlememe tercihlerini nasıl ellerinden alarak nasıl bir sonraki videoyu otomatik oynattıklarını; Snapchat’in genellikle gençlere yönelik neredeyse tam bir bağımlılık yapan Snapstreak’lerini nasıl keşfettiğini bulduğunu söylüyor.

    Şirketlerin kullandığı yöntemler genel geçer değil, neredeyse herkese göre ayrı ayrı hazırlanan algoritmaların sonucu oluşturuluyor. “Facebook’un, geçen yıl dışarıya sızan bir raporda özellikle gençlerin ne zaman ‘emniyetsiz’, ‘değersiz’ ve ‘telkin ihtiyacı’ hissettiklerini, tespit edebildiği ortaya çıktı. İşte size belirli bir kişi için hangi butonu koyabileceğinizi söyleyen mükemmel bir model” diyor Harris.

    Reklam ekonomisinin kuzuları = Bizler

    Teknoloji firmaları kişilerin zayıf noktalarını onları bağımlı olarak tutmak için kendi lehinde kullanabilirler. Örnek olarak like’lar tam olarak ilgili kişilerin kendilerini hassas hissettiklerinde, onaylanma ihtiyacı duyduklarında ya da sadece canları sıkıldığında gösterilecek şekilde ayarlanır. Ve aynı yöntem diğer internet oyuncularına da sunulabilir.

    “Burada etik yok” diyor Harris ve devam ediyor “Aynı yöntem Facebook’a ödeme yapan araba satıcısı şirketler tarafından o dönemde araba bakmakta olan kişileri ikna etmek için veya kendilerine kullanıcı arayan Moskova bazlı sanal çiftlik oyun firması tarafından kullanılabilir.”

    Harris teknoloji şirketlerinin ürünlerini kasıtlı olarak bağımlılık yapıcı olarak planladığını düşünmüyor. Şirketler insanların dikkatini çekecek ya da kazara ortaya çıkan hayli efektif tasarım tekniklerini deneyimleyerek reklam ekonomisinin taleplerine cevap veriyorlar.

    Harris “Facebook’ta çalışan bir arkadaşım bana, ilk zamanlarda, tasarımcıların bildirimleri gösteren butonun mavi olmasına karar verdiklerini söyledi. Facebook’un temasına uygun ve dikkat çekmeyen ve zekice olduğunu düşünmüşler.” Ancak kimse kullanmadı! Ve sonra kırmızıyla çevirilince herkes kullanmaya başladı” diyor.

    Şimdi kırmızı buton heryerde. İnsanlar akıllı telefonlarına göz attıkları her seferde uygulamaların yanında duran, dokunulmak için adeta yalvaran küçük kırmızı noktalarla karşı karşıya gelmekteler. “Kırmızı tetikleyici bir renk. Bu yüzden alarm sinyali olarak kullanılır” diyor Harris.

    İnsanları ayartan, kumarla aynı psikolojik hassaslığın kullanılmasını sağlayan şey ‘değişken ödüller’. Uygulamaların yanlarındaki kırmızı simgelere tıkladığmız zaman ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Bir kaç ‘like’, ilginç bir e-posta ya da bazen hiçbir şey. Bildirimleri bu kadar dürtü uyandırıcı yapan şey bu hayal kırıklığı ihtimali.

    Bu bir anda her yerde kullanılmaya başlanan yeni içeriği görmek için ‘kaydır-yenile’ mekanizmasının nasıl bu kadar bağımlılık yaptığını da açıklıyor.

    “Her aşağı kaydırma, kumar makinasının kolunu çekmek gibi. Ne geleceğini bilmiyoruz. Bazen güzel bir fotoğraf bazen ise sadece bir reklam.” 

    Sayfayı yenilemek kaşınmak gibi oldu

    Loren Brichter, ürettiği parlak ve sezgisel tasarımlarla uygulama geliştirme alanında hayranlık duyulan biri. İlk olarak Twitter tarafından haber kaynağını yenilemek için kullanılan kaydır-yenile mekanizmasının da tasarımcısı.

    Şimdi 33 yaşında olan Brichter kendisinin hiç bir zaman bu tasarımı bağımlılık yapsın amacıyla üretmediğini ancak ‘kumar makinası’ benzetmesine tamamen katıldığını söylüyor. “İki çocuğum var, akıllı telefonuma takılı kalıp onlara dikkatimi vermediğim her dakika için pişmanlık duyuyorum” diyor Brichter.

    Brichter’in kendi projesinde yenileme tuşunu koymak için yer bulamaması üzerine ‘Tweetie’ tasarımını 2009 yılında üretti. Yenilemek için ‘aşağı çekip beklemek’ tasarımı başlarda sadece ‘hoş ve zekice’ bir düzenlemeydi. Bir sene sonra Twitter bu tasarımı kendi yenileme yöntemi olarak yayına geçirdi. O zamandan bu yana uygulamalarda en fazla özenilerek kullanılan tasarım bu oldu. Milyonlarca insan kaşınan bir yeri kaşır gibi bu hareketi yapar oldu.

    “Kırmızı tetikleyici bir renk. Bu yüzden alarm sinyali olarak kullanılır.”

    Brichter “Tasarımımın bu kadar uzun süre devam edeceğini tahmin etmemişti. Bildirim teknolojisinin geliştiği bu dönemde kullanıcıların her hangi bir şey yapmasına gerek kalmadan uygulamalar kendi içeriklerini otomatik olarak güncelleyebilirdi ve tasarımım çok kısa sürede emekliye ayrılabilirdi” diyor.

    ‘Bunun yerine bu tasarımın psikolojik bir fonksiyon sunduğu fark edildi. Kumarbazlar kolu kendileri çekmeselerdi kumar makinaları bu kadar bağımlılık oluşturmazdı. Ben bu durumu ‘kapıyı kapa’ tuşu ile biraz daha fazla bağdaştırıyorum. Asansöre bindiğinizde kapı otomatik olarak kapanır, ancak bazılarımız bunu bildiği halde sadece hoşlarına gittiği için yine de tuşa basarlar’ diye devam ediyor Brichter.

    Brichter bunların tamamını bıraktı ve yapmakta olduğu evde kendi tasarımlarını önemsiz bularak, sahip olduğu mirası sorguluyor. “Saatlerimi, haftalarımı, aylarımı hatta yıllarımı toplum ya da insanlık için net bir fayda sağlayıp sağlamadığımı düğünerek geçirdim” diyor.

    Brichter belirli siteleri engellemiş, telefonunun bütün bildirimleri kapatmış, sadece eşi ve iki arkadaşıyla mesajlaşmak için Telegram kullanıyor, kendini Twitter’dan uzak tutmaya çalışıyor, telefonunu mutfakta akşam 7’de şarja bırakıyor ve bir sonraki sabaha kadar ona dokunmuyor. Ve itiraf ediyor “Zaten bildiğim haberleri okumak için hala vaktimi boşa harcıyorum.

    Bildirimlere tepki vermemem mümkün mü?

    “Akıllı telefonlar faydalı aletler, ama bağımlılık oluşturuyorlar. Kaydır-yenile bağımlılık yapıyor, Twitter bağımlılık yapıyor ve bunlar iyi şeyler değiller. Uygulamalar üzerinde çalışırken bunları düşünmememin sebebi yeterince olgun olmamam değildi. Şimdi de olgunum demiyorum, ama şimdi biraz daha olgunum ve bu işin olumsuz tarafları hakkında her zaman pişmanlık duydum” diyor Brichter.

    Ancak bu alandaki herkes pişmanlıktan mahvolmuş durumda değil. Apple çalışanları Justin Santamaria ve Chris Marcellino ‘bildirim bağlantılarının ve simgelerin görüntülenmesinin yönetimi’ni tasarlayan mühendisler. Apple onları iPhone üzerinde çalışmaları için işe aldığında 20’li yaşların henüz başındalardı. 2009 yılında hayata geçen ve yüz binlerce üçüncü şirket tarafından kullanılan ‘gerçek zamanlı bildirimler’i oluşturabilmek için diğer mühendisler gibi bu işin altyapısı üzerine çalışıyorlardı. Altyapısını, insanların taksi çağırmaları, Skype araması yapmaları veya son dakika haberleri almaları gibi hayatlarını şekillendiren bir çok tecrübenin oluşturduğu devrim niteliğinde bir değişimdi.

    Justin Santamaria.

    Ancak bildirim teknolojisi insanların hayatlarını kontrol dışı rahatsız eder oldu insanların dikkatlerini celbedilme yarışına dönüşmüştü. 37 yaşında ve kendi ürerriği projeyi yürüten Santamaria, Apple’da çalışırken geliştirdikleri teknolojilerin öz itibariyle ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olmadıklarını, “Bu toplum için daha büyük bir tartışma” diyor ve devam ediyor “Mesai bitiminden sonra telefonumu kapatmam mümkün mü? Beni aradığında sana geri dönmemem mükün? Ya da Instagram ekranımda gözüken her şeyi beğenmiyor olmam mümkün mü?”

    Marcellino bu duruma katılıyor ve şöyle devam ediyor “Dürüst olmak gerekirse, işin hiç bir tarafında hadi insanları kandıralım diye düşünmedim. Her şey olumluydu o zamanlar. Uygulamaların insanları birbirine bağladığını düşünüyordum. ESPN size maçın bittiğini haber veriyor ya da WhatsApp İran’da yaşayan ve yazışmayı planlamadığınız bir akrabanıza ücretsiz mesaj gönderme imkanı sağlıyor.”

    Chris Marcellino.

    Bir kaç yıl önce Bay Area’dan ayrılan 34 yaşındaki Marcellino beyin cerrahı olmak için eğitimine geri dönmüş durumda. Marcellino kendisinin bağımlılık alanında bir uzman olmadığını vurguluyor ancak kullanılan teknolojilerin aynı kumar ya da uyuşturucu bağımlılığının uyardığı gibi insanları etkileyebileceğini bilecek kadar tıbbi eğitim almış durumda.

    “Kullanılan teknolojiler insanların yemek, rahatlık veya ısınma gibi ihtiyaçlarını aramalarındaki devrelere sahipler. Bunların hepsi, ödül bazlı davranışlar beynin dopamin yolunu aktive ediyor. Kendimi bazen uygulamaların yanında duran kırmızı işaretlere “kaybolsunlar” diye basarken buluyorum, ancak bu durum insanların psikolojik hassasiyetlerinin aleyhimize kullanılmaması etiğine ters düşüyor. Özü itibariyle insanları uygulamalarınızı kullanmak için yapılan bir şeytanlık değil, bu sadece kapitalizm” diyor Marcellino.

    “Mevcut reklam modelleri terk edilmeli”

    Belki bu bir problem. Risk sermayedarı olan ve şimdilerde inancını yitirmiş de olsa Google ve Facebook’a yatırım yaparak çok büyük kar elde eden Roger Mcnamee şirketlerin ilk amaçlarının reklamlardan beklemedikleri bir şekilde kar elde edebilmeleri neticesinde saptığını söylüyor.

    Roger McNamee.

    McNamee, akıllı telefonların bir dönüm noktası olmasında insanların dikkatine yönelik yapılan yatırımların artması olarak tanımlıyor. “Facebook ve Google kullanıcılarının ‘istedikleri şeyleri vermek’ erdemini öne sürüyorlar. Gösterdikleri bu ‘erdem’ uyuşturucu tacirlerinin ve sigara şirketlerinin söylemiyle aynı şey” diyor.

    Bu Silikon Vadisi’nin en fazla kâr eden devler için erken dönemde yatırım yapanlar için hayli dikkat çekici iddia olabilir. 61 yaşında ve emsallerinden çok zengin olan McNamee bu durum biraz daha fazlası. McNamee 10 sene önce Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’e danışmanlık yaparken onu Google’ın reklam çalışmalarını yöneten arkadaşı Sherly Sandberg ile tanıştırdı. Bu tanışmadan sonra tabii ki Sandberg Facebook’un COO’su oldu ve reklamcılığın daha yüksek bir düzleme taşınmasını sağladı.

    McNamee sözlerini dikkatle seçerek “Facebook’u ve Google’ı yöneten insanlar iyi insanlar, iyi niyetli stratejilerle, kasıtsız ancak dehşet verici kötü sonuçlarla sebep oldular” diyor. Şirketlerin bu kötü sonucu geri dönüştürmesinin ancak geçerli olan reklam modellerini terk ederek mümkün olabilir.”

    Fakat onları dünyanın en fazla kâr elde eden iki dev şirketi yapan bu reklam politikalarından nasıl vazgeçirilebilirler?

    McNamee kendisinin de yatırım yaptığı bu şirketler hakkında yeni tekel olma kuralları içeren daha ciddi yaptırımlar uygulanması gerektiğine inanıyor. Washington hükümetinin her iki siyasi kanadında da Silikon Vadisi’nin dizginlenmesi gerektiği arzusu artmakta. Ancak McNamee vaktiyle büyümesi için yardım ettiği bu devlerin önüne geçilmesi neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. Avrupa Birliği tekel olma kuralları çiğnediği için Google 2,4 milyar$ ceza verdi ancak yatırımcılar bu duruma sadece omuz silkti” diyor McNamee.

    ‘Like’ın mucitlerinden olan Rosenstein, fosil yakıt ve sigara şirketlerine uygulanan yaptırımlar gibi eyalet kanunlarında ‘psikolojik manipülatif reklamcılık’ için düzenlemeler yapılabileceğine inanıyor ve “Biz sadece kârımızı en üst seviyede tutmayı düşünürsek, çok hızlı bir şekilde distopyaya gireceğiz” diyor.

    Duygusallaştır, kandır ve eğlendir

    James Williams’a göre distopya konusu çok da uzak olduğumuz bir konu değil. Williams Google’ın reklamcılık işi için metrik sistemi geliştiren isim, sektör hakkında en ön sıradan gözlem yapan biri olarak “İnsanlık tarihinin ilgi kontolünün en fazla standartlaştığı ve merkezileştiği zaman” olarak anlatıyor.

    James Williams.

    36 yaşında olan ve Google’ı iki sene önce bırakan Williams, Oxford Üniversitesi’nde ‘ikna edici tasarım’ın etiği üzerine doktorasını yapmakta.

    İncelediği şey ise teknoloji çağında demorasininin hayatta kalıp kalamayacağı.

    Williams kendisinin bir kaç yıl önce odaklanmak istediği şeylere etrafındaki teknolojiler yüzünden odaklanamadığında aydınlandığını söylüyor. “Bu tamamen kişisel ve varoluşsal bir farkındalıktı. Ne oluyor? Teknolojinin yapması gereken şey bunun tam tersi değil miydi?” diyor.

    Bu rahatsızlık çalıştığı dönemde Google’ın paneline bir göz attığında renklendirilmiş ekranın, reklamcılar için insanların ilgisi hakkında ne kadar çok veri elde ettiğini farketmesi sonucunda yoğunlaşmıştı. “Bunun, gerçekten dürtülediğimiz ve ya ikna ettiğimiz ve bundan başka türlü hareket etmeyecek milyonlarca insan demek olduğunu fark ettim” diyor Williams.

    Williams bir kaç yıl süreyle çoğunluğu Google’da yarı zamanlı çalışırken elde ettiği bağımsız araştırmaya girişti. Yaklaşık 18 ay içinde, Harris tarafından yayımlanan Google muhtırasını gördü ve bu zamandan sonra müttefik olup bir şeyleri değiştirmek için mücadele ettiler.

    “Özü itibariyle insanları uygulamalarınızı kullanmak için yapılan bir şeytanlık değil, bu sadece kapitalizm.”

    Williams ve Harris aynı zamanda Google’ı bırakarak ‘Time Well Spent’ adında, toplumu büyük teknoloji şirketlerinin yaptığı tasarımlar hakkında düşünmeye sevk etmeyi amaçlayan bir avukatlık grubunun kurucu üyeleri oldular.

    Williams “Bu konunun neden hala her gün gazetelerin manşetlerinde olmadığını kavrayamıyorum. İnsanların %87’si uyandıklarında ve yatmaya gittiklerinde akıllı telefonlarıyla beraberler. Bu durum beraberinde insanların politikayı anlaması için yeni bir prizma getirdi” diyor ve çok derin kötü sonuçlar doğuracağı hakkında endişelendiğini ekliyor.

    Aynı kuvvetler teknoloji şirketleri tarafından insanları bağımlı hale getirmek için ve ‘dürtüsel ve karşı konulamaz’ bir hale getirerek dünyaya tanıtmaları konusunda da cesaretlendirmek için kullanılıyor. Böyle yaparak oluşturdukları dürtüler, niyetlerimizden daha öncelikli hale geliyor.

    Gizlenmiş bu heyecan verici öncelik, duygularımızı herekete geçirerek haraket ve öfkenin ortaya çıkması anlamına geliyor. Haber yayın organları hayatta kalabilmek için dikkat ekonomisinin ‘duygusallaştır, kandır ve eğlendir’ ilkelerine uyarak teknoloji şirketlerine yaptıkları servisi arttırarak çalışmalarına devam ediyorlar.”

    “Mesai bitiminden sonra telefonumu kapatmam mümkün mü? Beni aradığında sana geri dönmemem mükün? Ya da Instagram ekranımda gözüken her şeyi beğenmiyor olmam mümkün mü?”

    Medya, Donalt Trump’un şaşırtıcı seçim başarısının hemen ardından Facebook’taki sahte haberleri, Rusya kökenli Twitter botlarını, oy verenlerin algısını değiştirmek için veri bazlı hedefleme yapan Cambrigde Analytica gibi şirketleri sorgulamaya başladılar. Ancak Williams bunun çok daha derin bir problemin belirtileri olduğunu söylüyor.

    Bu sadece hileci ya da kötü aktörlerin insanların fikirlerini değiştirmek için interneti kullanmaları değil. İlgi ekonomisi, genellikle baskı oluşturatak ve bundan faydalanarak destekçilerinin ya da karşıt görüştekilerin dikkatini çekmekte ve gözleri kendi üstünde tutmakta çok usta olan Trump gibi olguları öne çıkartmak için oluşmuş bir yapı.

    Williams bu konuyu başkan seçilmeden önce ele almıştı. ABD seçimlerinden bir ay önce bir blog’da yayınladığı yazıda Williams “TV yıldızının kampanya döneminde ‘gerçeklik’ kendini belli etmişti, yeni ve dijital olarak beslenmiş ilgi ekonomisi eşiği geçerek politika aleminde yeni bir manifesto haline gelmişti.” diyor.

    Politika teknolojinin algı yöntemi sayesinde güçleniyor

    Williams aynı dinamiklerin ABD seçiminden bir kaç öyne meydana gelen Brexit sürecinde de gördüğünü ve Brexit’in İngiltere’nin AB’den çıkmasının duygusal ve kimlik bazlı bir durum olduğu lehinde önyargılı olduğu zamanlarda ilgi ekonomisi ortaya çıktığını gördüğünü söylüyor.

    Williams bu dinamiklerin kati suretle siyasal haklardan izole edildiğini, Bernie Sanders ve jeremy Corbyn gibi sol siyasetten gelen kişilerin sıklıkla internet ortamı üzerinden gerginlik oluşturarak sözü dinlenen kişilerin hiddetlenmesini sağlayarak beklenmeyen bir sol kesim popülaritesi oluşturulmasında birer rol oynadıklarının üzerinde duruyor.

    Tüm bunlar, siyasileri görüş açımızı saptırmakla kalmıyor, aynı zamanda yavaş yavaş bizi daha az mantıklı ancak daha dürtüsel hareket etmemize sebep olduğu için düşünme şeklimizi de değiştiriyor. Ortamın dinamiklerini özümseyerek kendimizi öfkenin devamlı bilişsel olma stiline alışık hale getiriyoruz.

    Williams bir kaç sene önce George Orwell tarafından kurgulanan ‘gözetleme’ bildirisinin de yanlış konumlandırıldığını ve bu durum politikanın temeline aykırı söylüyor. İnsanoğlunun dikkatinin sürekli dağıtan gizli psikolojik manipülasyonun Orwellian tarzı zorlamadan daha ciddi bir tehdit olduğunu öngören diğer bir bilim kurgu yazarı İngiliz Aldous Huxley.

    Williams bugünün cesur dünyasının ABD seçiminden beri farklı bir boyuta geldiğinin farkında ve “Eğer algı ekonomisi bizler için vazgeçilmez olan hatırlama, düşünme ve karar verme duyularımızı yıpratıyorsa demokrasini için bir umut var mı? İlgi ekonomisinin dinamikleri, yapısal olarak insanoğlunun iradesini baltalamak üzere inşa edildi. Eğer siyaset faklı ve kişisel iradelerimizin ifade şekliyse, ilgi ekonomisi direkt olarak bu demokrasinin temeli olan iradeye kast ediyor. Eğer Apple, Google, Twitter, Instagram ve Snapchat yavaş yavaş bizlerin kendi zihinlerimizi kontrol etme kabiliyetimizi elimizden alıyorsa, hangi demokrasinin artık bir işlevi kaldı? diye sorarım” diyor.

    Williams son olarak şunları söylüyor: “Bunlar yaşandığında, bunların farkında olabilecek miyiz? Ve olamazsak bu durumun şu anda olmadığını nasıl söyleyebiliriz?”

    Facebook genç kadınlarda kıskançlığı artırıyor

    İnternet bağımlılığı beynimizin kimyasal mekanizmasını nasıl değiştiriyor?

    *İlgiye bazlı ekonomisi: Reklamcılık ekonomisinin talepleri 
    doğrultusunda şekillenmiş internet.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler