Perşembe, Kasım 21, 2024
More

    Merkür, antik zamanlarında muhtemelen yaşam barındırıyordu

    Yeni bir araştırmaya göre, Güneş Sistemi’nin bir numaralı gezegeni Merkür antik zamanlarında yüzey altında yaşama elverişli şartlara sahipti.

    Merkür, Güneş’e en yakın gezegen olmasıyla yıldız sistemimizin en talihsiz gök cisimlerinden birini temsil ediyor. Yine de, Scientific Reports dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma atmosferi olmayan ve yüzey sıcaklığı 430 dereceye kadar çıkan Merkür’ün bir zamanlar yaşam barındırmış olabileceğini savundu.

    Sıradışı sav, Merkür’ün derin vadiler, uzun çatlaklar ve sarp dağlar içeren “kaotik arazi yapısı” ile destek buluyor. İlk kez 1974 yılında NASA Mariner 10 uzay aracı ile gözlemlenen Merkür hakkında öne sürülen ilk hipotez, gezegenin bir yüzüne dev bir gök cisminin çarptığı, takip eden sarsıcı depremler ile geri kalan kısmının da bozulduğu yönündeydi.

    Gezegen Bilimleri Enstitüsü’nden Alex Rodriguez’in başını çektiği yeni araştırma, Merkür’ün yüzeyindeki uzun çatlakları açıklamak için eski hipotezi savunuyor. Öte yandan, bozuk arazi yapısının genel olarak antik zamanlarda Merkür’ün derinliklerinden saçılan materyallerden kaynaklandığını düşünüyor.

    Su, nitrojen ve metan gibi uçucu maddeler, sıvıların gazlara ve katının buhara dönüştüğü süblimleşme sürecini çok hızlı gerçekleştiriyor. Dahası, uçucu maddeler yaşam izine işaret eden maddeleri temsil ediyor. Haliyle, Merkür’ün antik zamanlarından yüksek miktarda uçucu madde bulunduran aktif bir gezegen olduğunu düşünmek, birçok soruyu da akıllara getiriyor.

    Merkür’ün antik geçmişte yaşadığı kozmik çarpışma ile kaotik bir arazi yapısına kavuştuğu düşüncesi hiç de düşük bir ihtimal değil. Plüton’un geniş Sputnik Planitia bölgesinin de benzer bir kozmik olay sonucu oluştuğu düşünülüyor. Yaşanan dev çarpışma, Plüton’un diğer kısmında sarsıcı depremler oluşturmuş ve muhtemelen Sputnik Planitia’daki del kalp görünümlü yapının oluşmasını sağlamıştı.

    Çarpışma teorisi geçmişi anlamak için yetersiz

    Yeni çalışma için Rodriguez ve meslektaşları NASA MESSENGER uzay aracı tarafından 2011-2015 yılları arasında elde edilen detaylı yüzey görüntülerini analiz etti.

    Analizler kaotik arazinin 1.8 milyar yıl önce, yani Merkür’ün yaşadığı düşünülen kozmik çarpışmadan 2 milyar yıl sonra yaşandığına işaret etti (söz konusu çarpışmanın delillerinden biri Caloris havzası olarak gösterilir). Bulgular, bu çarpışmanın aslında Merkür’ün yüzeyini sanılandan daha az etkilediğini savunuyor. Dahası, araştırmacılar Merkür’ün ekvator ve kutup bölgelerindeki bozuk arazi yapılarının da bölgesel bir durumla sınırlı kalmadığını düşünüyor.

    Sonuç olarak, Rodriguez ve meslektaşları Caloris çarpışma havzası teorisini Merkür’ün modern görünümünü tam olarak açıklamayamadığını düşünüyor ve yeni bir sav ile öne çıkıyorlar. Aşağıda yer alan ilk detaylı morfolojik harita, MESSENGER verilerine dayanarak kaotik arazileri gösteriyor. Rodriguez, veriler ışığında yer kabuğunun üst kısmında (bir zamanlar) geniş bir alana yayılan, kilometreler kalınlığında uçucu madde ile dolu tabaka bulunduğunu belirtti.

    Genel görünüm kaotik araziyi, sarı ile gösterilen alan ise Merkür’ün öteki yüzünde yaşanan çarpışma ile etkilenen bölgeyi gösteriyor. [PSI]

    Milyarlarca yıl önce bu yapı oldukça uzun süren bir dönemde kendi içine çöktü. Bu süreçte, yerkabuğunda saklı çok yüksek miktarda uçucu materyal modern California’nın kapladığı bir alandan (500,000 kilometrekare) çıkış yaptı. Araştırmada yer alan Arizona Üniversitesi’nden Gregory Leonard, söz konusu materyalin tamamen yüzeye çıktığını ve bugün gördüğümüz çatlaklar ve diğer arazi bozukluklarını oluşturduğunu belirtti.

    Bu süreçte, gezegenin derinliklerindeki magma yüzeyde yaşanan değişimlere katkıda bulunmuş olabilir, veya Güneş’e maruz kalan materyaller ile arazi bozukluğunu tetikleyen etkileşimler güçlenmiş olabilir.

    Merkür’ün derinliklerinde yaşam var mıydı?

    Bulgular, Merkür’ün antik zamanlarında bol ve çeşitli uçucu materyale sahip olduğuna dayanıyor. Buz-su parçacıkları ve organik materyalleri kapsayan bu maddeler, değişen sıcaklıklar gibi birçok çevresel değişkene maruz kaldı. Bu değişimler, Merkür üzerinde yaşamı da tetiklemiş olabilir. Sonuç olarak Merkür derinliklerinde, uygun şartlar altında mikrobiyolojik yaşam bir zamanlar var oldu diyebiliriz.

    Tabii bunu diyebilmek için suyun var olduğunu söyleyebilmek gerekir. MESSENGER verileri 2012’de Merkür’ün kutup noktalarında bol miktarda buz-su olduğunu tespit etmişti. Araştırmada yer alan Jeff Kargel, “buz-su bulunduğu ve sıcaklıkların da uygun olduğu takdirde yaşamın ortaya çıkabileceğini” belirtti. Kargel, Merkür’ün derinliklerinde yaşama olanak verecek şartların çok kısa sürmüş olabileceğini, yine de günümüzün kaotik arazilerinde prebiyotik kimya ve ilkel yaşam izlerinin halen bulunuyor olabileceğini belirtti.

    Kargel gibi Gezegen Bilimleri Enstitüsü’nden çalışmaya katılan Mark Sykes ise “sonuçların doğrulanması halinde gelecekte Merkür’e yapılacak keşif görevleri için incelenecek spesifik bölgeler belirlenebileceğini” ifade etti. Güneş Sistemi’nin ve evrenin kendisinin ne kadar sürprizle dolu olduğunu düşünürsek, Merkür’de basit organik yaşam keşfetmek olağandışı olmaz.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler