Kurumsal dendiğinde akla ilk olarak hiyerarşi, kapalı bir yapı ve belirlenmiş politikalar gelmektedir. Bu kavrama bir damla blog damlattığınızda ise hiyerarşi ortadan kaybolacak!
Yazma fırsatı bulduğum neredeyse tüm yayınlarda Kurumsal Blog kavramı üzerine yazmayı ve bu kavramın günden güne şirketleri nasıl yeniden şekillendirildiği üzerine konuşmayı seviyorum.
Ülkemizde yayınlanan ilk kurumsala blog örnekleri daha çok kapalı bir yayın şeklinde yayın yapıyordu. Fakat şimdiler bu yayın politikası da terk edilerek dış yazar desteği tercih edilmeye başladı. İlk zamanlar düz metinler tercih edilirken, videoya olan ilginin artması nedeniyle oldukça başarılı video kurumsal blogların ilk örneklerini görmeye de başladık. Yayınların sayısı artıp kurumsal blog da bir rekabet alanı olmaya başladıkça medya kullanımı konusunun daha da çeşitleneceğini düşünüyorum ve o günlerin gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum.
Peki bu kavrama neden bu kadar sevgi besliyorum? Sanırım amatör ve profesyonel ruhu tek potada erittiği için kurumsal blog kavramını bu kadar çok seviyorum. Ve yine aynı neden dolayı kurumsal bloglar, kurumların en sıcak yüzü olma potansiyeline sahip.
Blog kavramı, bireysel yayıncılığın şüphesiz en önemli taşıyıcısı. Bireysel tecrübelerin herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmaksızın (olumlu veya olumsuz görüşte reklam kısıtı olmaksızın) özgürce paylaşılabildiği, konuya ilgi duyan okuyucular ile etkileşime girilebilen, karşılıklı görüş alışverişi yapılabilen eşsiz bir iletişim kanalı.
Kurumsal dendiğinde ise akla ilk olarak hiyerarşi, kapalı bir yapı ve belirlenmiş politikalar gelmektedir. Bu kavrama bir damla blog damlattığınızda ise hiyerarşi ortadan kaybolacak, belirlenmiş politikalar esneyecek, kurum şeffaflaşacak ve potansiyel müşterileri ile etkileşime girecektir.
Kurumsal Bloglar Hakkında Birkaç İstatistik
ABD’li çevrimiçi müşterilerin %81’i bloglardaki önerileri önemsiyor. Açıkçası bizde de durum çok farklı değil. Müşteriler reklamlardaki bilgilerin ötesinde markanın birinci ağızdan kendi vaadini duymak istiyor, bunun en doğru adresi kurumların blogları olarak görüyor.
Ayda 15 blog yazısı paylaşan kurumlar 1200 yeni satış potansiyeline erişiyor. Sayılar değişse de değişmeyen şey en büyük pazar olan internete, kurumunuz hakkında ne kadar değerli içerik servis ederseniz satışlarınızın/itibarınızın da aynı oranda artacağıdır.
Tüketicilerin %70’i kurumu, reklamlardan değil makalelerden tanımayı tercih ediyor. Reklamların kendine has bir dili var. Yayınlandığı mecralar genellikle etkileşime kapalı. Reklamlarda genellikle daha yüksek bir otokontrol mekanizması işlerken bloglar bu anlamda biraz daha esnek bir yapıya sahip. Bu nedenle tüketiciler markanın herhangi bir ürünü ile ilgili bir konuda daha fazla bilgi için kurumun resmi yayınlarını da okumak istiyor. Çünkü bu yayınlar aynı zamanda markanın o ürünle ilgili vaadini de teşkil ediyor. Eğer dış yazar kullanan bir kurumsal blog ise, ilgili yazarın güvenilirliği okunan yazıya ve ilgilenilen ürüne olan güveni de arttıracaktır. Bu nedenle kurumsal bloglar da reklamlarda ünlü kullanımına verdikleri önemi kurumsal bloglarında dış yazar kullanımına da vermeli diye düşünüyorum.
Tüketicilerin %60’ı kurum hakkında bir içerik okuduktan sonra olumlu görüş belirtiyor. Bir önceki maddede de belirttiğimiz gibi, kurumsal blogların en önemli yönlendiren biri de tetikleyici olmalarıdır. Tüketiciler reklamlarınızı sadece seyreder, katılım gösteremez. Fakat kurumsal blog içeriklerinizi beğenirlerse sizinle etkileşime geçerler, yorum yazarlar ve size ulaştırırlar. Dahası kendi sosyal medya hesaplarında paylaşarak sizin içeriğinizi yeniden üretirler.
2020 yılında tüketicilerin %85’i, herhangi bir insan ile ilişki kurmadan kurum ile ilişki kuracak. Geçenlerde okuduğum bir veri ile tamamen örtüşen bir istatistik olmuş, karşılaşınca daha bir değerlendi. İstatistikte, “tüketiciler, satıcılarla, satış anına kadar doğrudan temas kurmak istemiyor, bu durumun satın alma kararlarını etkileyeceğini dahası satıcı tarafından manipüle edilebileceklerini düşünüyorlar” diyordu. Bir tüketici olarak aynı hisleri sıklıkla yaşıyorum. Bu nedenle karşı karşıya kaldığımız trendlere uyum sağlamak için tüketicilere mümkün olan her türlü bilgiyi bizimle karşılaştıkları ilk makalede, şeffaflık içerisinde vermeliyiz. Örneğin bir giyim firması iseniz, sattığınız bir elbise hakkında tüm bilgileri tek yazıda vermelisiniz. Fiyatı, kumaşının türü, rengi, taksit imkanı, tüketici yorumları vb. gibi. Aksi halde tüketiciler daha kısa yoldan iletişim kurabildikleri marka ve ürünlere yöneleceklerdir.
Sosyal Medya Hakkında Bilinçlenmek
Hayatımıza giren her ürünün amacına uygun kullanılmadığında mutlaka zararlı bir hale dönüşebiliyor. Yaşam kaynağımız su bile, evet su bile içilmesi gerekenden daha fazla içildiğinde bir tür zehirlenmeye neden olabiliyor.
Yaşam kaynağımız olan su için geçerli olan kural aynı zaman da sosyal medya için de geçerlidir. Doğru yöntem ve amaçlar için kullanılmadığında zararlı hale gelebilmektedir. Peki bunu bir ebeveyn olarak çocuklarımıza nasıl anlatabiliriz? Zira yasaklanan her şeye daha fazla ilgi duymak gibi bir refleks ile dünyaya geliyoruz. Endişelerimizin bu reflekse kurban gitmeden, derdimizi küçüklerimize anlatmanın, mesajımızı onların negatif bilinçlerine takılmadan aktarabilmenin en kısa yolu filmlerden geçiyor.
İşte işinizi kolaylaştıracak eşsiz bir film: Disconnect (Sanal Hayatlar) Sosyal medyayı nasıl kullanmamamız gerektiğine dair her yaştan kullanıcıya hitap edebilecek, oldukça anlaşılır mesajları olan film tam anlamıyla bir ders niteliğinde. Bu şekilde hem akşam çocuklarınızla iyi vakit geçirebilir hem de öğrenmenin en etkili yolu olan, “farkında olmadan öğrenme” deneyimini de birlikte yaşamış olursunuz.
Sosyal medya kulağı olan günümüzün çocuklarını ve gençlerini sosyal medyadan uzak tutmanın imkansız olduğu aşikar, fakat onlara bu servislerini nasıl kullanmaları ve nasıl zararlarından sakınmaları gerektiğini gösterme şansımız hala var.
Film konusunda endişeniz olmasın, Imdb’de bile 7.6 puan almış bir film olarak hem seyir zevki yüksek hem de öğretici niteliklere sahip olduğundan vaktinizi harcamayacak, bilakis değerlendirebileceksiniz.