Perşembe, Kasım 21, 2024
More

    Karanlığa düşüş: Bir ölümden sonra deneyim hikayesi – IV. Bölüm

    IV. Bölüm: Öldükten sonra ne oluyor?

    Arkadaşıma ve arkadaşlarına öldüğümüz zaman ne olduğunu sordum. Bana iyi (sevilen) bir insan öldüğü zaman ilk olarak meleklerin onu almaya geldiği söylediler. Zamanla ölen kişi Tanrı’nın karşısına çıkabiliyordu. İnsanların içlerinde ne olduğunu bildikleri için melekler bir şey göstermek, kanıtlamak zorunda değildiler. Neye ihtiyacımız olduğunu biliyor ve onu sağlıyorlardı. Bu cennete ait bir bahçe de olabilir, herhangi başka bir şey de. Eğer bir akrabanızı görmek isterseniz melekler size onu getirir. Eğer kişi mücevherleri çok seviyorsa, ona mücevher gösterirler. Ruhsal dünyaya girişimiz için ne gerekliyse onu görürüz ve bu şeyler cennetsel, ilahi olan şeylerdir.

    Bizi zamanla ruhsal varlıklar olarak eğitir, sonra da cennete getirirler. Büyür ve gelişiriz, bu süreç içinde de hayatta sahip olduğumuz tasalar, arzular ve hayvansal yönlerimizden arınırız. Dünyaya ait arzularımız, isteklerimiz sona erer. Onlar için mücadele etmek artık bir ıstırap olmaktan çıkar. Artık gerçekte ne isek o hale geliriz ve bu ilahinin bir parçasıdır.

    Bu olaylar sevilen insanların, iyi olan ve Tanrı’yı seven insanların başına gelir. Bana, insanların Tanrı ile olan kalp ilişkisi ele alındığında, kimsenin bir başka kimseyi yargılamak adına bilgi ve hakkı olmadığını belirttiler. Bir insanın kalbinde ne olduğunu sadece Tanrı bilir. Bizim küçümsediğimiz, aşağı gördüğümüz bir insanı Tanrı harika bir insan olarak görebilir. Tam tersi de geçerli olabilir. Her birey hakkındaki gerçeği sadece Tanrı bilir.

    Tanrı nihai olarak her bireyi yargılayacaktır. Benzer akla sahip olan yaratıklarla karanlığa sürüklenmemize de yine Tanrı izin verecektir. Ben kendi tecrübeme dayanarak orada ne olup bittiğini anlattım. Gördüklerimden daha fazlasını bilmiyorum, ancak şuna eminim ki gördüklerim buzdağının sadece görünen parçasıydı.

    ***

    Orada olmayı hak etmiştim, doğru zamanda doğru yerdeydim. Orası benim için uygun bir yerdi ve etrafımdaki varlıklar olabilecek en iyi topluluktu. Tanrı bana bunu tecrübe etmem için verdi ve geri gönderdi, çünkü karşılığını ödemem gereken şeyler vardı. Bu beni temize çıkarmanın bir yoluydu. Doğası bakımından sevilen insanların karanlığa sürülmesine izin verilmiyor, onlar üst tarafın ilgisini çekiyor yani ışığa yükseliyorlardı.

    Tanrıyı hiç görmedim, cennette değildim. Ben dışarıda, banliyö gibi bir yerdeydim ve bana gösterdikleri şeyleri gördüm. Birçok şey hakkında uzunca konuştuk ve ben kendime baktım. Parlıyordum, bir aydınlıktım. Güzelleşiyordum, onlar kadar olmasa da güzelleşiyor ve aydınlanıyordum.

    Dünya ile yeniden yüzleşmeye hazır olmadığım için onlara, onlarla sonsuza dek kalmak istediğimi söyledim. Onlara, “Hazırım, sizin gibi olmayı ve burada sonsuza kadar kalmaya hazırım. Bu harika bir şey. Sizi seviyorum, siz harikasınız” dedim. Onların da beni sevdiğini ve beni çok iyi tanıdıklarını biliyordum. Bu saatten sonra her şeyin iyi olacağını biliyordum. Bana bir engel teşkil eden vücudumdan kurtulup kurtulamayacağımı sordum, onların güçlerine sahip olup onlara benzemek istiyordum.

    Bana, “Şimdi geri dönmelisin” dediler.

    Bana henüz yeterli olgunluğa ulaşmadığımı ve fiziksel bedenime geri dönersem tekrar öğrenmek için büyük bir fırsatım olacağını söylediler. Dünyadaki hayatımda olgunlaşmak için fırsatım olacaktı ve bir dahaki sefere yanlarına geldiğimde daha uyumlu olacaktım. Onlara benzeyebilmek ve içinde bulundukları ortama girebilmek için önemli karakteristik özellikleri geliştirmeliydim.

    Onlara geri dönmeyeceğimi söyledim, ancak kafamda oluşan bu düşünce büyüdükçe tekrar karanlık çukurun dibini görecekmişim gibi hissettim, onları yine de ikna etmek istedim.

    Bana, “Dünyada Tanrı’ya karşı yaptığın onca saygısızlık ve etrafındaki insanları pislik gibi davranmandan sonra sana olan bunca sevgimize rağmen kusursuz olduğunu düşünme. Sana yardımcı olması için gönderdiğimiz insanlar sana gerçeği göstermeleri için değildi. Bizden ayrı kalacağını düşünme” diye cevap verdiler.

    Onlara, “Kendi başarısızlık hissim ne olacak? Bana nasıl iyi olabileceğimi gösterdiniz ama ben o kadar iyi olamam” dedim. Bana, “Orada seni önemseyen insanlar var, karın, çocukların, anne ve baban. Onlar için geri dönmelisin, çocuklarının sana ihtiyacı var” diye cevap verdiler. Ben ise onlara, “Onlara siz yardım edin. Eğer geri dönersen yoluna koyamayacağım şeyler olacak. Eğer oraya geri döner ve bir hata yaparsam buna katlanamam çünkü siz bana daha sevecen ve merhametli olacağımı gösterdiniz ve ben bunu unutmuş olurum. Birsine bir kötülük yapacağım ya da berbat davranacağım. Bunun olacağını biliyorum çünkü ben bir insanım. Başaramayacağım ve buna katlanamayacağım. Çok kötü hissedeceğim ve kendimi öldürmek isteyeceğim çünkü hayatın ne kadar değerli olduğunu biliyor olacağım. Bu yüzden beni geri gönderemezsiniz.”

    Bana hataların insanın bir parçası olarak kabul edilebilir şeyler olduğunu söylediler. Bana “Git ve hatalarını yap. Hatalar nasıl öğrendiğinin yoludur” dediler.

    Bana doğru şeyi yaptığımı bildiğim sürece doğru yol üzerinde olacağımı söylediler. Eğer bir hata yaparsam onu arkamda bırakacak ve bir daha yapmamaya çalışacaktım. Önemli olan şey insanın en iyisini denemesi, iyilik ve doğruluk kurallarına bağlı kalması ve insanların takdirini kazanmak için bu ikisini karıştırmamasıydı.

    Onlara, hata yapmanın beni kötü hissettirdiğini söyledim. Bana yaptığım hatalara rağmen beni sevdiklerini, onların merhametini hissedebileceğimi, kalbimde bana olan sevgilerini her an hissedebileceğimi söylediler. Ben de bunun kafamı karıştırdığını ve bunu nasıl yapacağımı sordum. Bana, “Sadece içine bak, sevgimizi iste ve biz sana onu kalbinde hissetmeni sağlayalım” dediler.

    Bir hata yaptığım zaman hatamı anlamamı ve merhamet dilememi hatırlamam gerektiğini belirttiler. Daha ağzımdan sözler çıkmadan affedilmiş olacaktım, ancak merhameti kabul etmeliydim. Merhamete olan inancım tam olmalıydı ve merhamet gösterildiğinin farkında olmalıydım. Kendi kendime ya da toplum içinde bir hata yaptığımı itiraf etmeli ve merhamet beklemeliydim. Bunun ardından merhameti kabul etmemek onlar için bir hakaret olacaktı. Suçluluk düşüncesi ile etrafta dolaşamazdım, hatalarımdan öğrenmem gerekiyordu.

    Onlara, “Doğru kararı verdiğimi nerden bileceğim, benden ne yapmak istediğinizi nasıl anlayacağım?” diye sordum. Bana “Ne yapmak istiyorsan onu yapmak istiyoruz, seçeneklere yönelmeni istiyoruz, tamamen doğru bir karar verme gereksinimi yok” dediler. Dünyada birçok seçenek olduğunu, onlar arasından en iyisini seçmeye çalışmam gerektiğini söylediler. Bunu yaparken bana yardımcı olacaklardı.

     

    ***

    İşin peşini bırakmıyordum. Onlara dünyada yığınla sorun olduğunu, buranın ise tam istediğim gibi bir yer olduğunu söyledim. Dünyada başardığım zaman onların değerlendireceği önemli ne olabilir diye kendimi sorgulamaya başladım. Ban dünyanın yüce Yaratana ait güzel bir anlatım olduğunu, bir insanın aklı onu nasıl yönlendiriyorsa güzelliği ve kötülüğü o yön ile bulacağını söyledi. Bana dünyanın karmaşık ve zarif yapısının algılayabileceğin çok üstünde olduğunu, ancak Yaratan için faydalı bir araç olacağımı söylediler. Yaratılmış olan şeyin her parçasının Yaratanı ortaya koyan şeyler olduğunu ve bu yüzden sınırsız bir derinliğe sahip olduklarını belirttiler. Benim için çok büyük bir fırsat, dünyayı keşfetmeye çalışmak ve bunun keyfini yaşamaktı.

    Bana doğrudan bir görev ya da amaç vermediler. Tanrı için bir tapınak ya da katedral olabilir miydim? Bana bu tür yapıtların insanlık için olduğunu söylediler. Bana hayatımı yaşamamı, eşyaları değil insanları sevmemi söylediler. Onlara onlarla birlikte yaşadığım şeyleri dünyada temsil edecek kadar hazır olmadığımı söyledim. Bana endişelenmememi ve ihtiyacım olduğunda uygun bir yardım alacağımı söylediler. Tek yapmam gereken yardım istemekti.

    Öğretmenim olan parlak varlık beni ikna etmede başarılıydılar. Yüce Yaratanın, namı diper Tanrı’nın yakınlarda bir yerlerde olduğuna çok emindim. Bana hiçbir zaman “o bu şekilde ister” gibi bir şey demediler, ancak her yapılanın arkasında O’nun da bir beklentisi olduğunu ima ettiler. Benimle fazla konuşmak istemediler çünkü yüce Yaratan tartışabilecek olmanın ötesinde olağan üstü bir şeydi.

    Onlara, dünyaya geri dönmek karşısında verdiğim bu büyük tartışmadan sonra, eğer dönersem sevilerini kaybedeceğimden dolayı kalbimin kırılacağını ve öleceğimi söyledim. Geri dönmenin çok vahşi ve katlanılmaz olacağını söyledim. Dünyanın nefret ve rekabet ile dolu olduğunu ve bu girdaba geri dönmek istemediğimi söyledim. Onları terk etmeyi kaldıramazdım.

    Arkadaşlarım(parlak varlıklar) benden hiçbir zaman ayrı kalmadıklarını söylediler. Ancak geri dönersem onlardan uzaklaşacak ve benimle olup olmadıklarını bilmeyecektim. Onlarla nasıl iletişim kuracağım konusunda, içimden sessiz bir şekilde sevgilerini istememi, bunun ardından sevgilerini hissedeceğimi ve orada olduklarını anlayacağımı söylediler.

    Bana, “Bizden ayrı kalmayacaksın, seninle beraber olacağız. Her zaman seninle olduk ve daima da öyle olacağız” dediler. Onlara bundan nasıl emin olabileceğimi, bana döndüğüm zaman bunun sadece bir teori gibi geleceğini söyledim. Bana, ne zaman ihtiyacım olursa orada olacaklarını söylediler. Bende, bir anda belirecek misiniz diye sordum. Bana varlıklarını hissedeceğimi ve sevgileri her zaman içinde barındıracağımı söylediler.

    Tüm bu konuşmaların ardından onlara geri dönebileceğimi söyledim. Ve o anda, geri dönmüştüm. Vücudumdaydım ve acıyı olduğu gibi hissediyordum. Ancak o an öncekinden çok daha beter bir acıydı…

    ***

    Storm hayata döndükten sonraki ilk tecrübeleri şöyle anlatıyor:

    “Acımın üstüne bir de yeni içine girdiğim ruhsal şartlara katlanmak zorundaydım. Hastanede herkese karşı inanılmaz bir sevgi hissediyordum. Herkese sarılmak ve onları öpmek istiyordum ancak yerimden doğrulamıyordum bile. Herkese “Çok güzlesin” demek istiyordum. Tüm hastane katında bu şaka haline geldi. Herkes bunu çok eğlenceli buluyordu.

    Birçok ölümden sonra deneyim yaşayan insan gibi Howard Storm’da hayata döndükten sonra insanlara karşı büyük bir değer verme karakteri kazandı. Merhamet gücü de oldukça artan Howard etrafında kendisinden daha fazla sevgi içeren insanların olduğunu hissedebiliyordu. Ölmeden önce ateist olan Howard, deneyiminden sonra sağlığına kavuştuğunda Hıristiyanlığı benimsedi.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler