Hubble Uzay Teleskobu tarafından yapılan gözlemler, Güneş Sistemi’ndeki en büyük uydunun suya sahip olduğuna işaret etti. Bulgular, Ganymede’nin yüzeyinin altında ‘tuzlu’ bir okyanusun bulunduğunu gösterdi.
Güneş Sistemi’nde su bulundurduğu bilinen gök cisimlerinin sayısı, yapılan yeni gözlemlerle giderek artıyor. Satürn’ün Titan ve Enceladus; asteroit kuşağındaki Ceres ve Vesta’nın ardından, Jüpiter ve Güneş Sistemi’nin en büyük uydusu Ganymede’in de gizli okyanusa sahip olduğu anlaşıldı. Jüpiter’in bir diğer uydusu Europa’nın suya sahip olduğu geçmişte ortaya çıkarılmıştı. Merkür ve Mars ise katı halde su içerdiği bilinen gezegenler.
Gaymede’nin sakladığı okyanusun 95 km kalınlığında olduğu tahmin ediliyor. Bu da, okyanusun 11 kilometreyle Dünya’nın en derin noktası olan Mariana Çukuru’ndan 10 kat daha derine indiğini anlamına geliyor.
Derin okyanusun üzerini kaplayan buzul yerkabuğu ise 150 km’lik genişliğiyle çok daha kalın bir tabakayı temsil ediyor.
Hubble, Ganymede’nin sakladığı derin okyanusu atmosferindeki aurora ışıklarından tespit etti. Eğer yüzeyine inerek atmosferine bakma şansımız olsaydı, insan gözüne parlak kırmızı olarak görülecekti. Ganymede’nin atmosferi yaşama olanak vermesi için son derece ince olsa da, sahip olduğu su kaynağı 21’inci yüzyılın sonlarına doğru yeni kolonileşmesini sağlayabilir.
Keşif manyetik alan sayesinde oldu
Kuzey Işıkları olarak da bilinen ‘aurora borealis’, Dünya’nın manyetik alanının kozmik fırtınalarla etkileşime girmesiyle yaşanıyor. Enerji yüklü kozmik parçacıkların Dünya’nın atmosferine girmesi, kutup bölgelerinde olağanüstü görüntüler yaratıyor.
Ganymede, sıvı demir halindeki çekirdeği sayesinde Güneş Sistemi’nde kendi manyetik alanını oluşturabilen tek uydu olma özelliğine sahip. Dev uydu aynı zamanda Jüpiter’in manyetik alanında yer alıyor. Ortaya çıkan etkileşim, gezegenin yüzeyinde bir sağa bir sola gidermiş gibi görünen ışık oyunları yaratıyor.
Köln Üniversitesi’nde jeofizik profesörü olan Joachim Saur, Ganymede’ki ışık oyununun sadece manyetik alan etkileşimiyle yaşanmadığını tespit ettiklerini belirtti. Hubble ile elde edilen verileri NASA’ya telekonferansla sunan Saur, ‘bilgisayar modellerinde elektromanyetik alanların ışıkları altı derece hareket ettirmesi gerektiğini, Ganymede atmosferindeki değişimin ise iki derece olduğunu’ belirtti.
Saur, ‘bu durumun Ganymede altında bir okyanus bulunduğuna işaret ettiğini ve geçmişte bu olasılığı göz ardı eden teorileri de çürüttüğünü’ söyledi.
Sonuçlar, gökbilimcilerin yüzünü güldürürken hızla canına okuduğumuz Dünyamızı terk ettikten sonra gidebileceğimiz yerlerin sayısını da artırmış görünüyor.
Sıcak suyun üzerine iyi geldi
Ganymede’de yapılan keşif, kısa bir süre önce Enceladus uydusundan elde edilen yeni bulgarı takip etti. NASA’nın Satürn sistemini gözlemleyen Cassini uzay aracı, Enceladus’un yaşama olanak verebilecek kadar sıcak suya sahip olduğunu tespit etti.
Cassini’nin Kozmik Toz Analiz cihazı tarafından yapılan ölçümler, buzul uydunun okyanus tabanında yaşama olanak verecek termal hareketlilik olduğuna işaret etti.
Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Cassini projesinde yer alann Nicolas Altobelli, Enceladus’un Güneş Sistemi’nde birçok benzeri bulunan bir yaşam alanını temsil ediyor olabileceğini belirtti. Güneş’in yaşam alanından uzak kalsa da, buzul yüzeyinin altında sıvı su bulunduran uydu, yaşam oluşması için gerekli şartları sunuyor.
Yakınlığı açısından koloni kurulması için hedef seçilecek ilk gaz devi uydusu, muhtemelen Europa olacak.
Kozmik Toz Analiz cihazından dört yıl boyunca alınan verileri laboratuvar deneyleri ve bilgisayar modelleriyle değerlendiren bilim insanları, Satürn’ün yörüngesinde boyutları 4-16 nanometre ölçeğinde olan süper küçük toz parçacıkları keşfetti (1 milyon nanometre, bir iğnenin başına sığabilecek alan kadar).
Toz parçacıklarının silika içeriğinin zengin olması, okyanus tabanında aktif hidrotermal faaliyetlerin olduğu kanısını güçlendirdi. Bunun sebebi, silikonun oksitlenmiş halini temsil eden silikanın Dünya’da genelde hidrotermal faaliyetlerle oluşmasına bağlanıyor. Buradan yola çıkarak, Satürn yörüngesindeki silika içerikli parçacıkların, Enceladus’tan kaynaklandığı düşünülüyor.
Hidrotermal faaliyetleriyle en az 90 derece sıcaklıkta su oluşturduğu düşünülen Enceladus, bugüne dek keşfedilen en az 101 gayzeriyle uzay boşluğuna silika parçacıkları püskürtüyor.
Cassini Kozmik Toz Analiz ekibinde yer alan Almanya’nın Heidelberg Üniversitesi’nden Frank Postberg, “Metodoljik olarak tüm alternatif çözümleri değerlendirdik ama sonuçlar en muhtemel ve tek kaynağın hidrotermal bacalar olduğunu gösteriyor” ifadesini kullandı.
Titan, su bolluğu ve en yoğun atmosfere sahip olan uydu olması sebebiyle koloni kurmak için ana hedef olarak görülüyor. Ancak yakınlığı açısından Europa’nın önde olduğunu söylemek mümkün.
Europa Report‘ta olduğu gibi orada uzaylı okyanus canlılarıyla karşılaşmak da muhtemel.