Mobil cihazların sunduğu pratik kullanım ve sürekli artan hizmetler, hayatımıza sessiz sedasız adapte oluyor. Haritadaki yerimizi görmek ve nabzımızı ölçmek gibi fonksiyonlar, elektronik alanında çok büyük gelişmeler sunacak sensör teknolojisinde sadece bebek adımlarını temsil ediyor.
Akıllı telefonunuz nerede olduğunuzu, onu nasıl tuttuğunuzu, ne kadar hızlı yürüdüğünüzü biliyor, ona ne söylediğinizi anlayabiliyor. Tarayıcıda gezinirken veya bir yazı okurken, ona baktığınızı biliyor ve ekranı kapatmıyor. Tablet bilgisayarınızı Instagram’da veya Twitter’da dik tutarken, film izlemeye başladığınızda onu çevirmenizle ekranı döndürüyor. Bir tanesinin eksikliğine bile katlanamayacak noktaya geldiğimiz standart sensör teknolojileri, gelecekte çok büyük gelişmelere hazırlanıyor.
Günümüzde piyasada bulunan neredeyse her elektronik cihazda sensörler bulunuyor. İvme ölçer ve jiroskop hareketlerinizi tespit ederken, mıknatıs ölçer ve GPS çipleri konumunuzu belirliyor. Mesafe sensörü konuşma yaparken telefonun suratınıza ne kadar takın olduğunu anlıyor, ışık sensörü ise karanlık ortamlarda ekran aydınlığını ayarlıyor. Birçok telefonda yer alan sensörlerin toplam maliyeti belki de 5 doları bulmuyor ama hayatlarımızda yer edindikleri önem, giyilebilir teknolojilerle yeni bir boyuta taşınıyor.
Sensör teknolojisinde Apple etkisi
Akıllı cihazların gelişiminde önemli basamaklardan bir tanesi, Apple’ın iPhone 5S ve iPad Air ile sunduğu M7 işlemcisi oldu. Cihazlara hareket algı özelliği ekleyen M7, yürümek ve araç sürmek arasındaki farkı tespit edebilmesinin yanı sıra, cihazların belli bir süre kullanılmaması halinde otomatik olarak Wi-Fi iletişimini kapatmak gibi özellikler getirdi. Apple Pazarlama Müdürü Phil Schiller, M7’yi ‘ana işlemciden bağımsız olarak çevreden toplanan verileri işleyecek ek bir işlemci’ olarak tanımlamıştı. Bilgisayarların ve mobil cihazların ana kalbi olan işlemcilere ek olarak gelen ve sensör verilerini analiz eden çipler, vücudumuzu tarayan giyilebilir cihazların da temelini oluşturuyor.
Apple gibi sensör teknolojilerini standart olarak cihazlarına ekleyen Samsung, Galaxy S4 ve S5’te bu teknolojilere daha fazla odaklandı. Her iki telefonda öne çıkan ilk sensör, kızıltötesi ışınlar aracılığıyla el hareketlerinin algılanması. RGB ışık sensörü, kırmızı, yeşil, mavi ve beyaz ışık yoğunluğunu ölçerken, yine ön yüzde yer alan mesafe sensörü yine kızılötesi ışınlarla kullanıcının telefondan ne kadar uzakta yer aldığını ölçüyor. Jiroskop ise cihazın dönüşünü tespit ediyor, böylece telefon çevrildiğinde ekran da dönüyor. Tüm bu sensörler, yeni nesil Samsung telefonlarında bulunan en az dokuz sensörden sadece dördünü temsil ediyor.
Yakın gelecekte karşımıza çıkacak yeni sensörler ise hava ve sudaki kirliliği ölçecek, tıbbi taramalar yapacak, 3D kameralarla çekim yapacak, hatta radar ve sonar tarama özelliği sunacaklar. Google’ın Tango projesi kapsamında geliştirdiği 3D sensörlü akıllı telefon ve tabletler yeni nesil mobil cihazlara örnek olabilir. Bu tür bir cihaz sayesinde, kapalı bir alanda kaybolursanız bulunduğunuz ortamı 3D sensörlerle tarayarak haritasını çıkarabilecek ve nerede olduğunuzu görebileceksiniz.
Tabii ki 3D sensörler hayatın birçok alanında, hatta uzayda bile çeşitli faydalar sunacak. Örneğin, NASA Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (UUİ) kullanılan SPHERES robotlarının sensör teknolojisini geliştirmek için Google’ın 3D telefonlarının kullanılacağını açıkladı.
Sağlık uygulamaları patlama yapacak
Sensörler tabii ki sadece mobil cihazlar ve diğer elektronik cihazlarda yer almıyor. ABD’nin Illinois Üniversitesi tarafından geliştirilen deriye monte edilebilir ilk elektronik dövme, gelecekte vücudumuzda taşıyacağımız sensör teknolojilerinin ilk örneğini temsil ediyor olabilir. 3D yazıcıda üretilen dövme, derideki hidrasyonu, ısıyı ve beyin ile kaslardan iletilen elektronik sinyalleri ölçebiliyor. Bu tür bir teknoloji, gelecekte erken teşhisin ne kadar kolaylaşacağına ve hastaların her an takip edilebileceğine dair net bir örnek sunuyor.
Dahası, sensörlerin insanların duygularını hatta düşüncelerini anlayabileceğine işaret ediyor. Zamanla kalp atışlarınızı ve ruh halinizi takip eden sensörler, üzgün olduğunuzda müzik listenizde sizin moralinizi yükseltecek bir parça seçecek. Dahası, firmalar insanların anlık ruh hallerini mobil cihazlar aracılığıyla takip edebilecek ve özellikle reklam sektöründe yeni modeller oluşturulabilecek.
Ancak sensör teknolojisi bunlarla sınırlı kalmayacak. Morötesi sensörler ellerinizin ne kadar temiz olduğu veya ne kadar güneş kremi sürmeniz gerektiği ölçümler yapabilecek. En büyük atılımlardan biri ise günümüzde silikondan yapılan mikroelektromekanik sistemlerim (MEMS) ileride organik polimerden üretilmesi olacak. Vücuda protez olarak yerleştirilebilecek sensörler, insanların her an vücutları hakkında her türlü veriyi takip etmelerini sağlayacak. İçmeniz gereken sudan, almanız gereken ilaca kadar 7/24 sağlık denetimi yapacak olan sensörler, aynı zamanda biriken verileri derleyerek bir tam sağlık taraması sunacak.
Akıllı evler sensörlerle çalışacak
Japon mucitlerine Nobel Fizik Ödülü’nü kazandıran mavi LED, dünyada üretilen elektriğin en büyük kısmını yiyen aydınlatma teknolojilerinde büyük bir tasarruf yaşanmasını sağlayacak. Yeşil binalardan kurulacak geleceğin şehirlerinde, LED gibi teknolojiler sensörler sayesinde optimum kullanılacak.
Akıllı telefonunuzla evinizdeki termostatı ve güvenlik sistemini kontrol ederken, LED ile döşenen sokaklarda ışıklar Wi-Fi destekli sensörlerle çalışacak. Samsung’un üzerinde çalıştığı internet bağlantılı beyaz eşyalar bir gün telefonunuzun tek bir tuşuyla kontrol edilebilecek. Buzdolabınız, telefonunuzda kaydedilen bilgilerden yararlanarak besin değeri size göre ayarlanmış yemekler önerebilecek.
Yapay zeka güçleniyor
Mobil cihazların asistan haline geleceği bir gelecekte, yapay zeka ve robotik teknolojileri de sensörlerle doğru orantılı bir gelişme gösterecek. Özellikle gözlerimizi takip eden, yüz ifadelerimizi tanımlayabilen sensör ve algoritmaların gelişmesi, makine ve robotların insanlara benzerliğini önemli ölçüde artıracak. Robotlar, mobil cihazlarda bir nevi test aşamasından geçen sensörler ile bir gün rüzgarı ve ısıyı hissedebilecek, çevresindeki canlı-cansız ögeleri ayırt edebilecek ve bulunduğu ortamı kızıl ve morötesi ışınlarla 3D olarak görebilecek.
Sensörler, robotlarla yaşayacağımız gelecek öncesinde giyilebilir cihaz sektöründe patlama yaratacak. IHS Technologies tahminlerine göre, 2018’de nakliyatı yapılan ürün 210 milyon, gelir ise 30 milyar dolara ulaşacak. On World araştırma firması ise 2017’de mobil ve giyilebilir cihazlar ile protez ve diğer amaçlarla üretilecek sensör miktarının 515 milyon olacağını tahmin ediyor. Giyilebilir sağlık ve fitness cihazı nakliyatının 2012-2017 arasında yüzde 552 artması, bağlantılı teknolojilerin gelişim hızını yansıtıyor. Aynı dönemde, nakliyatı yapılan cihazların yüzde 80’ini mobil ve sağlık elektroniği temsil ediyor.
Ralph Lauren’ın biyo-alıcıları olan Polo tişörtü, Adidas’ın miCoach akıllı futbol topu ve Baidu’nın yemek ve içeceklerdeki kirliliği ölçen akıllı yemek çubukları, sensör teknolojisinin sunduğu binlerce üründen sadece birkaç tanesi. Sensörlerin elektronikten havacılığa, uzay sanayisinden tıbbi donanıma kadar neler sunacağını bilmek güç ama hayatın daha kolay olacağı kesin.
Not: Bu yazının orijinali Turkcell Blog’da yayımlanmıştır.