‘Astrolojinin Bilimle İmtihanı’ kitabının yazarı Tevfik Uyar, milyonların kulak verdiği sözdebilimi sorguluyor: Neden astroloji yüzyıllardır üniversitelerde öğretilmiyor?
Astrolojinin bilimsel değerlendirmesini yapan nadir Türkçe eserlerden biri geçtiğimiz günlerde kitapçılardaki yerini aldı. Astrolojiyi doğduğu dönemlerden günümüze dek irdelemeye çalışan ve bilimsel analizini yapan kitap, birçoklarına ‘astroloji neden bir bilim dalı değildir’ sorusunun cevabını detaylı olarak vereceği gibi, astroloji meraklılarına da farklı bir bakış açısından inandıklarını sorgulama imkanı sunacak.
Astronomiye meraklı bir editör olarak bugüne kadar astrolojiye de ilgim oldu ancak öğrenmeyi veya ona başvurmayı göz önünde bulundurmadım. Kişisel tercihlerden kaynaklı bu kararın ötesinde astrolojinin ne kadar bilimsel olduğu sorusunu da birkaç yıl öncesine kadar sorgulamamıştım. Yaptığım araştırmaların ardından sorunun net bir cevabı olduğunu gördüm: Astroloji temelini bilimden alsa da bir bilim dalı değildi. Bilim dalı olmamasının en belirgin dört sebebi ise şunlar: Delile dayanmaması, test edilememesi, yeniden inceleme imkanı olmaması ve doğruluğu gibi yanlış olduğunun da kanıtlanamaması.
Türkiye’de saygı kazanmış ve işini doğrulukla yapmaya çalışan, mesleğine değer veren astrologlar olduğuna inanıyorum. Her ne kadar sağlığa zararsız tahminler günlük hayatın içinde akıp gitse de, birçok astroloğun yakın dönemde büyük bir yanlışın içine düştüğüne tanık oluyoruz: Sansasyonel başlıklara bağımlı sahte haberciliğin ana malzemesine dönüşmek.
Değinmek istediğim önemli bir nokta, gök cisimlerinin hareketini hesaplamaya çalışan Sir Isaac Newton’ın aynı zamanda antik astroloji yazıtlarına büyük merak duyan bir simyacı olduğuydu. Ancak günümüze evrensel kütle çekim yasası başta olmak üzere matematiksel hesaplamaları ulaştı. Ortaçağ’da Avrupa’yı titreten kilisenin öncülüğünde üniversitelerden 400 yıl önce kaldırılan astroloji ise bugün amacını sorgulamak zorunda.
Ay’ın mavi renge bürüneceği inancıyla kehanetlerde bulunan astrologların kısa süre önce haber sitelerinde yer alan yorumları, binlerce yıl öncesine uzanan bir alanın altının iyice oyulmasına neden oldu. Yanlış bilgiyi düzeltme eğilimini iyi bildiğim bir yazar olan Tevfik Uyar’ın kitabı da tam bugünlere denk geldi.
Uyar, kitabında astroloji konusunda yaptığımız hataları ve yanlış bilinenleri oldukça iyi araştırarak önümüze koyuyor. Kendisine yönelttiğim sorularda da ‘astroloji neden bilim değil’ sorusunu kısaca değerlendiriyor.
Bilim, astrolojinin neden bilimsel olmadığını açıklıyor. Bazı astrologlar ise tersini savunuyor. Doğru ve yanlış oldukları noktalar neler?
En can alıcı soruyu en başta sordun; fakat en özet yanıtı da burada vermeye çalışayım: Astroloji külliyen yanlış. Temel varsayımı geçersiz çünkü. Yani gökcisimlerinin bizim biyolojimizi, meslek seçimimizi, aşk hayatımızı, bu hafta niçin yatırım yapıp yapmamamız gerektiğini ya da kıvırcık saçlı mı yoksa etli butlu mu olacağımızı nasıl, ne yolla ve hangi şekilde belirlediğine dair doğrulanabilir bir yanıtları yok. Ne idüğü belirsiz bir enerjiden bahsediliyor sadece ve bilinen hiçbir yöntemle ölçülemiyor bu enerji. Sadece astrologların yorumlarında var.
Astroloji bir sözdebilimdir. Yani bilimsel görünür, bilimsel terimler kullanır, bilimsel bir uzmanlık gerektiriyormuş gibi, bir kaç ayda alınan bir kursla kazanılan bir uzman sıfatıyla yürütülür; ancak bilimin yöntemlerini, nedenselliğini, felsefesini ve mantığını kullanmaz. Sözgelimi bu hafta Mars aslan burcunda olacağı için aslanların parasal konularda dikkat etmesi gerektiği yorumunda bulunan bir astrolog bunu daha evvel “Mars’ın aslan burcuna girdiği kontrollü bir deneyde aslanların kötü yatırım kararları aldığı tespitine” dayanarak yapmaz. Vakti zamanında gökyüzünde ne olduğunu tam bilemeyen ve idrak edemeyen insanların hazırladığı Sümer tabletlerindeki notlara göre yorumlarlar.
O yüzden; tek cümleyle ifade edecek olursam; astroloji külliyen yanlış. Hiçbir olgusal dayanağı yok. “Belki de haklılık payları vardır” diye yapılan tüm sınamalarda da sınıfta kalmış. Kitabımda bu sınamalardan pek çoğunu detaylıca anlattım ve hepsi astrolojik yorum ve kehanetlerin anlamsızlığını ortaya koyuyor. Keşke bir anlamı olsaydı; en azından eğlenirdik.
Astrolojiyi ve kullanım alanını nasıl tanımlayabiliriz?
Astrologlara göre astroloji hayatın her alanını açıklayabiliyor. Burçlara göre meslekler, burçlara göre eş seçimi, burçlara göre finansal kararlar, burçların fiziksel özellikleri… Yani artık eğitim sisteminin, makroekonomik konjonktürün, genetik özelliklerimizin belirlediğini bildiğimiz her şey yıldızlarla açıklanmaya çalışıyor. Dolayısıyla astroloji uzmanı olduğunuzda kendinizde siyaset, ekonomi ve hatta tıp hakkında konuşma hakkı bulabiliyorsunuz. Bu yönüyle bile sorgulanmaya değer bir fenomen.
İnsanları astrolojinin söylediklerine bu kadar bağlayan etkenler neler?
İnanma ihtiyacı. Hepimiz hayatımızı belirleyen daha büyük güçler olduğuna, önümüzdeki hafta beklememiz gereken güzel ya da çirkin olayları bazı işaretler vesilesiyle anlamaya ve belki de insanları sınıflandırmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bir kez inandığımızda da kendi inancımızı doğrulamamız son derece kolay. Bu sadece astroloji için geçerli değil.
Kahve falı, tarot vb. bütün fallara olan inançlarımızda aynı mekanizma etkindir. Fal seven bir insan baktırdığı 100 falda ortalama 1000 iddia duyar. Tutan 20 adedi –ki çoğunlukla genel olan ifadelerin gerçekte ne kadar tuttuğu şüphelidir- akılda kalır; tutmayanlar silinir gider.
Ayrıca istatistiksel hesaplama yapma kabiliyetimizin doğuştan gelmiyor ve sonradan ediniliyor olması bunda bir etkendir. Bir falda “Sevdiğinizin adının içinde M ve E var” dendiği zaman bunun en az birinin tutma olasılığı çok yüksektir. İnanan birisi içinse neredeyse yüzde yüzdür: İsimde yoksa soyisimde, onda da yoksa göbek adında bu harfler varsa kehaneti “geçerli” sayar. “Size bu hafta bir haber var” dendiğinde de aynısı geçerlidir. Bir haber beklentisi içerisindeyseniz telefon, e-posta belki de bir Tweet ile alacağınız mutlu / mutsuz yeni bir havadis inancınızın güçlenmesine yetecektir.
‘Mavi Ay’ haberi astrolojinin kötüye kullanıldığını mı gösteriyor yoksa yalancı medyanın bir eseri mi?
Mavi Ay aslında astrolojiyle ilgili değildi: İngilizce’deki bir deyim yüzünden gazeteler “Ay mavi görünecek” diye haber yaptılar. Doğal olarak vatandaşlar da inandı. Sorun şu ki hayatın her alanı için bir şey söyleme cesaretine sahip olan bazı astrologlar da aynı tongaya düşüp Ay’ın mavi görüneceğini sandılar. Dolayısıyla da “Mavi yaşam enerjisi”, “İndigo Ay enerjisi” gibi yeni enerji tipleri türetip bunlar üzerinden yorum yaptılar. “Mavi” nitelemesinin 16. Yüzyıldaki bir şiirden geldiğini bilselerdi böyle yapmazlardı herhalde.
Okuyucuların her bilgiye gözü kapalı inanması genel kültür sorunu mu?
Genel kültür demeyelim ama kültür diyelim. Eleştirel düşünmemek bir eğitim sistemi sorunu fakat sistemi nasıl kurduğunuz da en nihayetinde gelip kültüre dayanıyor. Hofstede adlı sosyal bilimcinin terimleriyle konuşursak: Türkiye güç mesafesi yüksek bir topluma sahip. Güç mesafesi kabaca en “üst” ile en “alt” arasındaki mesafedir. İşte bu bizde yüksek. Güç mesafesi düşük ülkelerde Belediye başkanı kuyruğa girer; yüksek ülkelerde kendi seçtikleri başkanın önünde ceket iliklerler. Ya da düşük ülkelerde CEO ile iş çıkışı bira içmeye gidebilirsiniz; yüksek ülkelerde işçi ile Genel Müdür arasında bir kontak olması mümkün değildir. İşte bu otoriteyi algılama biçimimizi belirler.
Güç mesafesi yüksek ülkelerde otorite sorgulanmaz. Gazete muhabirleri, köşe yazarları, astrologlar, doktorlar, yani ister sosyal, ister bilimsel, ister sözdebilimsel konularda olsun, herhangi bir uzman otorite olarak kolaylıkla kabul görür ve söyledikleri de doğru olarak benimsenir. İşte kültür sorunu tam olarak budur.
Astronomi haberlerinin fazlasıyla yanlış bilgilerle dolu olduğunu görüyoruz. Her şeyi yanlış anlamak ve anlatmak alışkanlık oldu diyebilir miyiz?
Yanlış anladıklarının ve anlattıklarının farkında olsalardı yapmazlardı diye düşünüyorum. Bence kimse kötü niyetli değil. Sorun yanlış anladıklarının dahi farkında olmamaları. Kültürümüzün parçası olan araştırmayı ve sorgulamayı bilmemek. Okullarda maalesef araştırma yapmayı öğretmiyorlar. Araştırma yapmayı Google’dan birşeyler bulup kopyala yapıştır yapmak sanan değil 3-5 lise öğrencisi, çok sayıda yüksek lisans öğrencisi gördüm.
Astrolojiye olan inancın yıkılmaya başladığını söyleyebilir miyiz?
Astrologlar 16. – 17. Yüzyıla kadar üniversitelerde astroloji öğretildiği, o dönemin bilim insanlarının astrolojiyle uğraştığı bilgisini vermeye bayılıyorlar. Oysa odak noktasını kaydırınca daha başka bir soru ortaya çıkıyor:
Niçin 17. Yüzyıldan sonra verilmedi? Neden 17. Yüzyıldan sonraki bilim insanları astrolojiye prim vermedi? Ve neden günümüz astronomları astrolojiyi deli saçması olarak görüyorlar?
Demek ki medeniyet ilerledikçe doğru ile yanlışı ayırma kapasitemiz artıyor. Bugün akademide astroloji diye bir dal yok. Özel kurslarda, gazetelerde ve arkadaş sohbetlerinde sıkışıp kaldı. Uygarlık ilerledikçe, bir zamanlar büyüye olan yaygın inanç bugün nasıl köreldiyse, astrolojiye olan inanç da zamanla körelecektir diye düşünüyorum. Uygarlık herhangi bir nedenle gerilerse onu bilemem. Sovyetler yıkıldıktan sonraki ekonomik, bilimsel ve ahlaki gerilemede astrologlar bayram etti mesela. Rusya’da astrologlar büro açıp, verdikleri danışmanlığa fatura kesebiliyorlar.
Kitabınızda yer alan konular hakkında bilim insanlarıyla bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Veya başka projeler planlıyor musunuz?
Bilim astrolojiyle olan hesabını 1980’lerde çoktan bitirdi aslında. Başka dillerde sözdebilimlerin otopsisini yapan pek çok kitap yayımlandı; okundu ve klasik haline dönüştüler bile. Ben Türkiye’de, Türkiye’den örneklerle bir ilki gerçekleştirmeye çalıştım. Eğlence amacı dışında ekstra bir çalışma imkanı doğuracağını düşünmüyorum, ancak belki de tarihte yurtdışında yapılmış bir takım araştırma ve deneyler yerli örneklerle denenebilir. Her şey çok yeni olduğu için ve henüz kitlesel bir geribildirim almadığım için ben de bu konuda doğaçlama ilerlemeyi düşünüyorum.