Altıncı his olarak tanımladığımız özelliği toplum içinde uyarıcı bir güç olarak ifade ediyoruz. California Teknoloji Enstitüsü’nden jeofizikçi Jon Kirschvink ise altıncı hissin ‘bilinçaltı yoluyla Dünya’nın manyetik alanını’ hissetme yeteneği olduğunu savundu.
Kirschvink, geçmişte ‘manyetik algı‘ olarak yorumlanan gücü tespit etmeyi başaramayan deneylerin aksine, kendi deneylerinde elde etti sonuçların tekrarlanabildiğini söyledi.
Britanya’da Nisan 2016’da gerçekleştirilen Royal Institute of Navigation toplantısında bulgularını bilim dünyasına sunan Kirschvink, sonrasında Science dergisine yaptığı açıklamada ‘insanların magnetoreceptors olduklarını’ söyledi.
Elde ettiği sonuçlara çok güvense de, Kirschvink şu ana kadar sadece 24 kişilik bir heyete sunum yapmış durumda ve araştırma makalesini tamamlamış değil. Ancak aldığı destek sayesinde ‘Dünya’nın ruhunu’ hissedip hissedemediğimizi ve bunun nasıl, ne işe yaradığını bizlere daha iyi açıklayabilir.
Manyetik algı hipotezleri
Bilim dünyasına geçtiğimiz ay konu olan Kirschvink, araştırması için 900 bin dolar finansal kaynak elde etmeyi başardı. Dahası, Japonya ve Yeni Zelanda’daki laboratuvarları bulgularını güçlendirecek araştırmalar için kullanabilecek. Yapılacak yoğun çalışmalar sonucunda, insanların manyetik algı yeteneği olup olmadığını belki de gerçekten anlayabileceğiz.
Oxford Üniversitesi’nden Peter Hole, meslektaşı Kirschvink’in ‘kendinden emin olmadığı sürece böyle bir açıklama yapmayacağını’ söyleyerek ilk açıklamaları destekledi. Magnetoreception alanında öncülerden biri olan Hole, Kirschivnk’in ‘çok akıllı bir insan ve çok dikkatli bir araştırmacı olduğunu’ belirtti.
Dünya’nın manyetik alanını göçmen kuşların navigasyon amacıyla kullandığı biliniyor. Kelebeklerin yanı sıra köpeklerin, bazı fare türlerinin ve tüysüz köstebek farelerinin manyetik alanlardan yararlandığı biliniyor. Ancak bu hayvanların yuva yapmak ve göç etmek gibi amaçlar için manyetik alanları nasıl kullandığı halen bilinmiyor.
İnsanlara kadar uzanan manyetik algının nasıl oluştuğunu açıklamak için, günümüzde iki hipotez bulunuyor. Birincisi, Dünya’nın manyetik alanlarının beyinde ‘cryptochromes‘ adı verilen proteinlerde kuantum reaksiyonlarını tetiklediği. Bu protein kuşların, köpeklerin ve insanların retinalarında yer alsa da, beyne nasıl manyetik bilgi iletebildikleri hakkında bir bilgi yok.
İkinci hipotez, insan vücudunda manyetik demir minerali manyetitten oluşan çok küçük ‘pusula iğneleri’ barındıran reseptör hücreleri bulunduğu yönünde. Bu hücrelerin, kendilerini Dünya’nın manyetik alanına göre konumladığı düşünülüyor. Manyetit kuşların gagalarında ve alabalıkların burnunda bulunsa da, manyetik algı ile nasıl bir bağlantısı olduğu bilinmiyor.
Saf manyetik alana maruz kalan insanların beyin dalgaları, manyetik algı yeteneğini görebilmek için gözlemleniyor.Manyetik alan farklı yönlerde ilerlerken, beyindeki alfa dalgaları farklı tepkiler veriyor.
Manyetik algı en temel his olabilir
Kirschvink’in amacı, manyetik algının aslında insanlarda en başından beri bulunduğu. Geçmişteki deneylerin başarız olmasını ise elektromanyetik dalgaların müdahalesine bağlıyor.
Kirschvink, söz konusu etkiyi ortadan kaldırmak için gerçekleştirdiği deneyi Caltech’in iki kat aşağısında inşa ettirdiği Faraday kafesinde gerçekleştirdi. İnce alüminyum bir kasayı temsil eden kafes (Mr. Robot 1. sezon 8. bölümde bir örneği var), elektromanyetik gürültüyü tamamen bloke ediyor. Kafeste zifiri karanlıkta oturan denekler dış etkenlerden tamamen bağımsız şekilde saf elektromanyetik alana maruz kalıyorlar.
Kirschvink, deneklerin beyin faaliyetini EEG (elektroensefalografi) ile takip ettiği esnada, dönen manyetik alan kuvveti uyguluyor ve beyinde değişim olup olmadığını gözlemliyor.
Deneylerde, manyetik alan saat yönünün tersine hareket ederken, beyindeki alfa dalgalarında azalma olduğu tespit edildi. Science dergisine bilgi veren Kirschvink, “EEG dünyasında alfa dalgalarının bastırılması beynin çalışmasıyla ilgilidir. Bir dizi nöron, deneydeki tek değişken olan manyetik alana tepki olarak ateşleniyordu” ifadesini kullandı.
Dahası, bir sinir tepkimesi birkaç yüz milisaniye gecikti. Kirschvink, bunun aktif bir beyin tepkisi olduğunu savunuyor.
“Bir manyetik alan beyindeki EEG sinyallerini taklit eden elektrik akımı doğurabilir ancak bu anında ortaya çıkardı.”
Deneylerde benzer bir tepki manyetik alan zemine yönlendirildiğinde de görüldü. Yukarı ve saat yönünde ise belirgin değişim görülmedi. Kirschvink, bu durumun içimizdeki manyetik pusularının kutuplaşmasına işaret ettiğini düşünüyor.
Japonya ve Yeni Zelanda’da yapılacak deneylerle elde edilecek veriler bilim dünyası tarafından dikkatle gözden geçirilecek. Altıncı hissin manyetik algı mı olduğunu anlamamıza daha çok zaman olsa da, Kirschvink ‘Evrimsel tarihimizin bir parçasını oluşturduğunu’ düşünüyor ve ekliyor: “Manyetik algı ilkel bir yetenek olabilir.”