”Zekanın gerçek göstergesi bilgi değil, hayal gücüdür.’’
Diyor Enistein. Her ne kadar genel eğitim sistemleri hayal gücümüzü köreltiyor ve bizleri tek düze, tek tip insan haline çevirmeye çalışıyor olsalar da, aradan sıyrılanlarımız oluyor. Çok büyük başarıların arkasında o başarılar kadar büyük hayaller yatar…
Onlardan önce uçmayı hayal eden ve isteyenler olsa da (Hezarfen Ahmet Çelebi), fiili olarak uçmayı ve devamında bunu geliştirebilen ilk kişiler Wright kardeşlerdir. Hayatlarını anlatan bir çok yazıda da geçtiği gibi iki kardeşin küçük yaşlardan itibaren tutkuyla bağlandıkları bir hayalleri vardı; UÇMAK. Her şey bir kenara, içinde bulundukları yıllarda ülkeleri (ABD) oldukça karışık siyasi ve ekonomik olaylara sahne oluyordu. Ancak güçlü ve gerçekleştirilebilir bir hayalin karşısında kimse duramaz ve duramadı da. Bugün dünyanın bir ucuna sayılı saatlerde ulaşmamızı sağlayan bu teknolojiyi büyük bir hayale borçluyuz.
Zihnin Çerçevesi Kadar Hayal Et
Peki ne kadar hayal edebiliriz? Bunun bir sonu var mı? Bilimsel manada bunun önünde bir engel olmasa da kitaplar, filmler ve bilim ile haşır neşir olan, gözlem gücü de gelişmiş her birey bu sorunun yanıtını pekala bulabilir.
Bugüne kadar sayısız uzaylı, uzay ve gelecek temalı filmler çekildi. Kimi gerçekten uçuk kaçık, kimi ise ayakları yere basar cinstendi. Her bir filmde bizleri yeni bir dünya ve kurulu bir düzen veya bir yok oluş hikayesi bekliyordu.
Bu türler içerisinden bir çok kült film ve dizi saymak mümkün. Ancak ben de ayrı bir yeri bulunan Star Wars örneğini vermek istiyorum. Usta yönetmen, senarist ve yapımcı George Lucas’ın ölümsüz yapıtı Star Wars 70’li yılların sonuna ve bunu izleyecek 40 yıla damgasını vuran bir şahaser oldu. Yeni çıkan bölümleri ile serüvene devam ederken insan düşünmeden edemiyor. Lucas’ın aklına böyle bir evren kurmak nereden ve nasıl geldi ? hiç görmediği gezegenleri ve toplumları dizayn edebilmek için ne yaptı? Cevabı yazının bütününde bulmak mümkün, hayal kurdu ve esinlendi.
Tatooine ve çevresi bir çöl iklimine sahip, burada yaşayan halklar ise hem uzay çağına hem de çöl iklimine uygun kıyafetler ve araçlar kullanıyorlar. Ancak bu yaşam formuna baktığımızda sahra çölünün yerlileri Tuaregler aklımıza gelmeden olmuyor. Bir diğer gezegen olan Naboo ise yüzeyinde insanların ve su altı şehirlerinde yaşayan Gunganların merkezidir. Aynı zamanda senatör Padme Amidala ve Jar Jar Binks’in yaşadıkları yerdir. Genel çevre yapısı olarak bataklık ve dünya benzeri jeolojik yapılar ile tasvir edilmiştir Naboo gezegeni.
Genel konu olarak baktığımızda ise tüm bir film iyi ve kötünün savaşını temel alan bir dizi hikayeyi barındırıyor. Bu evren ve hayal edebildikleri için George Lucas’a sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Örnekler sadece film sektöründen gelmiyor tabii, neredeyse hepimizin yakından tanıdığı bir isim olan Elon Musk. Bir çok spekülasyon ve tartışmalı konularla da gündeme gelse, Elon oldukça sevilen bir fütirist, biyografisinde ve onu çeşitli anlatan kitaplarda çocukluğundan çokça söz edilir. Güney Afrika Pretoria doğumlu olan Elon, okul başarısı olarak vasat olmasına rağmen genç yaşta yazdığı oyun ve bunu takiben oyunu bir siteye 500$ karşılığında satması, onun ticari zekasını erken yaşta kanıtlamasını sağladı.
Devamında bir çok girişim ile bugün dünyanın en büyük kuruluşlarından bazılarını kurdu ve sahip oldu. Onun hayali ise bir gün Mars’ta ölebilmek. En azından kendisi bunu gerçekleştiremese de insan neslinin yok olacağını, insan soyunun er ya da geç dünyada tükeneceğini düşündüğü için çözümü dünyayı terk etmekte ve bunun için yollar geliştirmekte buluyor. Tabi bunu SpaceX, SolarCity, Tesla gibi yenilikçi çözümler geliştiren firmalar ile sağlamaya gayret gösteriyor. Gelecek ile kaygılarının ve tahminlerinin her ne kadar doğru olma ihtimali yüksek olsa da, bu durum dünyayı terk etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Onu iyileştirmek ve yaşamın devamlılığını sağlamak içinde yapılabilecek onlarca şey var. O onlarca şey içerisinde sanırım uzay harcamaları son sırada olmalıydı.
Hayali dünyalardan gerçek dünyalara
Ancak Elon’ın hayalleri büyük ve gerçekleştirilebilir. Bir kısmını ise başarmış durumda, işe küçük roketler yapmakla başlayan Elon ve ekibi bugün dev roketleri uzaya yolladıktan sonra onları yere tekrar sağlam bir şekilde dünya yüzeyine indirebiliyor. Bu yenilik sayesinde büyük bir roket masrafından da kurtulmuş oluyoruz.
Burada bir ”hayali dünya’’ ile ”gerçekleştirilen büyük bir hayali’’ kısaca yorumladım. Bu iki konunun ortak paydası hayal etmek. Ancak aralarında ki fark ise ufuk farkı, biri oluşturabileceği bir hayalin peşinden giderken, diğeri zihnin bir yansımasını beyaz perdeye aktarıyor.
Ancak bu hayallerin sınırları var, aynı bir çerçeve gibi düşünmek mümkün. Bazen birbirleriyle kesişiyor bazen paralel gidiyor bazense ayrı uçlarda görülüyorlar. Bu durum tüm hayal evrenleri ve zihin yansımaları için geçerli, 7.5 milyar insan da bu konu içerisine dahil edilebilir…
Star Wars evreninde ki o canlıların en abzürtlerinin bile iki gözü, birer veya çiftler şeklinde çeşitli organları ve uzuvları var. Olabildiğince farklı ve garip dünya dışı varlık çizimlerini Star wars evreni dışına çıkarakta görebiliriz (Rick And Morty, Star Trek, Arrival vb.). Bu çizilenler ve hayal edilenlerin dünyanın dışından geldiğine ikna oluyoruz ama onlara dikkatli baktığımızda bizden ve ufkumuzdan fazla öteye gidemediklerini rahatlıkla görebiliyoruz. Maalesef bu böyle, insan görmediği bir şeyi zihninde canlandırabilir ona olabildiğince farklı bir görüntü kazandırabilir ancak arka planda hep o çerçevemizin sınırları olacak. Daha ilerisini hayal ederken bile bugünü yaşatacağız. En uçuk fikirlerde bunları görmek gayet mümkün bunları düşünerek aynı film ve dizileri seyrettiğinizde aslında küçücük bir gezegende mahsur kalmış, tek vücut olmuş çırpınan bir mahluktan öteye gidemiyoruz.
-Science is Everything-