Annales Geophysicae dergisinde yayımlanan araştırma, İkinci Dünya Savaşı’nda başta Almanya olmak üzere birçok ülkede inanılmaz hasara yol açan bombardımanların uzayı bile sarstığını gösterdi. Bombardımanlar ile oluşan şok dalgaları, yerden 1,000 kilometreye kadar yükselerek Dünya’nın iyonosferindeki elektron yoğunluğunun azalmasına neden oldu. Güneş fırtınaları ve kozmik radyasyon ile yüklenen iyosferde yaşanan değişim geçici olurken, savaş esnasında düşük frekanslı radyo iletişimini de etkilediği belirtildi.
Yerden 80 ile 580 kilometre yükselikte yer alan iyonosfer taç kütle atımı gibi şiddetli Güneş faaliyetleri, yüksek hızlı kozmik fırtınalar ve enerji parçacıkları saçılmasıyla ‘şarj oluyor.’ Günümüzde iyonesferde yaşanan anormallikle radyo ve GPS gibi iletişim ve navigasyon teknolojilerini olumsuz etkileyebiliyor. Buna rağmen, en son araştırmanın başında yer alan Chris Scott, İkinci Dünya Savaşı esnasında iyonesferde yaşananların henüz yeni fark edildiğini belirtti.
Scott ve ekibi, Avrupa’da 1943-1945 yılları arasındaki bombardımanların iyonesferdeki etkilerini araştırmak için Birleşik Krallık’ta yer alan Radyo Araştırma Merkezi’nin iyonosfer ölçümlerini kullandı.
Slough kentinde yer alan ölçüm merkezi Luftwaffe’nin Eylül 1940 ile Mayıs 1941 arasında Londra’yı abluka altına aldığı bombardımanlar başta olmak üzere sayısız hava saldırısının etkilerini ölçtü. Tarihe ‘London Blitz’ olarak da geçen bombardımanlar hiçbir zaman gerçekleşmeyen kara çıkarmasının ön hazırlığıydı. Araştırmacılar, kullandıkları verilerde savaşın sonraki yıllarında çok daha şiddetli ve sık yaşanan hava operasyonlarını öne çıkardı.
300 yıldırım gücündeki bombalar
Ölçüm merkezinin günlük raporlarını inceleyen araştırmacılar, belli bir kısa dalga frekans aralığında sık radyo sinyalleri tespit etti. Bu sinyaller yerden 100 ile 300 kilometre yüksekliğe ulaşıyordu. Veriler, irtifanın yanı sıra üst atmosferdeki elekton yoğunluğu hakkında da bilgi sundu. İyonesferdeki değişimleri analiz etmek için Avrupa’da müttefiklerin düzenlediği 152 hava operasyonunun zamanlaması değerlendirildi. Bu operasyonlarda ağırlıkları 100 ile 900 ton arasında değişen bombalar şehirlere, fabrikalara ve askeri hedeflerin üzerine bırakılmıştı.
Verilerin ait olduğu dönemde, Almanların iki motorlu uçaklarına kıyasla müttefiklerin dört motorlu uçakları çok daha ağır bombalar taşıyabiliyordu. Nihayetinde neden oldukları yıkıcı patlamaların etkisi İngiltere’den ölçülebildi. Analizler, oluşan şok dalgaları ile iyonosferdeki elektron yoğunluğunun ‘ciddi ölçüde azaldığını’ ve üst atmosferdeki sıcaklığın arttığını gösterdi.
Elektron yoğunluğunun azalmasının arkasındaki en doğal neden Güneş. Güneşin yanı sıra yıldırım düşmesi, yanardağ patlamaları ve deprem gibi doğa olayları da aynı etkiyi yaratabiliyor. İkinci Dünya Savaşı’na ait araştırma ise atmosferin üst tabakalarını insan eliyle nasıl karman çorman edebildiğimizi ortaya koyuyor. Araştırmacılara göre, bir ton TNT bir yıldırım çarpması ile neredeyse eşit patlama şiddetine sahip.
Scott, müttefik bombardımanlarında bırakılan her bir bombanın en az 300 yıldırım çarpması gücünde olduğunu ve etkilerinin uzayın köşesine kadar ulaştığını söyledi.
Hava mayınları yeri ve göğü sarstı
Bombardımanlarda yer alan mürettebat, kendileri için güvenli olan irtifada uçmalarına rağmen uçaklarının şok dalgalarından zarar gördüğünü bildiriyordu. Yerdekiler ise bombaların en korkunç etkilerine maruz kalıyordu. Hayatta kalan yerleşimciler hava mayınlarının etkisiye savrulduklarını anlatırken, pencere ve kapılar yerinden sökülüp atılıyordu. Yeraltı sığınaklarında ise şok dalgalarının ciğerleri etkilemesini önlemek için suratı havlu ile sarmak gerektiğine dair bir söylenti vardı.
Scott ve meslektaşlarının bir sonraki amacı, kamuoyundan bilgi toplayarak patlamaların etkilerini daha kapsamlı analiz etmek. Böylece, iyonosferde değişime neden olacak en düşük patlama şiddetini tespit etmek istiyorlar.
Bilimsel olarak bombaların kaç yıldırım gücünde olduğunu ölçebilmek ilginç olsa da, psikolojik etkisini anlamak muhtemelen olanaksız.