Çarşamba, Ekim 30, 2024
More

    Hayvan Deneyleri: Günümüz Dünyasının Temel Problemlerinden Biri

    Günlük yaşantımızda, zorunda kalarak veya keyfi sebeplerle kullandığımız pek çok ürün var. Bu ürünlerin nasıl üretildiğini, insan vücuduna zarar verip vermediklerinin nasıl anlaşıldığını herkes en az bir kere düşünmüştür diye umuyorum. Ve maalesef bu sorunun çok olumsuz bir yanıtı var; hayvan deneyleri.

    Çoğu tüketici bu ürünleri nasıl üretildiklerine ve ne gibi testlerden geçtiğine bakmadan satın alıyor. Direkt tüketiciyi suçlamak yanlış olur tabii ki. Fakat tüketicinin bilinçlenmesi için hem kendisine hem de medyaya büyük bir görev düşüyor.

    Hayvan deneyleri yapan markaların ürünlerini satın aldığımızda aslında istemeden bu kötülüğün devam etmesine katkıda bulunmuş oluyoruz. Ama oturup düşünmek gerek; hayvanların ne suçu var? Saçımızı yıkadığımız şampuanların, tenimize sürdüğümüz kremlerin deneylerinde kullanılan kedilerin derilerinde çıkan yaralardan dolayı sürekli acı çektiğini düşünün. Maalesef bu bir varsayım değil, bu bir gerçek. Hiçbir şeyden habersiz, seslerini dahi çıkaramayan canlılar, deneylerde hayatlarını kaybediyor. O yüzden sesleri çıkmayan canlıların yerine bizim sesimiz çıkmalı ve deney yapan markaları satın almayarak bu düzene bir dur demeliyiz.

    Nedir bu “hayvanlar üzerinde denenen” veya asıl terimiyle “cruelty free” mevzusu?

    Hayvan deneyi yapmayan markalar küresel alanda “cruelty free” olarak isimlendiriliyor. Bu testleri yapanlar şirketler ise iki çeşit hayvan bulma stratejisi kullanıyor: Birincisi sokaktan sahipsiz hayvanları toplamak ve ikincisi bu iş için hayvan yetiştirmek. İkisi de birbirinden korkunç! Ayrıca hayvan deneyleri, insanlar için daima doğru sonuç vermiyor. Bazen hayvanlar üzerinde zararlı olan bir madde insanlarda zarar göstermeyebiliyor.

    Dr. Oğuzcan Kınıkoğlu bir yazısında hayvan deneylerinin insanlara uyarlanması hakkında, yanlış negatiflik ve yanlış pozitiflik olmak üzere iki unsurdan bahsediyor. Örneğin yanlış negatiflik için; “Penisilin grubu antibiyotiklerden ampisilin, insanlarda güvenli iken kobaylarda çok ciddi yan etkilere yol açmış ve ampisilinin insanlar üzerinde kullanımı gecikmiştir.” diyor. Yanlış pozitiflik için de “İnsanlar üzerinde kanserojen olmayan 20 maddeden 19’u hayvanlar üzerinde kanserojen bulunmuştur. Bilimsel çalışmaların da gösterdiği gibi maddelerin hayvanlar üzerinde yan etki göstermemesi insanlar üzerinde güvenilir olduğu anlamına gelmiyor. (thalidomide, rofecoxib, TGN1412 vb.) Aynı şekilde, yan etki göstermesi de insanlar üzerinde kullanılamayacağı anlamına gelmiyor.” örneklerini vermiştir.

    Güvenirliği bile sıkıntılı olan bu deneyler için yüz binlerce belki milyonlarca canlı hayatından oluyor, ne kadar acı bir durum!

    Vegan ürünlerin tümü “cruelty free” değil

    Ürünlerin “cruelty free” olduğunu anlamak için bakmamız gereken belli sertifikalar var. “Vegan Society” ve “Vegetarian Society” sertifikası alan ürünler hem hayvansal içerik barındırmıyor hem de hayvanlar üzerinde denenmiyor. Burada bir parantez açmamız lazım; vegan olan her ürün curelty free değil, cruelty free olan her ürün de vegan değil. Şu an sadece bu sertifikaları barındıran ürünler özelinde konuşuyoruz. Tabii yine de bu sertifikalar direkt hayvan deneyi yapıp yapmadıkları üzerine verilmediği için birinci öncelik olarak dikkate almak doğru olmaz. Direkt olarak deney yapılmadığını belirten sertifikalara gelirsek karşımıza PETA, CCIC / Buav ve CCF gelir.

    PETA, bünyesinde en fazla markayı barındırır. Bu durumda PETA sertifikasını almanın diğer sertifikaları almaya göre daha kolay olduğunu söylememize gerek yok sanırım. CCIC veya daha bilinen ismiyle Leaping Bunny programı hayvan deneylerine karşı en güvenilir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Bu sertifikayı almak oldukça zor çünkü ürünün kendisinden içerdiği maddeler kadar çok sıkı denetimler yapılıyor. Ve son olarak CCF. Bu sertifika diğerlerinden farklı olarak Avustralya merkezli. Leaping Bunny gibi hem içerik hem ürünlerin kendisi hakkında oldukça sıkı denetimlere sahip. Ayrıca Avustralya CCF sertifikalı markaların Leaping Bunny onayına geçiş sağlayacaklarını da belirtiyor.

    Yukarıda bahsettiğimiz sertifikaların dışında gri alanda kalan, bu sertifikaları almaya gücü yetmeyen markalar da var. Bu markalarla alakalı nasıl bir yol izlenmeli, cruelty free olup olmadıklarından nasıl emin olacağız, bunları bir sonraki yazımda anlatacağım.

    Hayvan deneyleri konusu, 2021 yılının ilk çeyreğinde yayınlanan “Save Ralph” adlı kısa filmi ile tekrar gündeme gelmişti. Eğer kısa filmi henüz izlemediyseniz kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Bu konuda insanların bilinçlenmesi ve bilinçli bir tüketici olması gerekiyor. Bilinçlenen insanlar, çevresine bu durumu yaymalı ve onların da bilinçlenmesi için bir kıvılcım olmalı diye düşünüyorum. Ancak böyle böyle bu bilinç büyüyebilir ve bu üzücü düzeni kırabiliriz.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler