Bugüne kadar gördüğünüz tüm mobil uygulamaları unutun. Google’ın bünyesinde bulundurduğu ve diğer uygulamalarına göre daha arka planda kalan bir cevheri bugün sizler için gün yüzüne çıkaracağım. Bu cevherin ismi “Google Arts and Culture”, ismine bakıp aldanmamak lazım çünkü sanat ve kültürden çok daha fazlasını sunan bu uygulama Google’ın “daha ulaşılabilir dünya” misyonunu inovatif yaklaşımlarla yoğurarak önünüze teknolojinin son nimetlerinden yararlanan büyüleyici bir platform olarak geliyor.
İlk olarak 2011 yılında web tabanında hayatına başlayan Google Arts and Culture, daha sonra mobil uygulamayla hizmet ağını genişletti. Bugün bu uygulama sayesinde dünyanın çok farklı yerlerindeki 2000 kadar müzeyi hiç yerinizden kalkmadan, cep telefonu, tablet veya bilgisayarınızdan gezebiliyor, gezmekle kalmayıp gördüğünüz sanat eserleri, mimari yapılar, doğa harikaları hakkında ilginç hikaye ve detaylara da ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca söz konusu Google olduğunda kullanıcı dostu olmamasını beklemek imkansız, bu uygulama bugün 18 farklı dilde (Türkçe dahil) hizmet vermesinin yanı sıra, Google translate ile birlikte çalışarak yerel eserlerin bilgilendirmesinde direkt ana dilinize veya istediğiniz diğer dillerde okuma yapmanıza olanak sağlıyor. Tabi yapabildikleriniz bunlarla sınırlı değil, yazının ilerleyen kısımlarında hepsine değineceğim.
Uygulamaya giriş yaptığınızda ilk olarak oldukça minimal ve sade bir tasarım göze çarpıyor. En sol alt köşede bulunan “Home” butonu ile bir ana sayfa beliriyor ve orada en güncel yenilikleri takip edebiliyor ve uygulamanın sunduklarına daha kısa yoldan, hızlı bir giriş yapabiliyorsunuz. [Bknz: görsel 1]
Hemen yanındaki “keşfet” butonunda ise popüler konular, editörden seçkiler, çeşitli resim galerinden ve sanat eserlerinden oluşan özenle seçilmiş koleksiyonlar ve yapabileceklerinizin bir özetini bulmanız mümkün (ileride detaylıca bahsedilecek). [Bknz: görsel 2 ve 3]
“Konum” butonuna geldiğinizde ise iki ayrı sekme ile karşılaşıyorsunuz ilki “Ziyaret edin”, bu bölümde uygulamanın konumunuza erişmesine izin vererek, çevrenizde bulunan ve hukuki olarak internet erişimine açık olan birçok müzeyi hiç yerinizden kalkmadan ziyaret etme imkanını size sunuyor. [Bknz: görsel 4]
İkinci sekmede ise bizi “Göz at” bölümü karşılıyor. Bu bölümde lokasyondan, bulunduğunuz il kadarlık bir kesimde taramalar yapılarak şehir yada bölge özelinde ilgili resimler, heykeller, mimari eserler, anonim yapımlar ve çeşitli illüstrasyonlar bizi karşılıyor. [Bknz: görsel 5]
En son bölümde ise “ana sayfa” yı içeren kalp logolu bölüm bulunuyor. Bu kısım, dünyanın dört bir yanındaki eşsiz yapıtları keşfederken dikkatinizi ve ilginizi çeken eserleri ve koleksiyonları düzenli bir şekilde saklayabileceğiniz kişiselleştirilebilir bir alan olarak kullanılıyor. [Bknz: görsel 6]
Uygulamanın teknolojik açıdan en kapsamlı özellikleri ise tam ortada bulunan fotoğraf makinesi imlecinde yer alıyor. Burayı ilk açtığınızda karşınıza şu sıra ile başlıklar sıralanıyor; “Art Transfer”, “Art Selfie”, “Art Projector”, “Pocket Gallery”, “Color Pallette”. Bu kısımları gerek video ve gerek fotoğraflarla açıklayacağım. [Bknz: görsel 7]
NOT: Aşağıda yer alan bazı özellikleri ancak AR teknolojisini ihtiva eden cep telefonları, tablet ile deneyimlebilirsiniz.
Art Transfer
İlk bölüm olan art transferde öncelikle bir fotoğraf çekmeniz ya da galerinizden seçmeniz isteniyor. Daha sonra ise karşınıza hemen alt kısımda birçok şablon tablo geliyor. Gelen bu şablon tablolar içerisinde bir seçim yapıyorsunuz örneğin, en popülerlerinden; “The Scream” tablosunu seçiyorsunuz ve seçmiş olduğunuz bu tablo şablonu çektiğiniz fotoğraf üzerine yapay zeka teknolojisi sayesinde, ışıklı ve gölgeli alanlar, diyafram gibi değerler gözetilerek incelikle uygulanıyor. Kendinize özgü çok farklı sanatsal içerikler üretebileceğiniz bir özellik. Ayrıca GIF de yapabiliyorsunuz. [Bknz: görsel 8-9-10]
Art Selfie
Belki de şahsi olarak en beğendiğim özellik buydu. Bu kısımda bir selfie çekiyorsunuz ve yapay zeka binlerce portre üzerinde taramalar gerçekleştirip kısa bir süre içerisinde ise size muhtemelen en çok benzeyen portreyi sunuyor ve ayrıca yüzdelik dilimlerle başarı oranını da belirtiyor. İsterseniz eser hakkında kısa ama oldukça yeterli bilgilere kavuşabiliyorsunuz. Eğer biliniyorsa hikayesi, kaç yılında, kim tarafından yapıldığı, stili vs.
Art Projector
Uygulama üzerinde gezinirken, çok beğendiğiniz bir tablo ile karşılaştınız. Onu detaylıca incelediniz, analiz ettiniz veya keyifle onu dakikalarca süzdünüz. Ama bir anda aklınıza acaba şu an karşımda olsa nasıl gözükürdü diye düşündünüz, boyutlarını merak ettiniz. İşte bu bölümde de belirli eserleri AR (Augmented Reality-Arttırılmış Gerçeklik) teknolojisi kullanarak sanal gerçeklikle kameranızın görüntüleyebildiği her yere bu eserleri taşıyabiliyorsunuz. İnanılmaz! Uygun düz bir zemin belirleyin ve eser gerçeğiyle bire bir orantılı olan ölçeklerinde karşınızda doğsun.
Pocket Gallery
İşte bu kısım daha da ilginçleşiyor…
İsminin tam karşılığını veren bu sekme sayesinde belirli sayıdaki görülmeye değer önemli tarihi ve coğrafik yeri AR teknolojisi ile cep telefon vasıtasıyla deneyimleyebiliyoruz. İlk yapmanız gereken masa gibi düz bir yüzeye cep telefonunuzun kamerasını doğrultarak alanı daire çizerek taratmak, sonra ise gezmek istediğiniz “Chauvet” mağrasını, “dokuz kubbeli” camii yi veya eşişiz birkaç tapınağı kısa bir işlemle indiriyor ve çok yakından, oldukça gerçekçi şekilde deneyimleyebiliyorsunuz.
Color Pallette
Burada ise yüklediğiniz veya çektiğiniz bir fotoğraftaki temel renkler saptanıyor. Daha sonra ise yapay zeka sizin fotoğrafınızdaki o temel renklerden elde ettiği verilerle, fotoğrafınızın barındırdığı renklerde sanatsal eserleri karşınıza döküyor. Bu eser bir 14. Yüzyıldan kalma bir vazo, 18. Yüzyılda çizilmiş bir portre, gotik tarzda bir tablo veya dev bir tapınağın sütunu da olabilir. Söz konusu renkler olduğunda çerçeveyi dar tutmamak gerekir.
UMARIM BEĞENECEKSİNİZ;
Google Arts and Culture uygulamasına vakit geçirmeden göz atın!