Bir kova dolusu tavuk kanadını midenize indirdiğiniz zamanlar bu birkaç dakikalık keyfin dünyaya nelere mal olduğunu hiç düşündünüz mü? Et çılgınlığı, milyonları etkileyen hastalıklardan iklim değişikliğine kadar küresel sorunların başını çeken gizli bir suçlu. Yakın gelecekte kitle üretimine başlanacak yeni bir gıda çeşidi, hayvanlara gösterilen zulmü sona erdirmeyi amaçlıyor. Tabağınıza konduğu anda, bitkiden üretilen etin sizi şaşkına çevireceğine emin olabilirsiniz.
Kendimi bildim bileli ete fazlasıyla düşkün biri oldum. Tadından büyük haz aldığım etli yemekleri vejetaryenlere karşı savunurken kullandığım en büyük mazeret ise etin özellikle çocuklarda beynin gelişimi üzerindeki etkisi oldu. Hiç araştırmadığım bu konu, yıllar sonra aşırı fast food nedeniyle hem sağlığımın hem de bütçemin darbe yemeye başlamasıyla değişmeye başladı. Bugün geldiğimiz noktada, günlük yaşantımızın normal bir parçası olan et tüketiminin göz ardı edilen barbarca hayvan kesiminden çok daha olumsuz etkileri olduğunu fark etmemiz gerekiyor.
Et yemeye doymayan dünya
Et yemeyi sevmekten kimse bizi alıkoyamaz ancak et bulmakta zorlanacağımız günler de yaklaşıyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminine göre dünya nüfusu 2050’da 9,6 milyara ulaşacak. En az 6 milyarın şehirlerde yaşayacağı geleceğin dünyasında Çin ve Hindistan gibi ülkeler de geleneksel diyetlerini terk edip fast food delisi haline gelecekler. Bu durum, et tüketen nüfusun iki katına çıktığı 1961-2007 yılları arasındaki durumu 2050’de tekrarlamış olacak.
Et tüketimindeki artış mevcut talebi kaldırmakta zorlanan dünyanın tarım ve hayvan stoklarının yetersiz kalacağına işaret ediyor. Popular Science’ın verilerine göre, dünyadaki tarım alanlarının yüzde 78’i et üretimi için kullanılıyor. Tabağınıza konan yarım kilo pişmiş etin o ana kadar geçirdiği süreçte 27 metrekare alan, 12 kilo besin ve 211 galon su tüketiliyor.
Yarım kilo hamburgerin üretilmesine kadar geçen süreçte traktörlerin, mezbahaların ve kamyonların tükettiği fosil yakıt enerjisi yaklaşık 1,17 kilowatt saate denk geliyor. Kesim ve taşıma sürecinde salınan gazlarla, ineklerin ömürleri boyunca saldığı metan, atmosfere karışan sera gazlarının yüzde 51’ini temsil ediyor. Bu veriler, önlem alınmadığı sürece Antarktika’nın 100 yıl sonra parçalanmaya başlayacağı düşünüldüğünde son derece ciddi.
Bitkiden üretilen tavuk
Temelleri 30 yıl öncesinden atılan yapay et teknolojisi, ilk olarak alışageldiğimiz diyetleri, ardından küresel ekonomiyi değişmeye zorlayacak bir yenilik. Hayvanların dönüştürücü rolü oynamadan bitkileri et haline getiren çalışmaların temeli, 1980’li yıllarda bilim insanı Fu-hung Hsieh tarafından atıldı.
ABD’nin et deposu Missouri eyaletine gelen ve Missouri Üniversitesi’nde çalışmalara başlayan Hsieh, ‘tavuk görünümü verecek’ karışımlar denemeye başladı. Sayısız denemeyle yapay et üretmek konusunda önemli bilgiler edinen Hsieh, 2009 yılında ‘Beyond Meat’ firmasının kurucusu Ethan Brown ile tanıştı.
‘Vejeteryan tavuğun’ patentini alan Brown, ana formülü oluşturarak üretime geçmeyi başardı. Soya, bezelye proteinleri ve amarant bitkisinin karışımıyla elde edilen tavuk eti, sadece yarım kilo girdi ve 2 litre su ile üretiliyor. Gerçek kemiksiz tavuğun yarım kilosu ise 3,4 kilo besin ve 30 litre su gerektiriyor.
Etobur bir çevreci olan Brown’ın son haline getirdiği yapay tavuk, 2013 yılında doğa dostu projelere verdiği önemle bilinen Bill Gates tarafından denendi. Gates, gıda krizine çözüm olarak gördüğü yapay et hakkında kaleme aldığı blog yazısında ‘gerçek tavukla arasında bir fark bulamadığını’ söyledi.
Aynı yıl, New York Times’ın yemek muhabiri Mark Bittman, gözleri kapalı olarak gerçeğiyle beraber denediği yapay tavuğun ‘kendisini çok fena kandırdığını’ itiraf etti.
3D yazıcılı versiyonu da geliyor
Yapay eti bulamaç halinde elde ettikten sonra şeritler halinde paketleyen Beyond Meat’in yaptığı çalışmanın bir benzerini, farklı bir konsept altında biyo-teknoloji firması Modern Meadow gerçekleştiriyor.
Firmanın kullandığı orta ölçekli 3D yazıcı, sarı renge yakın şeritler basıyor. Bu şeritler, aslında haftalar süren bir üretimden geçen etin embriyonik halini temsil ediyor. 3D yazıcıda bir araya getirilen malzemeler, daha sonra sosise dönüştürülüyor.
3D yazıcıya konan malzeme, bir dolap büyüklüğündeki kuluçka makinesinde iki hafta bekletilen 700 milyon biftek hücresi. Kuluçka makinesinden alındıktan sonra santrifüje konarak bulamaç haline getirilen biftek hücreleri, en son olarak 3D yazıcının kartuşuna enjekte ediliyor ve basılıyor. Basılan et, tekrar kuluçka makinesine konuluyor ve hücreleri örten kolajen bir ağ oluşuyor. Sonuç olarak, kas dokusundan farksız bir ürün elde ediliyor.
Gabor Forgacs adlı Macar bir teorik fizikçinin geliştirdiği bu yöntem, gelecekte tıbbi amaçlı insan dokusu üretmek için de kullanılacak.
Vejetaryenlerin et yememesindeki ana sebepler neler?
Tamamen yapay et tüketeceğimiz bir dünya hayal etmek, kısaca hepimizin vejetaryen olacağı anlamına gelebilir. Peki, et yemeyenlerin gözünden bitki ağırlıklı beslenmenin avantajları neler?
Vejetaryenler, özellikle fast food tarzı yemeklerden uzak kalarak kalp hastalıkları ve kanserden uzak kaldıklarına inanıyor. Dahası, bitki ağırlıklı yiyeceklerden oluşan diyetin etoburlara kıyasla çok az karbonhidrat içerdiğini ve obezitenin önüne geçtiğini savunuyorlar. Vejetaryen olmanın uzun ömre katkısı ise ortalama 13 yıl olarak gösteriliyor.
Süt ürünleri ve özellikle balıktan uzak durmak ise pişirmekle veya dondurmakla giderilemeyen cıva, arsenik, kurşun ve kadmiyum gibi ağır metallerin vücuda girmemesini sağlıyor. Steroid ve hormon katkılı sunulabilen et ve süt ürünleri ise göz ardı ediliyor.
İnsan sağlığına olan etkilerinin yanı sıra vejetaryen olmanın doğaya ve hayvanlara da katkısı büyük. ABD’de et ve süt ürünleri üreten fabrikaların neden olduğu kimyasal ve hayvansal atıkların su kaynaklarında en az 280 bin kilometre uzunluğunda kirliliğe neden olduğu tahmin ediliyor. Bu durum, ‘diş sağlığı’ gerekçesiyle içme suyuna flüorür eklenen ABD’de en büyük ‘doğal zehirlenmelerden’ biri olarak kabul ediliyor.
Cornell Üniversitesi’nin araştırmasına göre, ABD’de üretilen tahıl ürünlerinin yüzde 70’i kesime giden 7 milyar çiftlik hayvanının beslenmesi için kullanılıyor. Hayvanlara yedirilen tahılın doğrudan insanlara aktarılması halinde ise dünya genelinde 800 milyon insanın açlıktan kurtulabileceği belirtiliyor. Etobur bir ABD’linin vejetaryen olarak yapacağı yıllık tasarruf ise ortalama 4 bin dolar.
Fast food’un çok kısa bir özeti
Tavuğa dayalı fast food firmalarının, yaşam ömrü 8 ila 15 yıl arasında değişen hayvanları doğumlarından itibaren 35 gün içinde kesmesi mevcut gıda sürecindeki temel soru işaretlerinden biri. Kapalı alanda hareket etmeden tıka basa yedirilen ve tahminen birçok hormon verilen tavuklar daha bebekken kesiliyor.
Hamburgere dönüşen inekler için de durum çok farklı değil. Çayırlarda otlayarak büyüyen inekler kesilmeden önceki son üç ay kilo almaları için fazladan beslenmeye başlıyor. BBC’nin araştırmasına göre bu süreçte inekler beton yamaklarda tahıl, anabolik steroid ile büyüme hormonları içeren kokteylle besleniyor. 100 bin ineğin doluştuğu besi ünitelerinde yapılan hayvancılık, ABD Tarım Bakanlığı’na göre salgın hastalıkların ortaya çıkması için harika bir ortam. Örneğin, 90’ların sonunda adını sıkça duyduğumuz deli dana.
ABD’deki büyükbaş hayvanların yüzde 84’ü, dört büyük et ‘paketleyicisinin’ fabrikalarında kesiliyor. Günlük et işleme kapasitesi ise 360 tondan fazla hamburgere denk geliyor.
‘Büyük değişim’ ne zaman?
Yapay etin kitle üretim halinde piyasaya ne zaman sürüleceği ve nasıl tepki göreceğini söylemek için henüz erken. Wired dergisinin değindiği temel endişelerden biri, ‘tadın birçoklarını tatmin etmeyebileceği.’
Bir diğer soru işareti, Beyond Meat ve yapay et üreten benzer firmaların gıda değil, teknoloji firması olması. Zamanla, etin çiftlikte değil laboratuvarda yetiştirilmesinin ne gibi yan etkileri olacağı da tartışılmaya başlanacak.
Son noktayı ise aşırı tüketimin bize sunduğu istatistikler koyuyor: Exeter Üniversitesi tarafından 2012’de yapılan araştırmaya göre, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini engellemek için 2050’ye kadar beslenme şeklimizi değiştirmemiz şart. Gerçek ete bağımlı kalmak istiyorsak, hayvanların nasıl yetiştirildiği veya kesildiği değişmeyecek olsa bile 2050’ye kadar küresel et tüketim oranı yüzde 16,6; günlük kalori girdisi ise yüzde 15,5 azalmak zorunda. Bu noktadan sonra neden vazgeçip vazgeçemeyeceğinize siz karar verin.