Beşiktaş’taki evimden çıkıyorum, aceleyle Barbaros Bulvarı’ndaki otobüs duraklarına yürüyorum. Henüz birkaç dakikalık koşuşturmaca geçmeden, aklımdan yolda sigara içenlere dair bin bir laf sayıyorum… Akşam eve geldiğimde, yolda sigara içmek gibi sayısız başlıkta görüşlerini paylaşan insanların yer aldığı bir ekrana bakıyorum. Şaşkınım. Bir yandan tebessüm, biraz hayret. Bir-iki dakika geçmeden ilk ‘kalp’ ikonuna basıyorum ve saatler sürecek bir gezintiye çıkıyorum… Scorp, Türk insanının sokakta, işyerinde veya toplu taşımada sakladığı halini bugüne dek hiç tanık olmadığımız bir şekilde gösteriyor. Aklımızdaki düşünceleri, fırlamalıkları, trol sevdamızı ve yaratıcılığımızı boşalttığımız Scorp, Türkiye’nin mobildeki ilk dünya markası olmaya aday. Henüz üç ayını dolduran uygulama, farklı şehirlerden sayısız insanı bir araya getirmesiyle dijitalin Tinder’ı değil, samimiyet sembolü olarak beliriyor.
Fazlasıyla ilgi uyandıran Scorp’un henüz kısa macerasını, uygulamanın yaratıcılarıyla konuştuk. Kurucular İzzet Zakuko ve Sercan Işık ile teknik sorumlular Kaan Uğurlu ve Övünç Dalkıran, karşıma sokaklarda hiç fark etmediğim bir potansiyelin gülen yüzleri olarak çıkıverdi.
Bilgisayar ve dijital dünya ile ilişkinizden biraz bahseder misiniz? Scorp ineklerin mi, yoksa yaratıcı gençliğin mi ürünü olarak belirdi?
İzzet: Bilgisayarla veya sosyal medyayla çok haşır neşir bir insan değildim. Sadece Facebook hesabım vardı, daha sonra Snapchat kullanmaya başladım. Instagram ise kullanmıyorum. Dijital dünya ile etkileşimim web sitelerine girmenin ötesine gitmiyordu. Bilgisayar benim için oyun oynamak için öne çıkan bir donanım olarak kaldı ve sosyal medya ile hiçbir zaman fazla içli dışlı olamadım.
Scorp’un ortaya çıkışını gözlem kabiliyetimize bağlayabilirim. Bu noktada Vine’ı örnek aldığımız düşünülüyor ama Scorp’u hayata geçirirken Vine’a bir kez bile göz atmamıştım, hatta aklıma bile gelmemişti. Scorp fikrinin doğumuna giden süreçte farklı birçok uygulamayı gözden geçirdik. Farklı uygulamalar aklımıza sözlük fikrini getirdi. Ardından Snapchat’in videolu görüşme özelliğini, Twitter’ın 140 karakterli mesaj özelliğiyle sentezleyerek ortaya 15 saniyelik videolu anlatım fikrini çıkardık. Sonuçta birçok sosyal medyadan nemalan kendisine özgü bir uygulama çıktı.
Sercan: Aklımızda mobil uygulama yapmak gibi bir fikir yoktu. Bir araya geldikten sonra bir şeyler yapmaya karar verdik ve bunda ısrarlıydık. İlk fikrimiz makarna-salatacı açmaktı; hem de seyyar büfe tarzında. Bu fikrin halen tutabileceğine de inanıyorum. AVM’lerde bu tarz satıcıların karşısında kuyruklar oluştuğunu görüyorum… Buna benzer birçok proje üzerinde kafa yorduk. Ardından daha çok kişiye ulaşabileceğimiz ve etki gösterebileceğimiz alanın mobil olduğunu düşündük.
İzzet: Burada en büyük faktörün şans olduğunu düşünüyorum. Açıkçası Scorp’un bu kadar başarılı bir çıkış yapacağını düşünmüyorduk.
Videolu sözlük tanımı Scorp için ne kadar doğru?
Sercan: Bir kere sözlüğün tanımına baktığımız zaman kelimelerin anlamını açıklayan bir araç karşınıza çıkıyor. Videolu sözlük dediğiniz zaman ise aynı açıklama videolu olarak anlaşılıyor. Birisinin aklına Ekşisözlük gelebilir ancak aslında o da bir sözlük değil. Kelimeleri veya ifadeleri taşıdıkları anlam üzerinden tanımlamıyor. Kısaca nasıl Ekşi genel sözlük tanımında sapıyorsa, Scorp da o kadar sapıyor. Bu noktada videolu sözlük tanımının daha açıklayıcı ve anlaşılır olduğunu düşünüyorum.
Övünç: Scorp’a videolu sözlük denmesinin sebebi Ekşisözlük’e sözlük denmesi. Scorp, kısaca Ekşisözlük’ün videolu versiyonu olarak akılda beliriyor.
Facebook bir zorunluluk, Twitter takipçi, Instagram ise beğeni takıntısının öne çıktığı sosyal ağlar. Her biri farklı bir ifade şekli sunan bu sosyal ağların yanında Scorp’un nasıl bir algı oluşturmasını istiyorsunuz?
Sercan: Scorp’u bizim tanımlama şeklimiz ‘tamamen samimiyet.’ Kendimize de ilk başta Türkiye’nin yeni medyası diyorduk ama kullanıcıların etkileşimlerini gördükten sonra biz samimi bir sosyal ağ oluşturduğumuzu anladık. Hatta sloganımız kafamızda ‘dünyanın en samimi sosyal medyası’ olarak belirdi. Neden böyle derseniz insanların birbirleriyle nasıl samimi ilişki kurduğunu bir aklınızdan geçirmeniz yeterli olacaktır. İnsanlarla tanışırsınız, bir masada oturur ve farklı konulardan sohbet etmeye başlarsınız. Politikadan, kızların giyim tarzına kadar her konuda konuşursun ve kişiliğini, hayata bakışını, felsefeni ortaya koyarsın. Gündem ve trendler hakkında konuşmaya devam edersiniz ve bu böyle sürüp gider. Sonuçta o insanlarla arkadaş, dost olursunuz.
Scorp, gerçek hayatta insanlara karşı ortaya koyduğumuz samimiyetin sosyal medyadaki yansımasını temsil ediyor. Scorp’un koskoca bir masa olduğunu düşünün. İnsanlar etrafında toplanıyor ve çeşitli konu başlıklarından konuşmaya başlıyor. İnsanlar sadece karşılıklı konuşmakla kalmıyor, duyduklarını diğerlerine anlatıyor ve birçok kullanıcı arasında etkileşim oluşuyor. Belli başlıklar altında görüşlerini ortaya koyan insanlar arasında doğal olarak samimi bir ilişki doğuyor. Çünkü hem farklı algılara hitap ediyorsunuz hem de bir duygu, his oluşuyor.
En öne çıkan sosyal ağlardan Instagram’da, insanların fazlasıyla yapay bir anlam ortaya koyabildiğini düşünüyorum. Kendinizi ilgi çekebilmek için öne çıkarmaya çalışıyorsunuz. Twitter’a bakıyorsunuz, herkes kendini filozof zannediyor. Orada ne kadar doğal ve samimisin belli değil. Scorp’un değerini bu karşılaştırmaları yaptığımızda daha iyi görebiliyoruz. Çünkü bir konu hakkında konuştuğun için aslında düşünceni anlatman daha zor. Bu da, anlatabilmek için doğal ve samimi olmanı gerektiriyor. 15 saniye süren bir video, bir fotoğraf paylaşmak ve bir cümle yazmaktan kesinlikle daha zor.
Scorp’un samimiyete dayalı olduğunu ve bunu yansıttığını gören de sadece biz değiliz. Kullanıcılar da bunu fazlasıyla ortaya koydular, hatta samimiyet adı altında bir başlık açtılar. Kullanıcıların Scorp ile elde ettikleri tecrübeleri anlattıkları videoları izlerken ağlıyorduk.
‘İnsanları buluşturmak konusunda Tinder’dan daha aktifiz. Kullanıcılar Scorp günlerinde bir araya geliyor’
Sercan: Scorp’un sunduğu bir diğer farklılık, insanları gerçek hayatta da bir araya getirmesi. Hatta insanları bir araya getirmek konusunda Tinder’dan daha aktif olduğumuzu söyleyebilirim. Bu çöpçatanlık anlamında değil, daha çok yüz yüze konuşmak için bir araya geliniyor. Scorp’ta tanışan insanlar sanki yıllardır tanışıyormuş, beraber askerlik yapmışlar gibi sıcak bir ilişkiye sahip. Hatta, İstanbul, İzmir ve Ankara’daki kullanıcılar kalkıp Edirne’de zirve yapıyorlar.
İzzet: Buna bir nevi altın günü değil de ‘Scorp günü’ diyebiliriz.
İncelediğim ve kurucularıyla konuşma fırsatı bulduğum birçok girişim, bir çıkış süreci yaşadıktan sonra etkisini yitirdi. Scorp’un beklentilerin önüne geçen başarısı neye dayanıyor?
İzzet: Scorp’un başarılı olmasını sağlayan ana sebep halkı yansıtıyor olması. İki ay süren bir beta süreci geçirdik ve bu süreçte 27 farklı üniversitede, 300’den fazla öğrenciyle deneme gerçekleştirdik. Scorp’taki hatalardan beğendikleri, beğenmedikleri tüm faktörleri gözden geçirdik ve içerikleri belirledik. Kendimizin de öğrenci olmasından yola çıkarak Scorp’u kampüslerde geliştirdik denilebilir. Scorp hayata geçmeden önce üniversite kampüslerinde konuşulan, insanlar tarafında az-çok bilinen, geyik aracı bir uygulama olarak belirdi. 300 kişiyle başlayan beta süreci 500 kişiyle tamamlandı. Bu insanların hedef kitlemizi çok iyi yansıtması, başarımızda kritik rol oynadı. Sağladıkları geri bildirimler, Scorp’un bugün başarı elde etmesini sağlayan görüntüsüne kavuşturdu.
Tüm etkenlerin yanında en önemli başarı faktörünün, iyi seçilen kullanıcı çevresi olduğunu düşüyorum. Çünkü 500 kişi, arkadaşlarımızın arkadaşının arkadaşına uzanan bir çemberi temsil ediyordu. İlk gelenlerin bugün Scorp’ta öne çıktığını görüyoruz. Ayrıca yine şans faktörü öne çıktı çünkü beta sürecindeki herkes iyi geri bildirim sağlayan, faydası dokunan kullanıcılardı. Temel çok güçlü oluştuğu için daha sonra gelen kullanıcılar Scorp’u güçlendirmeye devam etti.
Bu faktörler, dediğim gibi beklemediğim bir çıkış getirdi. Yaklaşık üç aydır App Store’dayız ve 200 bin kullanıcıya yaklaştık. Türkiye’de Hopi’den sonra en çok indirilen uygulama olmayı başardık. Bu noktaya gelirken sadece 10 bin TL’lik bir pazarlama bütçesi harcadığımızı da not düşmek gerekir.
‘Kullanıcılar Scorp’un felsefesini anlıyor ve ona ayak uyduruyor.’
Geride kalan üç ayda Scorp’a toplam üç tane erotik içerikli video yüklendi. Türkiye’de porno içerikli trolün çok sevildiğini söylemeye gerek yok. Sanırım insanlar da içeri girince eğlenceli ortamı da beğendikten sonra pornoya uygun olmadığını görerek bu tür paylaşımlarda bulunmuyor. Şu ana kadar ilk ikisi hoş olmasa da üç tane girildi. Üçüncüsü çıplaklık olsa da son derece komikti. Scorp’un tabii ki bir düzeni var ve kullanıcılar bunu anlayıp paylaşımlarını da buna göre yapıyor. Sadece üç tane çıplaklık içeren videonun paylaşılmış olması da amacın ne kadar iyi benimsendiğini gösteriyor.
Scorp Türk halkını nasıl yansıtıyor? Toplum olarak bizi ifaden özellikler neler?
İzzet: Türk milleti kendini göstermekten, düşüncesini ortaya koymaktan hoşlanıyor. Ekşisözlük’te kabul edildiği gibi ‘ne kadar bok varsa o kadar ortaya çıkarsın’ modelinden farklı, anonim olmadan bunu yapıyorlar.
Scorp’taki etkileşimleri bir nevi algı yönetimi olarak da ifade edebiliriz. Büyük markalar Facebook’ta veya başka bir mecrada paylaşımda bulunduklarında kötü yorumları genelde siliyorlar. Bu ürün ve hizmet gerçekten de iyi olsa yaşanabilen bir durum. Scorp’ta bir bok olayı değil ama trol olayı var ama o da eğlenerek ortaya konuluyor. Trol de çok sık yapılan bir olay değil. Ama boklama bir başladı mı Ekşisözlük’teki gibi gerisi de geliyor. Ekşi bu konuda çok da başarılı açıkçası.
Gezi döneminde de gördüğümüz gibi özellikle gençler çok pratik ve yaratıcı. Kendimizi göstermeyi, sohbet etmeyi çok seviyoruz ve bu şekilde empati kuruyoruz. Bir ortamda derdini anlatan birisi, derdine çözüm bulmak isteyen hiç tanımadığı kişilerden yardım görebiliyor, tavsiye alıyor. Aslına bakarsanız siyaset olmasa Türk halkının ne kadar anlayışlı ve sevecen olduğunu çok net görebiliriz. Türkiye bence çok eğlenceli bir ülke. Geyik dozunun bu kadar yüksek olduğu bir ülkede başarı da böyle belirleniyor. Ne kadar iyi iş yaptığın değil, ne kadar goygoycu olduğun takdir ediliyor. Hatta kurumsal bile olsan fırlamalık bir işe yarıyor. Ama bu konuda abartmaya, işi şovmenliğe sokmaya gerek yok.
Scorp’un topluma katkısı ne olacak?
İzzet: Scorp insanların hem sosyalleştiği hem de fikirlerini rahatça söyleyerek bu sayede bir nevi rahatladıkları bir ortam. Mesela açılan başlıklar arasında en ilginç sevişme yerleri var. Bu konuda Türkiye’de bir kadının video çekeceği başka bir mecra yok bence. Ayrıca, bekaret ve evlilik öncesi cinsellik gibi konuları da kadınlar Scorp’ta paylaşabiliyor.
Sercan: Scorp’un insanları farklı yönlerden sosyalleştirebildiğini düşünüyorum. Kullanıcı ilk olarak Scorp’a giriyor ve ilk olarak videolara göz atıyor. Hoşuna gitmeye başlayınca beğeni atmaya başlıyor ve insanların ne kadar rahat konuştuğunu görünce kendisi de bunu denemek istiyor. Arka odaya gidip telefonu çıkarıp çekmeye başlıyor. Bu aşamada Scorp’un özgüveni de artırdığını söyleyebilirim.
İzzet: Kimse kimseyi de rahatsız etmiyor. En güzel taraflarından biri de bu. Senaryo falan yok, her şey son derece doğal beliriyor ve insanlar rahat bir şekilde takılıyor.
Suicide Girls bir gün hesap açsa ve çıplak videolar koysa fark edecek misiniz?
Sercan: 7/24 çalışan bir denetim ekibimiz var. Bu ekip kötü içeriği tespit ediyor ve çıkarıyor. Bu kapsamda hakaret, pornografik içerik ve siber zorbalığa giren paylaşımlar siliniyor ve paylaşan kişiler engelleniyor. Bu tür örneklere de rastlamadık değil.
Türkiye’de girişimcilerin en büyük sıkıntılarından biri yatırım desteği. Siz melek yatırımcılardan ne kadar fayda gördünüz?
İzzet: Yatırımcıları sevmiyoruz ve her fırsatta onlara geçiriyoruz. Onların ötesinde bizi en çok zorlayan işlerden biri Apple’ın UD ID içeriği oldu. Cihaz kullanıcısını tespit etmeyi yarayan bir özellik bu. iTunes üzerinden kullanıcıların cihaz kimlik numaralarını almaya çalışıp uygulamayı senkronize etmek bir zulüm ve ayrı bir başarı oldu. Yatırımcı aşamasında, melek yatırımcıların bir yararı olduğunu söylemem zor. İlk başlarda çok zorlandık ve yatırımcı arayışına giriştik. Ancak karşınıza öyle adamlar çıkıyor ki oturup Snapchat nedir anlatman lazım.
Sercan: Bir yatırımcıya Snapchat’i anlatmaya çalış, ‘aynısını WhatsApp’te de yapıyorum’ diyor. Görüşmeler de haliyle çok kısa sürüyor.
İzzet: Türkiye’deki melek yatırımcıların havasından geçilmiyor ama birçoğu aslında goygoy yapıyor. Açıkçası ne ciddi bir yatırımları ne de destekleri olduğunu sanmıyorum. Kendi içinde takılan, goygoy yapan, kendi çapında eğlenen bir melek yatırımcı ağı var. Yatırımların artması ve bütçesi yüksek risk sermayedarlarının çoğalması daha vakit alacak diye düşünüyoruz.27ercan: Türkiye’deki yatırımcıları en kısa ve net olarak ‘gösterip de vermeyen’ olarak tanımlayabilirim. Bunun sebebin de risk algısından kaynaklandığını düşünüyorum. ABD’deki risk sermayedarları gibi nakitleri yok.
Ekip olarak hareket etmeyi planlayan girişimcilere vereceğiniz en önemli tavsiye ne olurdu?
Övünç: Görev dağılımını çok iyi yapmaları lazım. Asla iki yazılımcı bir araya gelip bir proje ortaya çıkarmaya çalışmamalı. Bir yazılımcı ve bir pazarlamacı her zaman çok daha iyi bir model. Kesinlikle aynı işi yapan iki adamın bir arada olmaması lazım.
İzzet: Tabii ki inanmak da gerekiyor. Başlangıçta olduğu gibi halen zorluklar yaşıyoruz ama her zaman göğüs germelisiniz, yaptığınız işe inanmalısınız.
2016 ve sonrasındaki dönem için beklentileriniz neler?
Sercan: Kısa video platformları daha yeni yeni dikkat çekmeye başladı. Henüz hit olacakları günlere gelmediler. Twitter’ın video eklemesinden, Facebook’un videoları haber akışında öne çıkarmasından bu trendin yükselmeye devam ettiğini görüyoruz. Periscope da aslında bizden bir ay sonra çıktı. Tüm bu gelişmeler ilginin video odaklı mecralara kaydığını gösteriyor.
Hedefimiz, 2015 sonunda 1 milyon kullanıcıya ulaşmak. Sonrasında Türkiye’de Facebook ve Instagram gibi markaların ardından en çok kullanılan beşinci sosyal medya olmak. Ardından küresel mecralarda şansımızı denemek istiyoruz. App Store’da bu ay editörün seçtiği olmamız ilk önemli başarılarımızdan biriydi.