Cumartesi, Aralık 21, 2024
More

    Fermi’nin Paradoksu ve Nadir Dünya Hipotezi

    Herkes hayatının bir anında gökyüzüne baktığında ‘’Herkes nerede?’’ diye sormuştur. İtalyan asıllı ABD’li fizikçi 1950 yılında Enrico Fermi de Manhatten Projesi’nde aynı soruyu sormuş ve bu soru Fermi’nin Paradoksu olarak anılmaya başlanmıştır.

    Fermi paradoksu Dünya dışı gelişmiş varlıkların bulunma olasılığının yüksek olduğunu fakat varlıklarını kanıtlamak için yeterince kanıt olmadığını belirtir. Aynı zamanda, varlıklarının yüksek ihtimaline karşın henüz kanıt bulunamaması nedeniyle Dünya dışı zeki ve gelişmiş varlıkların var olmadığı ihtimalinin geçerliliğini ifade eder.

    Nadir Dünya Hipotezi ise yaşam barındırabilecek gezegenlerin sayısının oldukça az olduğunu işaret eder. Yaşamın oluşması için gerekli olan evrimin karmaşık astrofiziksel ve jeolojik kombinasyonlara ihtiyaç duyduğunu söyler ve bu ihtiyaçları karşılayabilecek gezegenlerin oldukça nadir olduğunu anlatır.

    https://pixabay.com/illustrations/universe-sky-star-space-cosmos-2742113/

    Fermi’nin Paradoksu

    1950 yılında İtalyan asıllı ABD’li fizikçi Enrico Fermi’nin öğle yemeği yerken ortaya attığı bir sorudan ortaya çıkmıştır. Çeşitli şeyler hakkında sorular sorar ve bunlara yanıtlar verir. Bu paradoksa göre evrende yıldız sayısı oldukça çoktur (yaklaşık olarak 1023 adet yıldız). Bu yıldızların arasında %1’i bile bizim Güneş’imize benzese bile bu sayı oldukça büyük bir değere eşittir. Aynı şekilde bu yıldız sistemlerinin içinde %1’i bile Dünya benzeri gezegen bulunsa, elde edilen değer oldukça fazladır. Dünya benzeri gezegenlerin %0.1’inde yaşam oluştuğu ve bu canlıların yeterli teknolojiye sahip olduğu düşünülürse, milyonlarca medeniyet elde ederiz. Fermi, milyonlarca yıl ile birlikte galaksiyi kolonileştirmek için ufak miktarda roket teknolojisinin yeterli olacağını söyler. Son olarak bu yüksek değerlere rağmen HERKES NEREDE? diye sorar. Paradoksun çıkış noktası buradan gelir.

    Fermi Paradoksu’na Verilen Cevaplar

    Paradoksa verilen alternatif cevaplar oldukça fazladır. Yeni cevaplar verilmeye günümüzde devam edilmektedir fakat henüz hiçbiri kanıtlanmamıştır. Cevaplardan ilki uzaylıların diğer uzaylı ırklarıyla iletişime çoktan geçtiği ve keşfedilebilecek tüm türleri keşfettiklerini ifade eder. Cevabın detaylarında bu sebeple yeni ırk arayışını bıraktıkları anlaşılmaktadır. Diğer bir cevap ise uzaylıların gezegenimize çoktan geldiği fakat dinozorlar ile karşılaşıp tekrar gelmeye gerek duymadıklarıdır. Geldiklerinde henüz bir yaşam formu oluşmamış olduğunu görüp tekrar gelme ihtiyacı duymadıkları da benzer bir cevaptır. Alternatif cevaplardan bir diğeri ise uzaylılar için diğer gezegenlere yolculuk yapmanın çok masraflı olduğudur. Masrafa gerek duymadıkları veya bu masrafları karşılayacak yeterli kaynağa sahip olmadıkları detaylı 2 cevap olarak düşünülebilir.

    Uzay yolculuğunun sadece uzay gemisi göndermekle bitmeyip bir sonraki yıldızın kolonileştirilmesi gerektiği düşünülmelidir. Yeterli kolonileşmenin en iyi ihtimalle bile 38 nesil aldığı düşünülürse bu cevap mantıklı bir cevaptır. Masrafları bir kenara bıraksak bile bu işlem çok uzun bir zaman alacaktır, yani uzaylılar henüz bize ulaşamamış olabilir. Galaksinin çoktan kolonileştiği fakat bizim bu koloninin terk edilmiş veya verimsiz bir kesiminde yaşadığımız da olası bir cevaptır. Galaksinin zaten kolonileştiği fikrinin dallanmış bir cevabı ise uzaylıların günümüzdeki sosyologların yaptığı gibi bizi gözlemlediğidir. Uzaylılarla temasın olumlu bir sonuç doğuracağı konusunda da çeşitli tartışmalar bulunmaktadır.

    Uzaylılar İle İletişime Geçmek Sonumuzu Getirebilir

    Gelişmiş bir ırkın galaksideki tüm ırkları yok ederek onların kaynaklarını kullandığı olasılıklar arasındadır. Yani biz gözden kaçırılmış bir ırk olabiliriz ve uzaylılar ile temasa geçmemiz bizim sonumuzu getirebilir. Stephen Hawking, yaşamının sonlarına doğru uzaylılar ile temasa geçmeye çalışmamamız gerektiğini belirtmişti. Peki insanlar uzaya bu kadar çok sinyal yollarken neden uzaylılar tarafından fark edilmedi? Buna verilen cevap ise insan teknolojisinin diğer ırklar tarafından algılanamayacak kadar gelişmemiş olduğudur. Örnek olarak günümüzde biriyle telgraf yoluyla iletişim kurmaya çalışırsanız muhtemelen yanıt alamayacaksınız. Günümüz insanları cep telefonları veya bilgisayarlar yoluyla iletişim kurmakta ve telgraf kullanılmamakta. Henüz saymadığımız birçok cevap olmasına rağmen en yaygın cevaplardan biri de evrende yalnız olduğumuz…

    https://pixabay.com/illustrations/planet-moon-orbit-solar-system-581239/

    Nadir Dünya Hipotezi

    Nadir Dünya ismi, paleontolojist ve jeolog Peter Ward ve bir astrobiyolog Donald E. Brownlee’nin bu konuyla ilgili yazdığı “Rare Earth: Why Complex Life Is Uncommon In The Universe?’’ yani ‘’Nadir Dünya: Evrende Neden Gelişmiş Canlılar Nadir?’’ isimli kitabından gelir. Bu hipotez yaşamın oluşması için gerekli astrofiziksel ve jeolojik olaylar kombinasyonunun oluşmasının oldukça düşük olasılıklı olduğunu savunur. Sonuç olarak da evrendeki karmaşık yaşamların sayısının oldukça az olacağını söyler. Hipoteze karşı alternatif bir bakış açısı Carl Sagan ve Frank Drake tarafından getirilmiştir. Dünya’nın, galakside normal bir köşesinde tipik bir yıldız sisteminde tipik bir kayaç gezegen olduğu ifade edilmiştir.

    Ward ve Brownlee ise yaşama elverişli galaksi bölgelerinin, yıldız sistemlerinin ve gezegenlerin çok nadir olduğunu ifade etmiştir. 4 Kasım 2013’de Kepler Uzay Misyonu’ndan elde edilen verilere dayanarak evrende Güneş ile benzer özellikleri taşıyan yıldız sistemlerinin yaşama elverişli kısmında bulunan Dünya benzeri gezegen sayısının 40 milyara yakın olduğu ortaya konuldu. Bize en yakın Dünya benzeri gezegenin ise 12 ışık yılı uzakta olduğu belirtildi. Elde edilen verilere rağmen henüz bir uzaylı ile temas kurulmamış olması Nadir Dünya Hipotezi’nin, Fermi Paradoksu’na verilebilecek en doğru cevap olduğu anlamına geldiği bazı kitleler tarafından düşünülmektedir fakat hala kanıtlanamamıştır.

    Kaynak: Universe Today

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler