Rusya’nın tarihindeki en gizemli olayın üzerinden 60 yıldan uzun bir süre geçtikten sonra ileri sürülen yeni delil 9 maceracıya ne olduğunu açıklayabilir mi?
Kurtarma ekipleri Şubat 1959’da ıssız Dyatlov Geçidi’ne helikopterle ulaştıklarında, birbirinden tecrübeli kayakçılar olan ikisi kadın yedisi erkek toplam dokuz kişi öleli bir aydan fazla olmuştu. Olay yerinde karşılaşılan manzaralardan bir sonuç çıkarmak neredeyse imkansızdı.
Kayakçıların çadırı içeriden yırtılarak açılmıştı. İçinde sırt çantaları, özenle yerleştirilmiş botlar ve bir tabak domuz eti duruyordu. Kurtarma ekipleri kayakçıları kamplarından yaklaşık 800 metre öteye uzanan eğimin ucunda ve birçoğunu neredeyse çıplak ve yalın ayaklı bir halde buldu. Ölüm sebepleri, çadırlarından sıcaklığın sıfırın altına düştüğü gecede hipotermi olarak belirdi. Ancak hayatını kaybeden kayakçıların ikisinin gözleri, bir tanesinin dili eksilmişti. Dört tanesi, sanki bir araba kazası geçirmiş gibi başlarına ve göğüslerine aldıkları ağır darbelerden travma geçirmişti. Taşıdıkları yaralar bir çığ ile oluşan türden değildi.
Yaşanmasının ardından gelen onlarca yılda Dyatlov Geçidi vakası birçok komplo teorisinin öne sürüldüğü bir gizeme dönüştü. Hayatını kaybeden bazı kayakçıların giysilerinde radyasyon izlerine rastlanması, gecenin karanlığında sooğuk bir ölüme koşmalarının nedeninin Dünya dışı varlıklar olduğunu bile düşündürdü. Bir diğer teori, karlar içinde yaşayan bir canavarın (popüler kültürde Yeti diye bilinen varlık) kayakçıları korkudan öldürdüğü yönündeydi. Bir diğer daha çok akla yatan açıklama, bölgede yaşayan yerlilerin kayakçıların varlığından rahatsız olmasıydı. Nihayetinde bu sebeplerin hiçbiri Rus hükümetini tatmin etmedi ve kayakçıların ölümünden bir çığ sorumlu tutuldu.
Bugün, Dyatlov Geçidi vakasının yaşanmasından 60 yıldan uzun bir süre geçtikten sonra, bilim insanları yaşanan ölümleri açıklayabilecek yeni bir delile sahip olduklarını düşünüyor. Katil, aslına bakılırsa tuhaf bir çığ olabilir. Disney yapımı Frozen (Karlar Ülkesi) filminde yer alan benzer bir simülasyon hazırlayan bilim insanları, sanılanın aksine küçük boyutlu bir çığın kayakçıları paniğe sürükleyerek çadırlarından kaçmaya zorlamış, dahası ciddi yaralanmalara neden olmuş olabileceğini öne sürdü.
Gecenin Hangi Saatinde Öldüler?
1 Şubat 1959 günü gece yarısından biraz önce, Rus kayakçılar planladıkları dinlenme noktasında basit bir kamp kurdu. Her biri iç içe uyuyacakları tek bir çadır dikmeyi tercih etti. Bu bilgi kesin olarak kabul ediliyor çünkü araştırmacıların daha sonra kayakçıların kamerasından elde ettiği fotoğraflarda çadırın gün ışığında çekilmiş fotoğrafı yer alıyor. Diğer bir kesin bilgi, kayakçıların çadırın içinden hızla, muhtemelen panik halde kaçmış olduğu. Bunun sebebi içeride havasız kalmaları olabilir ki, araştırmalarda çadırın etrafında fenerler bulunmuştu.
Kampçıların hayatını kaybettiği saat aralığı hakkında araştırmacıların elinde birkaç delil bulunuyor. Dyatlov Geçidi’ne en yakın hava istasyonlarının ölçümlerine göre hava sıcaklığı kayakçıların öldüğü gece -25 civarındaydı. Bu sıcaklıkta bir kişiyi sıcak tutacak herhangi bir unsur bulunmuyorsa, kol saatinin bir saat içinde duracağı öngörülüyor. Üç kayakçının saati sabah 8 ile 9 arasında durdu. Bir diğerinin saati ise 05:31’i gösteriyordu. Bilinen sıcaklık, bir insanın çok az giysi ile ne kadar süre hayatta kalabileceği hakkında da ipuçları sunyor. Kayakçılar için öngörülen hayatta kalma süresi 2 ile 3 saat olarak düşünülüyor. Son olarak, kayakçıların midelerinden alınan numuneler en son yemeklerini ölmeden altı ile sekiz saat önce yediklerini ortaya koydu.
Tüm bu bilgiler bir araya getirildiğinde, kayakçıların kamplarını gece karanlığının çökmesinden önce kurduğu ve 01:30 ile 05:30 arasındaki bir saatte çadırdan kaçtıkları düşünülüyor. Ölümleri ise 04:30 ile 07:30 arasında gerçekleşti.
Bu senaryoyu standart bir çağ ile uyuşturmak oldukça zor. Ana sebebi, kurtarma ekibinin büyük bir kat kütlesinin hareket ettiğine dair bir delil bulmamış olması. Kolayca tespit edilen çadır, sığ bir kar seviyesinin içine gömülmüş haldeydi. Ek olarak, çadırın etrafındaki eğimin ortalaması 23 dereceydi; bilim insanlarının bir çığın tetiklenmesi için öngördüğü 30 derecenin altındaydı. Kayakçılar çadırlarını kurdukları zaman karı biraz kazarak çadırlarını eğime göre dengelemişti. Araştırmacıların ulaştığı bulgular, kayakçıların karı kazdıktan en az 9 saat sonra halen çadırlarında olduğuna işaret etti. Eğer çadırın içine oturtulduğu boşluk çığ tetikleyecek olsaydı, bunun hemen yaşanması gerekirdi.
Dyatlov Geçidi hakkındaki teorilerini Communications Earth&Environment dergisinde açıklayan bilim insanları Johan Gaume ve Alexander Puzrin’e göre, yukarıda bahsedilen tüm bulgular akla yatkın. İki araştırmacıya göre, kampın içinde bulunduğu şartlar “gecikmeli plak/tabaka çığı” oluşturmak için uygundu. Şu şekilde açıklanabilir:
Yılın ilk karı düştüğü zaman, zemin halen sıcaklığını korumaktadır. Ancak hava sıcaklığı belirgin şekilde düşer ve gözenekli kristal materyalin oluşmasını sağlayan sıcaklık değişimini tetikler. “İnce tabaka” denilen materyalin %80’i havadan oluşmaktadır. İnce tabakanın üzerine ise kar tabakası düşer ve ortaya daha kalın bir tabaka oluşturur. Aklınızda canlandırmak için boş bir kapalı otoparkı düşünebilirsiniz. Otoparkın çatısı kalın kar tabakasısı, boş park yeri ise ince tabakayı oluşturur. İkisi arasındaki sütunlar ise hava boşluklarını temsil eder. Sütunların altındaki zeminin hafifçe kayması, ağır olan çatının çökmesine neden olacaktır.
Aynı simülasyonu avucunuza üst üste yerleştireceğiniz iki kitap ile de yapabilirsiniz. Avucunuz üzerinde taşımaya çalıştığınız kitaplardan yukarıda duran, sarsıntılar ile açının bozulması ile kayacaktır. Dyatlov Geçidi’ne dönersek, bu senaryo altında çığın tetiklenmesi için gereken açı da 30 değil, 20 civarındaydı. Kayakçıların kampının üzerindeki eğimin açısı 23 dereceydi. Araştırmacıların kamp yerindeki tespitlerinde, zemindeki kar tabakasının yumuşak olduğu fark edilmişti.
Kayakçılar bir tepenin yakınlarındaki yamacın kenarına çadırlarını kurmuş ve dengelemek için karı kazmışlardı. Bu esnada, yani karı kazdıklarında ince tabakayı da yardılar ve bir geri sayım başlatmış oldular. Gaume, “Eğimde çadırınızı kurmak için bir kesik açtığınızda istinat duvarını ortadan kaldırmış oluyorsunuz” açıklamasını yaptı. İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nde fizik alanında çalışmalar yapan Gaume, istinat duvarının etkisiz kılınması ile kalın kar tabakasının kamp üzerinde tehlikeli bir şekilde asılı halde durmaya başladığını belirtiyor ve ekliyor: “Orada ince bir katman ve bir tabaka yer alıyor. Ayrıca eğim açısı kritik açıdan daha dikti.”
Peki, araştırmacıların hesabına göre kalın tabaka kampın üzerine çökmeden önce nasıl 9,4 ile 13,5 saat arasında asılı kaldı? Kar kayağı yapan birisinin başına gelebilecek aniden tetiklenen çığın aksine, Rus kayakçıların maruz kaldığı çığ çok farklıydı. İsviçre Federal Orman ve Arazi Araştırmaları Enstitüsü’nden çığ bilimcisi Jürg Schweizer, “Çok nadir durumlarda bir çığ tetiklemek için eğime attığını patlayıcılar çığı ancak yarım saat sonra tetikleyebilir” diyor. Schweizer, bu tür durumlarda bir alt kritik hatanın ortaya çıkmış olabileceğini ve çığın tetiklenmesi için belli bir süre geçmesi gerektiğini ifade ediyor.
Dyatlov Geçidi’nde bahsi geçen plaka çığı ise tamamen farklı bir hadiseydi. Kampın etrafındaki ince tabakanın kar yüzeyini saatlerce tutacak kadar güçlü olduğu anlaşılda da, dikkat edilmesi gereken bir diğer faktör söz konusuydu. Gaume ve Puzrin, Rus kayakçıların gecenin karanlığında ölümlerine koştukları esnada hava istasyonlarının “kabatic” rüzgarlar tespit ettiğini biliyordu. Yunanca’da “alçalmak, düşmek” anlamına gelen katabatic, nadir çığın yaşanmasını sağlayan yine nadir bir hava olayını temsil ediyor. Yerçekimi tarafından çekilen rüzgarkar, dağlar ve tepelerden hızla alçalıyor, bu esnada yüksek irtifalardan topladıkları karı alçaklara boşaltıyorlar.
Dyatlov Geçidi vakasını katabatic rüzgarlar senaryosuna dayanarak anlatan başarılı bir videoya göz atmak isterseniz, Bedtime Stories kanalının videosuna göz atabilirsiniz:
Araştırmacılar bu tür rüzgarların çadırın üerinde nasıl kar biriktirmiş olabileceğini ve altta kalan ince tabakanın kaymasına neden olacak şekilde üst katmanın kritik bir ağırlığa ulaşması için geçmesi gereken zamanı inceledi. İnce tabakanın kesilmesiyle, bu süreç için geri sayım başlamıştı. Gaume, “Zamanla kritik yük artıyordu… Çığı tetikleyecek başka bir faktör de yoktu çünkü o gece kar yağmamıştı” dedi.
Gece yarısını biraz geçe, ince tabakanın üzerindeki kritik ağırlık belli bir seviyeye ulaştı ve tabaka bir anda çöktü. Tabaka, olduğu gibi çadıra yollandı. Araştırmacılar oluşan çığın genişliğinin 5mx5m olduğunu, kısaca oldukça küçük çaplı olduğunu düşünüyor. Disney kar modelinden esinlenerek hazırlanan simülasyon, çığın kampçılar tarafından kazılan oyuğu dolduracak kadar kütle kaydırdığına işaret ediyor. Yine de, yaşanan çığ kurtarma ekiplerinin 26 gün sonra açıkça bir çığ yaşandığına dair delil elde edebilecekleri boyutta değildi.
Çadırdan Neden Uzaklaştılar?
Çığların insan vücudunda ciddi yaralanmalara neden olması için çok büyük olmaları gerekmiyor. Genelde, çığ altında kalan dağcılar boğularak hayatını kaybediyor. Dyatlov Geçidi’nde ise hiçbir kayakçı nefessiz kaldığı için ölmedi. Tersine ciddi kafa ve göğüs travmasına maruz kaldılar.
Bu durumun, plaka çığının dinamikleri ve alçalan rüzgarlar ile açıklanabileceği düşünülüyor. Her ne kadar olay esnasında kar yağmıyor olsa da, katabatic rüzgarlar çadırın üzerinde çok daha tehlikeli türden bir birikime neden olmuş olabilir. Gaume, “Rüzgar erozyona ve çok küçük kristallerden oluşan karın taşınmasına neden oluyordu… Bu yük biriktiği zaman kristaller fazlasıyla yoğunlaşmış haldeydi” diyor. Bu yoğunlaşma, metreküp başına 11 kg ağırlık içeren kalın bir kar tabakası oluşturmuş olabilir. Rus kayakçılar için durumu daha da talihsiz kılan bir diğer husus, kayaklarını çadırlarını yere sermiş olmalarıydı. Kayakların oluşturduğu zemin karın sert bir şekilde çarpacağı alt katman görevi gördü.
Gaume ve Puzrin, ortaya çıkan etkileşimin kayakçılar üzerinde nasıl yaralanmaya neden olabileceğini de araştırdı. Simülasyonlarının gerçekliğini sınamak için kadavralar ve insan maketleri üzerinde gerçekleştirilen eski araba kazası testlerini incelediler (1970’li yıllarda kadavralar ile bu tür testler gerçekleştiriliyordu). Dijital ortamda bir insan vücudu üzerine plaka çığı senaryosunun nasıl etkili olacağını sınadılar. Gaume, sonuçların “anında öldürücü olmayan ancak ölüme götürebilecek yaralanmalar oluşturabileceğini” gösterdiğini belirtti. Aşağıdaki videoda, bir kat kütlesinin insan vücudu üzerinde oluşturacağı tesir gösteriliyor.
Simülasyonlar, Rus kayakçıların ilk çarpışmadan kurtulduklarını ve olayın paniği ile çadırda yarık açarak dışarı kaçtıklarına işaret ediyor. Bazıları ciddi olarak yaralanmış olsa da, her biri çadılarına vuran çığdan sağ çıkmayı başardı. Burada akla önemli bir soru geliyor: Küçük çaplı bir çığdan sağ çıkmayı başaran kampçılar, bazıları sadece iç çamaşırları üzerindeyken neden botlarını ve çantalarını geride bırakıp 800 metre mesafe kat ettiler? Araştırmacılar kampçıların ormanın içinde malzeme sakladığını fark etti. Belki de bu malzemeler acil durumda kullanılmak üzere saklanmıştı. Gaume, düşüncelerini şu şekilde açıklıyor: “Çadırı içeriden kesiyorsunuz… Bir çığ yaşanmış olduğunu görüyorsunuz. Bu da sizi ikinci bir çığ ihtimaline karşı endişelendiriyor. Bu noktada belki de en iyi opsiyonun ormana giderek ateş yakmak ve malzemeleri bulmak olduğunu düşünüyorsunuz.”
Gaume’nin oldukça mantıklı gelen senaryosu altında, kampçıların birkaç saat içinde yaraları dayanamayarak soğukta hayatlarını kaybetmeleri şaşırtıcı değil. Plaka çığın dinamiklerine tamaemn hazırlıksız yakalanmış oldukları gibi şok geçirmiş haldeydiler. Akıllarına gelen en mantıklı çözüm sakladıkları malzemeleri çıkarmak ve hava şartları düzelene kadar güvenli bir yerde beklemek olarak belirmişti. Ancak, yukarıdaki videoda anlatıldığı gibi bazıları ateş yakmaya çalışırken, diğerleri de soğuktan saklanmaya çabalarken hayatlarını kaybetti.
Montana State Üniversitesi’nden Jordy Hendrikx, “Bir çığ senaryosunun en makul açıklama olduğunu düşünüyorum” ifadesini kullandı. En son araştırmada yer almayan Hendrikx, Gaume gibi bir uzmanın geliştirdiği modeller ile Dyatlov Geçidi vakasına yönelik sunduğu açıklamaların heyecan verici olduğunu belirtti.
1959 yılında bilim insanlarının çığların dinamiklerini anlamak konusundaki bilgileri çok daha kısıtlıydı. Farkında olmadıkları bir husus, belli şartlar altında bir çığın 30 derecenin altındaki bir açı ile tetiklenebileceğiydi. Kısıtlı anlayış nedeniyle yerli halkın kampçıları “karanlık” cinayetlerle öldürmüş olabileceği, hatta uzaylıların rol oynadığı düşünüldü. Hendrikx, “Bana kalırsa uzaylılar ve Yeti komik senaryolar… Dahası, söz konusu dönem düşünüldüğünde Sovyet Rusya ve bugün Rusya şeffaflık konusunda tartışılan bir konumda. Bu yüzden tüm bu teorilerin nasıl bir araya geldiğini anlıyorsunuz” diyor.
Plaka çığ teorisi bilimsel olarak akla yatkın olsa da, diğerleri gibi o da bir teori. Kabatic rüzgarların benzer bir olaya neden olduğu Anaris hadisesinde bir kişi hayatta kalmış ve delil görevi görmüştü. Dyatlov Geçidi vakasında ise böyle bir durum söz konusu değil. Gaume, “Gizemi çözmediğimiz konusunda açık olmak istiyorum… Aslına bakılırsa Rusya’da kimse bu gizemin çözülmesini istemiyor. Bu Rusya’ya özgü bir şey” ifadesini kullanıyor.
Gaume’nin belirttiği gibi Dyatlov Geçidi vakası onlarca yılda büyüyen gizemi ile etkileyici bir hikaye.
Kaynak: Wired