Açıkçası, düz dünya inanışının popüler kültür desteğiyle salgına dönüşen cahilliğin yeni nesillere bulaştırdığı bir hastalık olduğunu düşünüyordum. Meğersem bu olayın geçmişi sandığımdan daha derinmiş. Bir zamanlar çok ünlü bir düz dünya savunucusu olan Dave Murphy diye bir adamın varlığını öğrendim. Sanırım benim daha Alex Jones ve David Ike gibi ‘gözleri açık ama aynı zamanda biraz delibozuk” abilerin belgesellerini ilk kez gözden geçirdiğim dönemde, Murphy de düz dünya inanışının temellerini atıyordu.
Gelin görün ki oğlu da azimle onun yolundan gitmeye karar vermiş. Connor Murphy’nin UNILAD sayfasına verdiği röportaj, ülkemizdeki bilim konferanslarında ortaya çıkıp NASA uyduları tarafından çekilmiş Dünya fotoğraflarını “photoshop bu” diye yalanlamaya çalışan arkadaşlara ilham verecek türden. Connor, “madem Dünya düz, o zaman neden kenarlarından düşmüyoruz” sorusuna şu cevabı veriyor:
“Neyin içine düşeceğiz? Benim gördüğüm, Dünya’nın kapalı bir sistem olduğu… Yukarıda su var, gökyüzü var veya kubbe. Üzerinde ve altında da su var ve buradan ayrılmak diye bir şey söz konusu değil. Diğer yıldızlar veya gezegenler bulmak gibi bir şey yok. Nihayetinde, kenardan düşmeniz mümkün değil.”
Connor’un uçakta iken ufukta görülen eğim hakkındaki görüşü ise şu şekilde:
“Uçarken eğrilik göremezsiniz. Eğrilik görünüyor gibi olmasının sebebi uçakların tasarımından kaynaklanıyor. Uçaklardaki her bir pencere yuvarlak ve kıvrımlı olmalıdır çünkü kabinin kendisi de kıvrımlıdır… Uçaklardaki pencereler düz olamaz, aksi takdirde patlarlar ve herkesin sonu gelir. Bir dahaki sefere uçağa bindiğinizde pencereye ve kanada bakın. Çünkü kanat da kıvrımlı gibi görünecek.”
Adobe ve NASA yıldızları nasıl düzenliyor?
NASA uzay yolculuğu konusunda neden yalan söylüyor?
Ülkemizde de dünyayı kurtarmak adına NASA’ya savaş açmış olan birçok klavye şövalyesi var. Şövalye diyorum çünkü zihniyet Orta Çağ kafası. Onlarca yıllık çalışmaları ve geçmişini araştırmadan, okumadan, en ufak tartışma-değerlendirme zahmetine girmeden her şeyi komplo teorilerine dayandırıp iki cümle ile kestirip atan bu sinirli güruh, savundukları düşünceleri aslında neye dayandırdıklarını bile bilmiyor. Bilimi, bilime dayanmayan açıklamalarla yorumlarken, NASA’nın neden ‘şeytan’ olduğunu da kapitalizmin kökenlerine bağlıyorlar.
Connor’un NASA ve ABD hükümetinin uzay yolculuğu stratejisi hakkındaki yorumu aşağıda. Eleştirilerimi altına yazacağım.
“Bana kalırsa iki önemli sebep var. İlk aşikar sebep para olurdu. NASA’nın kuruluşundan bu yana elde ettiği para yaklaşık 15 trilyon dolar. Bu paraya karşılık çalışmalarından fazla bir şey görmedim… NASA bültenlerinde birleşik fotoğraflar ve metinler yayınlıyorlar ve size bu olup bitiyor diyorlar. Plüton’un bu fotoğrafını çekmek için 700 milyon dolar harcadık diyorlar ve Photoshop’ta bir araya getiriyorlar… İkinci sebep, insanları önemsiz hissettirmeye çalışmak. Bu his sizi önemsiz bir toz parçacığı, kolay kontrol edilebilen biri yerine koyuyor… Antarktika’nın kendi başına bir kıta değil ama Dünya’nın onunla bastırıldığı ve çevresini oluşturduğunu düşünürseniz, buzdan bir duvar gibi düşünülebilir. Daha çok bir sahanlık veya uçurum gibi.”
Düz Dünya savunucuları ile Elon Musk arasında şaşırtan diyalog
Illuminati bir tarafıyla gülerdi
Yani Dünya içinden aslında çıkamayacağımız, içindekilere özel ve onları özel hissettirmek için yaratılmış bir yer. Atmosferin dışındaki uçsuz bucaksız alan, bu beşikteki asabi bebekler için fazlasıyla korkutucu ve biz burada kalıp kendimizi değerli hissetmek için her gün birbirimizi gebertelim, doğayı mahvedelim, hayvanları öldürelim ve kendi sebep olduğumuz açlık, hastalık ve savaşlarda ölmeye devam edelim. Evren’in büyüklüğünü temsil eden toz tanesi karşılaştırması, insanı önemsiz kılmaya çalışan bir komplo teorisinin parçası olsun? Hani insanı “büyükbaş hayvan olarak” kabul edenlerin bir komplosu mu? Peki Dünya’yı buzla çevrili bir kubbe olarak görmek şeytana tapanlara karşı durmamızı nasıl sağlayacak?
Bu saçmalıklar hakkında yorum yapmak hakikaten gereksiz. NASA’nın kurulduğu günden bu yana 15 trilyon harcayıp harcamadığına dair kaç belge var? Böyle bile olsa, sadece James Webb Uzay Teleskobu’nun ne kadara mal olduğu ve bu projede kaç bin kişinin çalıştığından haberleri var mı? Ya da Space Launch System (SLS) diye bir şey duydular mı?
Öfkesini iki satırlık Illuminati komplolarına batıran ve insanların her konuda kandırıldığını söyleyen, bir nevi simülasyona tıkıldığımızı öne süren bu görüşlere öfkeli ergenler kapılabilir. Amacı araştırmak ve öğrenmek olan herkes okumaktan, dinlemekten ve tartışmaktan çekinmemeli. Ancak bu şekilde doğru ile yanlışı birbirinden ayırabilir ve cahilliğin tuzaklarından kurtulabiliriz. Her kurumun olduğu gibi NASA’nın da gizli gündemi olabilir, kamuya verilmeyen bilgiler de. Ancak bunlar her şeyi komplo teorisine çevirebilirsiniz anlamına gelmez.
Tarih incelenmesi ve dikkatlice analiz edilmesi gereken sayısız bilgi ile dolu. Bunu yapmayı reddederek cahilliğe sarılanlar, kendilerini meydan okuduklarını sandıkları insanlar önünde aptal yerine düşürüyorlar. 40 yıldan fazladır Apollo 11’in stüdyoda çekildiğini savunan zihniyetten de fazlası beklenemez.