Pazar, Aralık 22, 2024
More

    Dünya’yı yaşam için mükemmel kılan en önemli 9 özellik

    Ay

    Dünya’da mevsimlerin oluşmasını sağlayan etkenin, eksenindeki hafif eğiklik olduğunu biliyoruz. Eğer Ay olmasaydı, son birkaç bin yıldır düzenli bir şekilde gerçekleşen (küresel ısınmadan önce) mevsimler bu kadar düzenli olmayacaktı. Ay’ın Dünya yörüngesinde oluşturduğu dengeleyici etki, mevsimlerin de kontrol sınırını belirliyor. Hatta, bazı bilim insanları Dünya’da yaşamın gel-git etkisi ile oluştuğuna inanıyor.

    Ay’da yeraltı kolonisi kurulabilecek dev bir mağara keşfedildi

    Ay’ın kuzey kutup bölgesi, uydunun aktif volkanik geçmişine ait izler taşıyor. [NASA/JPL/USGS]

    Sabit döngü

    Dünya, kendi eksenin ve Güneş’in etrafında sabit bir dönüş süresine sahip. Bu şekilde gün ve yıl süresi belirlenirken Güneş yeryüzünün her yerini aydınlatıyor. Bildiğimiz gibi gök cisimleri arasında bir de “gel-git kilidi” ilişkisi söz konusu. Aklımıza gelen ilk gel-git kilidi örneği ise Dünya-Ay. Ay’ın kendi eksenindeki dönüş süresi, Dünya’nın etrafındaki dönüş süresine eşit olduğu için sürekli bir yüzü gezegenimize bakıyor. Güneş Sistemi’nde bu ilişki diğer gezegenler ile çok sayıdaki uyduları arasında da mevcut. Mesela Mars ile Phobos, Deimos ikilisi gel-git kilidiyle hareket ediyor. Plüton-Charon ve Neptün-Triton da öyle. Bir gezegenin neredeyse her noktasının eşit sürede güneş ışınına maruz kalması, yaşam oluşumu şansını da belirgin ölçüde artırıyor. Yine de, bazı gökbilimciler yıldızları ile gel-git kilidi bulunan gezegenlerde de yaşam olasılığının yüksek olduğuna inanıyor.

    DSCOVR uydusu Güneş’i kullanarak Ay’ın karanlık yüzünü görüntüledi 

    Manyetik alan

    Gezegenimiz son derece güçlü ve sabit manyetik alana sahip. Bu kozmik kalkan, Dünya’yı kozmik ışınlardan ve Güneş fırtınaları ile saçılan anormal radyasyondan koruyor. Eğer bir manyetik alana sahip olmasaydık, evrim geçirmek için yeterli vakti asla bulamazdık. Yeryüzündeki tek varlıklar da bakterilerle sınırlı kalabilirdi.

    NASA Mars’ın etrafında manyetik kalkan oluşturmak istiyor

    Dünya’nın manyetik alanı.

    Dinamik jeoloji

    Yukarıdaki maddeyi okuduktan sonra aklınıza ‘manyetik alan nasıl oluştu’ sorusu geldi mi? Dünya’nın 4,5 milyar yıl önceki oluşumu esnasında bir araya gelen gaz ve toz bulutları gezegenin çekirdeğinde bol miktarda radyoaktif element birikmesini sağladı. Mükemmel oranda ve zamanlamayla yaşanan oluşum, halen çekirdekte nükleer füzyon yaşanmasını sağlıyor. Gezegeni ısıtan ve sualtı bacalarından okyanuslara yaşam saçan mekanizma, aynı zamanda manyetik alanın oluşmasını sağlayan temel etken.

    Dünya 11,500 yıl sonra insan kaynaklı yeni bir jeolojik döneme girdi

    ‘Bazen Dünya başka bir gezegen gibi görünüyor.’

    Atmosfer

    Ozon tabakası olmasaydı ne olurdu’ sorusunun cevabını birçoğumuz gayet iyi biliyor. Büyüteç altında güneş ışınları yansıtılan bir böcek durumuna düşerdik. Gezegenimizin antik zamanlarında, bitki benzeri organizmalar atmosferi oksijen ile doldurarak hayvanların ortaya çıkmasını sağladı. Atmosferin üst katmanlarındaki kalın gaz tabakası da bizleri öldürücü radyasyondan koruyarak evrim geçirmemize ve nihayetinde şehirler kurmamıza izin verdi.

    Dünya’nın atmosferindeki oksijen milyarlarca yıldır Ay’ın toprağına karışıyor

    İzolasyon

    Dünya benzeri birçok gezegenin izine rastladık. Ancak bizlere uzak diyarlardan gezegenimizdeki tüm sorunları ortadan kaldıracak teknolojiler sunacak iyi kapli uzaylıları bulabilmiş değiliz. Bu durumu açıklayan bir çok faktör var. Bir tanesi de, Güneş Sistemi’nin aslında Samanyolu Galaksisi’nin en izole, sakin köşelerinden birinde yer alması. Galaksinin ana spiral kollarından ziyade, daha uzakta yer almamız, Dünya’yı ve Güneş Sistemi’nin kendisini süper dev karadelikler ve devasa yıldızların çekim gücünden de koruyor. Bu sayede, birkaç bin yıl içinde yaşanabilecek ve yaşamı sağlayan düzeni temelden sarsabilecek gök cismi hareketleri bizler için önemsiz kalıyor.

    Uzaylılarla neden halen karşılaşmadığımızı açıklayan 12 mantıklı sebep

    Samanyolu Galaksisi.

    Uzun ömürlü Güneş

    Bataryası güçlü bir akıllı telefona sahip olmanın verdiği mutluluk ne ise uzun ömürlü bir yıldıza sahip olmanın verdiği his de o kadar anlamlı. Güneş, bir sarı cüce. Yani hmem küçük hem de uzun ömürlü olan nadir yıldız tipine ait. Dev yıldızlar çok daha erkenden sönüp süpernova ile ortalığı birbirine katmaya meyilli iken, sarı cüceler uzun süre boyunca anormal miktarda radyasyon üretebiliyor. Öyle ki, Mars ve Venüs’ün yaşanabilir halinde bugünkü hallerine gelmelerine de Güneş’in neden olduğu anlaşıldı.

    NASA: Güneş fırtınaları Mars’ın atmosferini uzaya süpürdü

    Bol vakit

    Güneş’in en az bir beş milyar daha gezegenimizi ısıtacak ışınlar üreteceğini tahmin ediyoruz. 4,5 milyar yıl yaşındaki gezegenimiz ise bilindiği kadarıyla sadece son yarım milyar yıldır yaşam barındırıyor. Bugün hayattayız, çünkü gezegenimiz bizler için gerekli yaşam şartlarını sunabilmek için fazlasıyla diretti.

    Güneş’in bir yılını 4K kalitesinde izleyin

    Koruyucu gaz devleri

    Jüpiter’in Dünya’nın kalkanı olduğunu biliyorsunuz değil mi? Kendisi olmasaydı dinozorlar gibi sonumuzu getirebilecek asteroidlere maruz kalma riski ciddi ölçüde artacaktı. Burada ilginç bir noktaya değinelim: Gaz devleri genelde yıldız sistemlerinin içlerinde yer alıyor. Güneş Sistemi’nde ise Jüpiter ile beraber arkalara doğru sıralanıyorlar. Bu sayede Jüpiter sadece kalkan görevi görmekle kalmıyor, olağanüstü çekim gücü ile insanlığı tehdit edebilecek gök cisimlerini sağa sola savuruyor. Aynı çekim gücü, New Horizons ve Voyager gibi uzay araçlarını da sapanla atarmış gibi fırlatarak Güneş Sistemi’nin derinliklerine doğru yol almalarını sağlıyor.

    Jüpiter’e göktaşı çarpma anı teleskoba yakalandı

    Jüpiter’in en yakın mesafede çekilen fotoğrafı. NASA, ESA, and A. Simon (NASA Goddard)

    Olağan mı yoksa eşi bulunmaz mı?

    Efendim şimdi gelelim Dünya’nın mükemmelliği hakkındaki iki hipoteze. Bir tanesi bayağılık biri de nadirlik. Nadir Dünya hipotezi, gezegenimizdeki yaşam şartlarının son derece titiz olasılıkların bir araya gelmesinden oluştuğunu ve muhtemelen Dünya gibi bir gezegen bulmanın çok çok zor olacağını savunuyor.

    Bayalığa göre ise istatistiksel olarak Dünya gibi bir gezegenin uzayın bir başka köşesinde yer alma ihtimali çok nadir değil. Bu hipotez, “Dünya’nın özel olarak seçilmediğini” söylüyor. Kısaca Dünya ve Güneş’in yaşamı daha özel kılmak adına benzer yıldız ve gezegenlerden çok da farkı yok.

    Siz ne dersiniz?

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler