Ay tutulması
Dünya’nın yuvarlak olduğunu (çok muntazam olmasa da) anlamak için modern teknolojiye dahi gerek yok. M.Ö 3. yüzyılda yaşamış olan filozof ve bilim insanı Aristoteles, gökyüzünü inceleyerek bunu kolayca anlamıştı. Dünya’nın Ay ve Güneş arasına girdiği Ay tutulması esnasında, uydunun üzerine düşen gölgenin yuvarlak olduğunu fark etti. Buradan yola çıkarak Dünya’nın düz olmadığını kolayca anlamış olmalı.
Gemiler ve Ufuk Çizgisi
Kumsalda veya limanda geçirdiğiniz vakitlerde tanık olduğunuz enteresan bir görüntü mutlaka olmuştur: Gemilerin ufukta bir anda belirmesi değil ancak sanki sudan çıkıyormuş gibi yavaş yavaş netleşmesi. Eğer Dünya düz olsaydı gemiler yolun karşısından gelen otomobiller gibi anında belirirdi. Ancak dalgaların arasından çıkarmış gibi görünmeleri, Dünya’nın yuvarlak olmasından kaynaklanır.
Dünyanın yuvarlaklığını, ufukta beliren gemi gözleminin yanı sıra portakal üzerinde yürüyen karınca deneyi ile de doğrulayabilirseniz. Portakala doğrudan bakarsanız, karıncanın gövdesinin ufuktan yükseliyormuş gibi belirmeye başladığını göreceksiniz. Bunun sebebi, Dünya gibi portakalın da yuvarlak olması. Karıncayı düz bir zemine koyarsanız, görüşünüzün ne kadar iyi olduğuna bağlı olarak karşınızda bir anda belirecektir.
Yıldızların görülebildiği bölgelerin farklı olması
Ay tutulmasından yola çıkarak Dünya’nın yuvarlak olduğuna dair ilk önemli delili elde eden Aristo, farklı gözlemler ile bu düşüncesini güçlendirdi. İkinci kolay tespit, ekvator çizgisinden uzaklaşmanız halinde gökyüzünde gözlemlediğiniz takımyıldızların farklılaşması. Aristo bu durumu şu şekilde not düşmüş: “Sadece Mısır’da görülebilen yıldızlar var… Diğer yandan Kıbrıs’tan görülen ancak kuzey bölgelerinde belirmeyen yıdızlar da var.” Aristo, buradan yola çıkarak Dünya’nın yuvarlak bir yüzeye sahip olması gerektiğini teyit etti. Yuvarların üzerinde farklı yönlere doğru ilerlemek, gökyüzündeki yıldızların belirdiği görüş alanını etkiliyordu. Eğer düz bir yüzeyde olsaydık, ekvatordan uzaklaştıkça karşımıza çıkan yıldızlar değişmeyecekti. Uzayın farklı açılardaki bölgelerine, gezegenimizin 360 derecelik bir küre olması sayesinde bakabiliyoruz. Aristo, bu tespitinden yola çıkarak, Dünya’nın çok da büyük olmadığını fark etti: “Eğer çok büyük olsaydı kuzey veya güneye doğru az bir mesafe kat ederek görüş alanı bu kadar belirgin değişmezdi.”
Gölgeler ve Çubuklar
Antik zamanlarda kullanılan gölge saatleri hepimiz duymuşuzdur. Yere saplanan çubuklar, Güneş’in hareketine göre saati gösteren gölgeleri takip etmek için kullanılıyordu. Eğer Dünya düz olsaydı, Amerika veya Avustralya kıtasında yere saplanan çubuklar aynı gölgeyi gösterirdi. Ancak Dünya yuvarlak olduğu için farklı noktalardaki çubuklar farklı gölgeler oluşturuyor.
Coğrafyanın babası olarak kabul edilen Yunan matematikçi Eratosthenes, M.Ö 2. yüzyılda Güneş ışınlarının yeryüzüne farklı açılar ile düşmesinden yola çıkarak Dünya’nın çapını neredeyse kesin doğrulukla ölçmüştü. Eratosthenes, İskendeyiye ile Mısır’ın Syene (modern Aswan) kentlerinde Güneş’in öğlen saatinde yükselme açısını ölçtü. Syene’de yaptığı su kuyusu deneyi ile ışınların öğlen saatinde direkt düştüğünü biliyordu. Sonrasında İskenderiye’de ışınların düşme açısı ile gölgenin oluşturduğu üçgeni hesapladı. Üçgenin oluşmasını sağlayan kırılma açısını hesaplayarak, Dünya’nın çapına eş gelen mesafeyi çıkardı.
Yükseğe çıktıkça görüş alanımızın artması
Bir arazide gözlerinizi kısarak olabildiğinde uzağı görmeye çalışın. Ardından dürbün ile ne kadar uzağı görebildiğinizi kontrol edin. Bunu yaptıktan sonra bu sefer (dikkatli olarak) bir ağaca tırmanın ve tekrar gözlerinizi kısarak olabildiğince uzağı görmeye çalışın. Dürbün ile etrafı gözlemleyin. Ağacın tepesinden çok daha fazla alan görebildiğinizi fark edeceksiniz. İlk başta düz mantıkla bunun sebebinin yerdeki görüşü engelleyen engellerden arınmak olduğunu sanıyoruz. Ancak sebep bu değil; yükseğe çıktıkça görüş alanızının da açısal olarak artması!
Uçağa binerek deney yapabilirsiniz
Özellikle kıtalararası uçuş yaptığınız uçak yolculuklarında fark edeceğiniz önemli iki detay bulunur:
1- Uçaklar saatte ortalama 800 km hızla ilerlerken hiç yön değiştirmemelerine rağmen aniden Dünya’nın köşesinden dışarı fırlamaz. Tersine, 10 saati aşan sayısız yolculukta hiç rota değiştirmeden ilerledikleri esnada Dünya’nın etrafını dönüyor olurlar.
2- Eğer Atlantik ötesi bir uçuş yapıyorsanız, ufukta Dünya’nın eğikliğini görebileceksiniz. Emin olmayıp sonradan incelemek isterseniz, telefonunuzu uçuş moduna aldığınıza dikkat ederek bolca fotoğraf veya video çekebilirsiniz.
3- Şu soruyu sormadan geçmeyelim: Londra’dan New York’a uçan bir uçak ortalama 10 saatte hedefine ulaşır. Aynı uçak, aynı hızla New York’tan Londra’ya uçtuğu zaman nasıl olur da 7 saatte iniş yapar? Cevap, Dünya yuvarlak olduğu için. Londra-New York seferinde New York uçaktan uzaklaşmaktadır (Dünya batıdan doğuya döndüğü için). Londra’ya uçarken ise bu sefer hedef uçağa yaklaşmaktadır ve uçuş süresi kısalır.
Güneş Sistemi’ne bir göz atın
“Dünya düzdür” düşüncesinin muhtemelen sorgulamakta en çok eksik kaldığı nokta, Güneş Sistemi’ndeki diğer gezegenlere bakmak. Neden sadece Dünya düzdür de diğerleri değildir? Bilim gezegenlerin nasıl oluştuğunu net bir şekilde tespit etmiş ve onlarca yıldır yapılan gözlemlerle bunu doğrulamış olsa da, nasıl olmuştur da Dünya düz oluşmuş ya da düz hale gelmiştir? Kepler Uzay Teleskobu, bugüne dek keşfi doğrulanan 2,851 dış gezegen keşfetmiştir ve hiçbiri düz değildir.
Galileo Galilei, 1610 yılında Jüpiter ve etrafında dolanan birkaç uydusunu gözlemledi. Dünya’nın Güneş Sistemi’nin merkezinde yer aldığını kabul eden görüşün kabul edildiği günlerde, büyük bir gezegen etrafında küçük diğer gezegenlerin hareket ettiği tespiti, fazlasıyla inanılmazdı. Yetmedi, Galileo Jüpiter, Neptün ve sonrasında Venüs’ün de Güneş etrafında döndüklerini fark etti. En önemlisi, hepsi yuvarlaktı.
Kısaca, yüzyıllardır Galileo ve diğer birçok ünlü astronomun yaptığı keşiflerde “düz gezegen” diye bir keşif yapılmadı. Böyle bir tespit, antik uygarlıklar dönemine uzanan gözlemler dahil bilimin tüm temellerini sarsacağı gibi Güneş Sistemi, gezegen oluşunu ve Evren’in geçmişi hakkında tamamen farklı bilgiler sunardı. Ancak bildiğimiz kadarıyla böyle bir Dünya ve Evren yok.
Zaman dilimleri
New York’ta öğlen vakti. Güneş saat 12:00’da 90 dereceyle ışınlarını kente gönderiyor. Aynı dakikada, Dünya’nın diğer ucunda durum çok farklı. Pekin’de saat 00:00 ve Güneş’ten eser yok. Yine aynı dakikada, Avustralya’nın Adelaide kentinde saat gece 01:30. Bu durum, kendi ekseninde dönen, yuvarlak bir Dünya ile açıklanabilir. Bir tarafı karanlıkken diğer tarafının tamamen aydınlık olması, farklı bölgeler için farklı zaman dilimleri doğurur. Eğer Dünya düz olsaydı, Güneş tepesinde bir spot ışığı gibi belirirdi ve karşımıza çok farklı bir görüntü çıkardı. Tiyatroda seyircilerin karanlıkta, sahnenin ise aydınlıkta olması gibi karanlıktan bakan biri Güneş’in düştüğü aydınlık alanı görebilirdi.
Yerçekim etkisi
Dünya düzdür mantığının değerlendirmekten çok uzak kaldığı bir diğer mantıklı konu, yerçekimi. Ayaklarımızın yere değmesini sağlayan yerçekiminin kaynağı, Dünya’nın yuvarlak olması. Bu sayede kütlesi ile sağlanan çekim kuvveti de yüzeyinin her noktasında eşit olarak dağılıyor. Dairenin kütle merkezinde olduğu için üzerindeki tüm nesneleri merkezine çekmeye çalışır. Dünya’nın kütlesi Mars ve Ay’a kıyasla çok daha yüksek olduğu için üzerinde rahatlıkla yürüyebiliriz. Bu aşamada yine portakal üzerindeki karıncayı düşünelim. Kürenin üzerinde ilerlerken düz bir yolda ilerlediğini sanacaktır. İnsanlar için de aynı durum geçerli. Eğer Dünya düz olsaydı, kütle merkezi ortasında yer alacaktı. Yani siz yürürken çekim kuvveti sizi sağa ya da sola çekmeye çalışacaktı. Elinizdeki elma düştüğünde, yere dümdüz değil sağa ya da sola kayarak çarpacaktı. Dünya’nın halen düz olduğunda ısrar edenler, bunu deneyebilir.
Uzay’dan çekilen fotoğraflar
NASA’nın, Roscosmos’un ve ESA’nın on yıllardır insanlığa yalan söylediğini, Dünya’nın aslında bir simülasyon olduğunu veya yealtındaki kertenkele ırkı tarafından beynimizin yıkandığı gibi komplo teorilerine inananlar için zor ama delil ortada. Sputnik’in uzaya ateşlenmesinden bu yana geçen 60 yılda, uzay keşfi çalışmaları Dünya’nın yörüngeden çekilmiş binlerce fotoğrafını elde etti. Bu fotoğraflara NASA, ESA, ESO ve Roscomos arşivlerinden veya astronotların sosyal medya hesaplarından bakabilirsiniz.
Messenger uydusunun 2 Ağustos 2005’te Dünya’dan uzaklaşırken çektiği görüntüler: