Birleşik Krallık’ta düzenlenen Ulusal Astronomi Toplantısı’nda sunulan eksik araştırma ürünü rapor, bilim dünyasından iki hafta çaldı.
Antarktika ve Artik’teki buzul erimelerinin yanı sıra ABD ve diğer kıtaları etkisi altına alan kuraklık, 2100 yılına kadar birçok hayvan türüyle beraber insanlığın büyük kısmını telef edebilecek bir kuraklık tehdidine işaret ediyor.
Öte yandan bu ay başında Britanya Ulusal Astronomi Topluluğu tarafından yayımlanan rapor, bir Mad Max cehennemi bekleyen insanlığa hiç beklemedikleri bir kehanette bulundu: Dünya 2030’lu yıllarda mini buzul çağına girebilir.
Rapoun bilim dünyasında kısa sürede kafa karışıklığına neden olması, doğal olarak medyadan kaynaklandı. İlk olarak 11 Temmuz’da Telegraph’da patlak veren haber, ilgi çeken başlıklar atmaktan hoşlanan Russia Today tarafından günlerce kullanıldı.
Neredeyse her hafta küresel ısınma hakkında haber yapan birisi olarak Profesör Valentine Zharkova ve meslektaşlarının imzası olan rapor bana oldukça tuhaf geldi. Sanayi devriminden bu yana geride kalan yaklaşık 200 yıllık süreçte küresel atmosferin ortalama 2 derece yükseldiği biliniyor. Dahası, 2014’ün insanlık tarihinin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçmesinin ardından, 2015 bu rekoru hemen kırmaya hazırlanıyor.
Peki, Zharkova’nın buzul çağı iddiası nereden çıktı? Bu sorunun cevabı, Güneş’in ta kendisi.
‘Güneş ışınlarından yayılan enerji düşecek’
Güneş’in üzerindeki siyah lekelerden ve bu lekelerin sayısının değiştiği Güneş döngülerinden birçoğumuzun haberi var. Astronomide 11 yılda bir gerçekleştiği düşünülse de, bu aralık sapabiliyor. Güneş’in 2013’te sona ermesi beklenen 24’üncü döngüsünün de 2020’lerin başlarında sonlanması bekleniyor.
Zharkova’yı yanıltan bulgu, 25’inci döngüde Güneş’in faaliyetlerinin yavaşlayacağına, kısacası soğuyacağına inanılması. Bazı bilim insanları, bir sonraki döngünün tarihe ‘Maunder minimum’ olarak geçen ve 1645-1715 yıllarında en düşük Güneş lekesi faaliyetinin gözlemlendiği döneme benzeyeceğini düşünüyor.
Buradan yola çıkan Zharkova da son sürat Dünya’yı tehdit edici etkisini artıran küresel ısınmanın durarak, mini buz çağına gireceğimizi öne sürdü. Makalesinde, Güneş lekelerinin 2030’lu yıllarda yüzde 60 oranında azalacağını belirterek, 1997 yılında yayımlanan Judith Lean imzalı makaleyi öne çıkartıyor.
Makalede, Güneş’in parlaklığının Maunder minimum döneminde metrekare başına 3 W daha düşük olduğunu ve bu durumun yeryüzünde soğumaya neden olabileceğini savunuyor.
Hesaplar eksik kaldı
The Conservation sitesinde Zharkova’nın makalesindeki eksikleri tespit eden Michael J. I. Brown, önemli noktalara değiniyor:
Birincisi, Dünya’nın düz değil, yuvarlak olması nedeniyle, Güneş ışınlarındaki metrekare başına 3 W’lık düşüş gezegenimiz için 0.5 W azalma demek. Bu da buzul çağına girmek için fazlasıyla yetersiz.
İkincisi, Maunder minimum dönemine kıyasla, atmosferdeki CO2 oranı yüzde 40 daha fazla. Hem atmosfer hem de okyanuslarda hapsolan sıcaklık çok daha yüksek ve küresel atmosfer sıcaklığı daha yüksek.
Üçüncü ve belirleyici tespit, Zharkova’nın hesaplarını yaparken iklim değişikliğini değerlendirmemesi ve Güneş’e yönelik değerlendirmesini Güneş radyasyonunu göz önüne almadan yapması.
Güneş kolay kolay güçten düşmez
Güneş’in faaliyetleriyle Dünya’nın iklimi arasında bağlantı olduğu biliniyor. Güneş’ten yayılan enerji değiştiğinde, iklim üzerinde de değişim yaşanıyor.
Güneş’in elektromanyetik radyasyonu tarafından ortaya çıkan güneş ışıması (veya radyasyonu) 11 yıllık Güneş döngüsünde sadece yüzde 0.1 oranında değişim gösteriyor.
Bu değişimi yıllar önceden tespit eden ve bilgisayar modellerin etkisini çıkaran bilim insanlarının doğru olduğunu belirttiği önemli bir bulguya dikkat etmemiz lazım: Güneş Dünya’nın doğrudan buzul çağına girmesini sağlamadığı gibi küresel ısınmanın da sorumlusu değil. Smithsonian Enstitüsü tarafından Şubat ayında üzerine basılan konu, ‘atmosfer sıcaklığının insan kaynaklı sera gazlarından kaynaklandığı.’
Bilinmeyenler yok değil
Zharkova, mini buzul çağı yapan raporun medyada geniş yankılar bulmasının ardından eksikleri olduğunu fark ederek bunları kabul etti. İngilizlerin rapora fazlaca önem vermesinin bir nedeni, Maunder minimum döneminde Britanya ve Avrupa’nın oldukça üşümesiydi.
Raporun eksik kalan yanlarına rağmen, halen Güneş’in iklim üzerindeki etkileri hakkında bilinmeyenler de mevcut. Örneğin, Güneş döngüleri sonunda yayılan morötesi ışınların stratosferde (yerden ortalama 10 km yüksek katman) biriktirdiği enerjinin kesin etkisi bilinmiyor.
Güneş faaliyetinin düşük olduğu dönemlerde atmosferin ışınları daha fazla bloke ettiği ve Atlantik doğusunda haftalar süren hortumlar ve Britanya ile Avrupa’yı soğutan jet akımlarına neden olduğu biliniyor.
Bilgisayar modelleri, Dünya’nın 350 yıl sonra yeniden soğuyacağı bir döneme gireceğine dair bir ipucu sunmuyor. Tersine, kavrulmazsak iyidir.