Fizikçi, Biyoloji Profesörü Jacques Dubochet (1942 Aigle), Sanat Tarihi öğretmeni ve Sanat Terapisti Christine Dubochet’yi (1943,Basel), İsviçre’deki dağ evlerinde ziyaret ettik.
Sanat ve Bilim gibi iki farklı dünyanın insanı olan Dubochet çifti gençlere iyi örnek olabilecek öne çıkan yönlerini sadece DijitalX ile ayrıcalıklı olarak paylaştı. Kendilerine isteğimizi kabul ettikleri için özel olarak teşekkür ederiz.
Nobel 2017 Kimya ödülü sahibi Jacques Dubochet’nin bilime katkılarını daha detaylı anlamak için cryo-elektron mikroskop konulu yazımızı okuyabilirsiniz.
Jacques Dubochet’nin espirili cv’sine bakmak isterseniz tıklayın.
Christine Dubochet’nin birbirinden güzel tablolarına göz atmak için tıklayın.
Röportajımıza geçmeden önce Jacques Dubochet’nin Rosso editions yanyımevinden çıkan 2018, “Güzergah” (Parcours) isimli ilginç kitabından alıntılar yaparak başlayalım:
- Ups Nobel ödülü geldi konulu birinci bölümde: Dün sıradan bir insanken bir anda ünlü olmanın hayatındaki zorluklarına değinerek Nobel ile gelen avantajlı konumunu iyi insanlara yardım etmek için kullandığından bahseder.
- Politik görüş anlamında neden solcusunuz sorusuna cevap olarak “Evimizin bahçesindeki ağaca kuşları avlamak için tırmanarak bizi sinir eden komşunun kedisine bağırıp çağırmak, aşağılamak yada hapse atmak yerine komşumuzla ortaklaşa bir çözüm aradık. En sonunda kedinin boynuna zil taktırmayı akıl ettik. Bu ortaklaşa çözüm bulma isteği benim solcu olduğumu vurgular” şeklinde yanıtlar.
- Ben mi ve Biz mi sorusunun hep bir çatışma ve oyun içerdiğini: “Eğer bir ülkede herkes hilekâr olursa o organizma işleyemez hale gelir. Bazen işçi arıları gibi sadece gelecek jenerasyonların gelişimine katkıda bulunmak için kendimizi sunmalıyız. Çünkü bu yüce bir amaçtır.”
- “Deri hücresi görev yerinden ayrılıp başına buyruk başka bir yere giderse örneğin, kanser ortaya çıkar. Gerektiğinde bir sistemin işlemesi için düzen şarttır.”
Çocuk doğurmanız kariyerinizi etkiledi mi?
CD: Biz yine de eski toprak sayılırız. Yeni modern anneler gibi değiliz. Bizim dönemimizde kadının fedakârlık yapması gayet doğal karşılanırdı. Jacques da ben de çocuk sahibi olmak istediğimiz için, ben fedakarlık yapmaya zaten baştan razıydım.
Jacques’ın tam zamanlı çalışmak üzere Almanya’ya davet edilmesiyle evlendik. Ardından çocuklar doğdu ve benim evde kalıp 2 çocuğa bakmam gerekti. Ama dediğim gibi bunu severek yaptım. Çocuklar biraz büyüyünce de modern bir anne gibi kariyerime devam ettim, Gestalt sanat terapisi eğitimine çocuklar doğduktan birkaç sene sonra yöneldim ve terapist oldum.
Sanat ve Bilim karışımda olan bir çift olmanızın zorlukları var mı?
JD: Çevremde sadece bilim adamı olan çiftlerin ilişkilerinin iyi gitmediğini gözlemliyorum. Dar bir bakış açısıyla olaylara yaklaşıyorlar. Farklılıklar problem değildir tersine birer avantajdır. Asıl soru şu: nasıl birbirinizin yanında mutlu olacaksınız, birbirinizle tam olabilmeyi nasıl hissedeceksiniz? Çünkü her iki tarafta kendi bakışaçılarından bakarak anlaşılma ve kabul edilme arayışı içindeler.
CD: Aklıma ilk gelen örnek Brugge şehrine gittiğimizde ben sanat müzesi gezmek istediğimde Jacques bunu bir zaman kaybı olarak görmüştü, o anda arada bir gerginlik olmuştu. Ama genel olarak ben sanatla uğraşıyorum diye Jacques hep saygı duyup bunun başka bir dünya olduğunu kabul etmiştir.
İkimizinde birbirimizin alanlarına karşı sınırlı bilgisi olduğunu kabul ediyoruz. İkimizde bir noktadan sonra karşı tarafın alanıyla ilgili sıkılabiliyoruz. Örneğin ben bir kez biyoloji kitabını elime aldım almasına ama bitiremedim… ????
Nasıl mutlu olmayı başardınız, birbirinize saygı duyarak mı?
JD: 40 yıldır evliyiz, iniş ve çıkışlarımız oldu. Ama ben mutluyum. Kendimize duyduğumuz saygı kadar karşıdan aynı saygıyı göremeyebiliriz. Bu oyun “ben” ve “biz” arasında oynanır. Seninle iyi olabilmem için önce kendimle iyi olmalıyım. Ama “sen” ve “ben” aynı değiliz. Her zaman sormuşumdur senin değerlerin nedir? Kimse doğru düzgün bu soruya yanıt verememiştir. Herkes tam olarak bu soruya yanıt verebilmeli, bir skandal aslında tam yanıt verememek. Ama bugüne kadar aldığım en net ve akılda kalır cevap şuydu: “kendime saygı, diğerlerine saygı, doğaya saygı”
CD: Jacques’ın kendi alanına tamamen konsantre olmasını ve kendini bilime adamasını saygıyla karşılıyorum. O da benim kendi alanımda sosyal yükümlülüğüm olduğunu hissederek sanata yönelmeme saygı duyuyor. Not vermeyen bir sanat tarihi öğretmenim vardı, aslında ilk kez sosyal alana ne kadar duyarlı olduğumu onunla keşfettim.
Psikoloji alanını da seviyorum. Esas olan kendi alanlarımıza saygı duymak. Sevmek, paylaşmak, çocuklarımız, ortak aktivitelerimizin olması ve politik alandaki katkılarımızın da aynı istikamette muhtemelen birlikteliğimize yardım ediyor. Aynı politik partiler için görev almasak da politik görüşlerimiz birbiriyle uyumlu.
Mülteciler konusunda ikimizde yardım ediyoruz ama değişik şekillerde. Ben daha çok mültecilere sanat terapisi eğitimi verip ayrıca Morges belediyesinin ayırdığı ekolojik bahçelerde öğrencilerle birlikte ortak ekim günleri düzenliyorum. Jacques ise matematik ve fizik eğitimi veriyor.
Christine, bize biraz karakterinizi anlatabilir misiniz? Örneğin asi misinizdir?
CD: Kendi duygu düşüncelerimi söylerim. Biraz daha fazla cesaretli olmayı yeğlerdim ama yine de yeri geldiğinde eleştirmekten çekinmem. Benim babam özellikle çok eleştirel yaklaşan biriydi. Ben hep eleştiri almışımdır. Dubochet ailesinde ise herkes birbirini sever. Jacques, ailesi tarafından ortaklaşa, yakışıklı ve akıllı bulunan kısacası el üstünde tutulan biriydi. Bir de kültürel bir farklılığımız var, ben Alman kantonundan geliyorum, Jacques ise Fransız kantonundan. Ayrıca dil anlamında frankofonlaşan benim. Kimse İsviçre Almancasını bu kantonda, özellikle de okulda hoş karşılamıyordu.
Anti-İsviçre Almancası yaklaşımı yüzünden bir süre sonra ben de Fransızcaya döndüm. Politikada da Fransızca ana dilim olmadığı için bazı noktalarda Şehir Parlamentosu’ndaki hukukçular özellikle bu güçsüzlüğümü beni geri planda bırakmak için kullandılar.
Sabır ve sabırlı olmak kavramları size göre ne ifade ediyor?
JD: İyi bir soru. Bence sabır, yola çıktığın yolun belki de gitmen gereken yol olmadığını anlama kapasitesidir. Yani anladığın anda gitmekte olduğun yoldan geri dönebilmeyi kabul etmektir. Somut bir örnekle: Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Kendimize uygun metotlar kullanırız bir işi yaparken. Ama bu bir başkasına yanlış ya da farklı görünebilir. O zaman ortaya çatışma çıkar. Bir kişiye karşı sabırlı olduğumuzda bu daha çok saygıyla olur. Sabır ve saygı el ele gidiyor. Yani farklı metot uygulayan bir insanla kendi metodumuzu karıştırıp ortaya daha iyi bir şey çıkartabiliriz.
Somalili mülteciye Evinizin kapısını açmak kimin fikriydi?
CD: İsviçre’de bir ev ya da daire kiralamak çok zor, çok zaman alıyor ve herkese yeterince yer yok. Fadumo, Jacques’ın eski öğrencisiydi. Centre mineur dediğimiz yerlerde, 18 yaşına kadar geçici olarak mülteciler kalabiliyor. 18 yaşına geldiğinde merkezi terk etmek zorundalar. Biz Fadumo’yu 18 yaşındayken evimize davet ettik. Şu anda kendisi 21 yaşında. Daha öncede evimizin bir odasını öğrencilere verirdik. Fadumo’dan önce Hintli bir öğrenci kalmıştı örneğin. Elimizden geleni yapıyoruz. Mülteciler için başka yardımlar da mevcut sizinle yaşamadan ama ihtiyacı olduğunda size gelebildiği sistemler mevcut. Bir çeşit mültecinin vaftiz anne ve babası olabiliyorsunuz. Lozan’da geçenlerde mülteci günü düzenlendi orada yaklaşık 300 kadar çift vardı yardım etmek için, ufak bir azınlık. Herkes yardım ediyor diyemem ama yine de gönüllü çalışan (hukukçu, öğretmek vs.) çok insan var.
Cehalete karşı ne yapılmalı? Toleranslı mı olunmalı, savaşılmalı mı, konuşulmalı mı?
JD: Cehalet bir yana, bir de bile bile cahil kalma isteği var. Bu kendimizi nasıl inşa etmek istediğimize bağlı. Sistemimi, kendimi tamamlamak için mi ya da ya da yarım kalmak için mi kurmalıyım yani tam olmaya çalışmak için mi harcamalıyım yoksa olduğum gibi mi kalmalıyım hep?
Ayrıca şuna da bakmalıyız: Bu kurduğumuz sistem dışarıya açık mı? Yeterince bilgili miyim, kendime güvenim var mı? Eğer kendimize güvenimiz yoksa başkasından güven bekliyoruz. Amerikalıların bir kısmı Trump’a, Amerikan hayaline inanıp oy veriyor “ben başaramadım ama o başaracak” diyor. Bu ne kadar doğru?
Büyük bakmak ve büyük görmek gerekiyor. Cahil insanlar kendi sistemlerini sadece korumaya çalışıyorlar. Kendi işleyişlerini değiştirmek istemiyorlar, bunu bir tehdit olarak algılıyorlar. Onlarla savaşmak ya da ceza vermek yerine aynen bir çocuğu eğitir gibi destek olunmalı ve onları aydınlatmaya ve ilerletmeye çalışmalıyız.
Teşekkür ederiz.
Dubochet çifti için anlatılacak çok şey olmasına rağmen son olarak diğer gözlemlerimi sıralamak isterim: Dubochet çifti zamanını iyi kullanmasını başaran, çok okuyan, az uyuyan, yaşlarına nazaran çok zinde, çevik, doğa sever, iklim değişikliği konularında aktif olarak çalışan, bir çok klübe üye, duyarlı, sosyal bilinci yüksek, özellikle mültecilere yönelik gönüllü eğitimler sunan, evlerinde barınmasına yardım eden, kısacası çok yönlü birer hümanistler.
Kendilerine “sizler bu dünya için birer ödülsünüz” demek isterim.