Çin, Dünya tarihinde yine bir ilke imza atarak Kuantum Uydu Proje’sini hayata geçirdi. Avusturyalı ve Çinli bilim insanlarının ortak çabalarıyla hayat bulan proje, beklenildiği gibi devam ederse iletişimi hiç olmadığı kadar güvenli bir yere taşıyabilir, mesela uzaya.
Kuantum Uydu Projesi Nedir?
Bilinen güvenlik sistemleri yerine fizik kanunlarını baz alan bir güvenlik sistemiyle ağ sistemi oluşturmayı planlayan bu projenin ilk uydusu ‘Micius‘ uzaya doğru yol aldı bile.
Micius uydusu adını 2.500 yıl önce yaşamış Çinli bir filozof ve bilim insanı olan Mozi’den alıyor. Uydunun her 90 dakika bir Dünya etrafında bir tur atması bekleniyor.
Micius uydusu, taşıdığı kristal sayesinde Dünya ve Uzay arasındaki kuantum parçacıklarını ve fotonları kullanarak veri çözümleme ve aktarımını gerçekleştirebilecek.
Bu parçacıkların çalışma prensibi ise sistemin asıl avantajlı yanı. Sadece yetkili kişilerce veri aktarımı yapılabilecek ve eğer biri parçacıklara dışarıdan müdahale ederse, parçacık kendini imha edecek. Daha da iyi olanı ise, parçacıkların durumunu takip eden bilgisayar sistemleri sayesinde taraflar bir müdahale olduğunu görebilecek. Bu sistem Çin’in diğer ülkeler tarafından yapılabilecek siber casus’luğu önlemesini sağlamakla beraber, Çin’in siber saldırı yapabilmesine imkan sağlamıyor.
ABD, Japonya, Kanada gibi ülkelerin bilim insanları kuantum ile ilgili çalışmalar yapmak için can atsa da, hükümetler bu konuyu çok da ön planda tutmuyorlar. Resmi olarak açıklanmasa da Micius’un sadece AR&GE kısmının 101 Milyar dolara mal olduğu biliniyor. 2001’de Avrupa Uzay Ajansı’na sunulduğu halde bütçe bulamayan araştırma projelerinde yer alan Viyana Üniversitesi’den fizikçi Anton Zeilinger şu anda Çin’deki projede görev alıyor.
Uyduyla ilgili testlerin başarılı olması halinde 19 tane daha uydunun fırlatılmasıyla bütün gezegeni çevreleyecek bir ağ sistemi düşünülüyor. NASA’da görevli fizikçi Paul Kwiat‘ın kuantum sistemi ile ilgili görüşü şöyle; “Eğer Çin kuantum şifrelemede başarılı olur da uzaya daha fazla uydu yollarsa bu uydulara teleskop formu verip Jüpiter’in uydularındaki araba plakalarını bile okuyabilecek bir güce sahip olabiliriz”
Yapılan ilk testlerin başarılı olması halinde; kuantum testlerinin uzayda yapılabilmesi, kuantum parçacıklarını kullanarak kilometrelerce öteye (belki galaksilere) mesaj gönderilebilmesi mümkün olacak. Alınan ilk sonuçlar ise durumun ‘beklenen de iyi’ olduğu yönünde.