Garlarda sabahlarsınız,
Aç kalırsınız,
Tren peşinde koşarsınız,
Otostop çekersiniz,
Sırt çantanız eviniz, haritalar en iyi dostunuz, yoldaki insanlar ise aileniz olur.
Interrail tam anlamıyla budur işte.
Interrail sadece bir tren bileti değildir aynı zamanda bir ruhtur. Az para ile tatili doyasıya yaşamaktır Interrail ruhu. Yol sizi öyle farklı yerlere götürür öyle farklı insanlarla tanıştırır ki neden bunu daha önce yapmadım diye binlerce kez pişman olursunuz.
Benim hikayem ise 28 gün 4 ülke 13 şehir ve tek başına benden oluşuyor.
İtalya, İspanya, Fransa, İsviçre. Her ülke bana ‘ben bu ülkede yaşarım dedirtti’
Amaçlarım:
- Aceleye getirmeden şehri doyası gez!
- Couchsurfing kullan ve asla hostele para verme,
- Tanımadığın insanlar ile vakit geçirerek şehri dolaş,
- Olabildiğince telefondan uzak kal,
- Suya asla para verme,
- Trenlere asla kaçak binme.
ROTA
Rotam Roma, İtalya’dan başlıyor ve Zürih, İsviçre ile bitiyor. Bu rotayı seçmemin özel bir nedeni yoktu. Tamamen kafama göre oluşturduğum bir rotaydı ve aslına bakarsanız tam olarak gitmek istediğim yerlere de gidemedim. Çünkü yolda iken sürekli planınızı bir nedenden dolayı değiştirmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bende bu yüzden sürekli planımı değiştirdim ve hiç planlamadığım muhteşem yerler görme şansına eriştim.
İtalya’da 9, İspanya’da 8, Fransa’da 7, İsviçre’de 4 gün kaldım ve 28 gün boyunca sadece 9 gün hostelde, geri kalan günlerde ise Couchsurfing sayesinde hayatta kaldım.
İTALYA
Uçağım İtalya’ya ininceye kadar düşeceğini, İtalya’da darbe olacağını veya bomba patlayacağını düşünüp duruyordum. Kısacası, bir şekilde seyahatimin iptal olacağı fikrindeyken neyse ki öyle olmadı.
Çünkü bu benim ilk yurt dışı deneyimimdi. Haliyle kimse ilk yurt dışı seyahatinde bir problemle karşılaşmak istemez öyle değil mi? Başlangıçta kafamda kocaman bir ayı canlandıramıyordum. Bir sorun çıkacak ve ben gidemeyeceğim! Ta ki ilk durağım Roma’ya inip Kolezyum’u görene kadar.
İtalya’da kafanızı çevirdiğiniz her yerde muazzam bir derecede tarihe ve sanata dair bir şeyler görebilirsiniz.
9 Gün boyunca Couchsurfing kullanmak
Couchsurfing sayesinden 9 gün boyunca hostlarda kaldım ve hiçbir gün hostele veya otele para ödemedim.
Couchsurfing sizin seyahatinizde en büyük kurtarıcınız olur çünkü sadece 5-6 saat uyumak için hostellere 20€ – 30€ ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bu da bir Interrail’ci için çok büyük bir para demektir.
Couch bulurken, dikkat etmeniz gerekenler ise evine gideceğiniz insanların profilini kesinlikle dikkatlice okumak olmalı. Evlerinde hangi saatler arası kalabilirsiniz? Sabah kaçta işe gidiyorlar? Akşam kaçtan sonra eve girebilirsiniz gibi gibi.
Sokaklar’da kaybolun
Eğer yolda iseniz ve gerçekten yeni yerler keşfetmek istiyorsanız anın tadını çıkarmanızı ve her gördüğünüz yeri olabildiğince dikkatlice izlemenizi tavsiye ediyorum. Unutmayın deştikçe altından bir şeyler çıkan müthiş bir tarih sahnesiyle başbaşasınız! Roma’nın, Venedik’in, Pisa’nın, Milano’nun sokaklarında kaybolmak belki de bu zamana kadar yaptığınız/ yapabileceğiniz en mükemmel işlerden biri olabilir.
Telefon’dan uzak durun
Tatilin amacı rutin olarak yaptığınız işlerden uzak kalmaktır. Tatilinizi, Google Maps’te önemli noktları bulmak ile harcamayın. Cep haritalar ile yolunuzu bulmaya çalışın. Bu şekilde şehri ezberlemeniz daha kolay olacaktır.
Pizza ve Makarna yemeden dönmeyin
Evinde kaldığım her insan bana o muhteşem soslu makarnalardından yaptı. Öyle ki İtalya’daki çoğu insan evlerinde Pizza yapıyor ve tatları gerçekten muhteşem! En meşhur Pizza ise Margherita’dır, şiddetle tavsiye edilir.
Şehri Yaşamak
Elinizde bir harita var ve 1 gün içerisinde işaretli yerleri gezmeniz gerekiyor. Bu tatilinizi işkence haline dönüştürebilir özellikle de İtalya’da. Şehri yaşamak demek, Venedik’in kaldırımında saatlerce oturmak, Pisa’da bisiklet sürmek, bilmediğin sokakları karış karış dolaşmak demektir. Eğer gezeceğiniz şehir için birkaç gün ayırdıysanız o seyahatten tat almanız mümkün değil.
İtalya’da gezdiğim şehirler ise sırası ile şöyle ;
Roma – 3 Gün
Pisa – 1 Gün
Venedik – 3 Gün
Milano – 2 Gün
ROMA
Roma’nın benim gözümde ayrı bir yeri var çünkü Roma benim yurt dışında gittiğim ilk şehir. Uçağım Roma’ya indiğinde Roma’da olduğuma inanamıyordum fakat çok kısa zamanda alışıp kendimi doğruca şehrin ortasına attım ve adete köyden indim şehre misali etrafı görmeye çalıştım.
Seyahate başlamadan haftalar önce Couchsurfing’ten hostlar bulup onlarla kalacağım yeri garantilemiştim bile. Bea, Silvia, Patrizia, Marco, Diego ve Alinne. Bu insanlar beni toplamda 9 gün boyunca evlerinde misafir etti ve bana her sabah kahvaltı hazırlayıp, akşam yemeği yedirdiler. Hepsi birbirinden misafirperver ve müthiş insanlardı. Eğer böyle insanlar ile tanışmayıp sadece şehri görüp hostelime dönseydim Roma hakkında bu kadar çok şey öğrenemezdim.
Dipnot : Hostellere para vermeyin. Şehre karışın. Gittiğiniz ülkeden/şehirden olabildiğince yeni insan tanıyarak dönün.
Şehir içinde asla metro kullanmadım çünkü tüm turistik yerler yürüme mesafesindeydi. Her yere yürüyerek gidebilirsiniz bu şehirde. Kış olmasına rağmen tüm turistik yerler hınca hınç doluydu özellikle Aşıklar Çeşmesi.
Roma’da şehir merkezinde kaldığınız sürece her adım attığınız yerde mutlaka görülesi bir yer var.
Gezerken en çok fark ettiğim şeylerden biri araçların yayalara olan saygısı. Muazzam bir şey! Düşünsenize karşıdan karşıya geçmek istiyorsunuz ve siz daha yola adımınızı atmadan bütün araçlar size hürmeten yol veriyor. Haliyle bu da bizim ülkemiz için pek alışılagelmiş bir durum değil ama bu özelliği nasıl benimsediysem ülkeme döndüğümde buradaki durumu hayli yabancıladım.
Roma’daki Favori yerlerim Vatikan Müzesi ve Vittorio Emanuele II Abidesi. Sanata ve tarihe hiç bir ilgim olmamasına rağmen Vatikan müzesinde tam 3 saat zaman geçirdim. Vittorio Emanuele II Abidesinde ise en üst kata çıkıp tüm Roma’ya tepeden bakmalısınız!
PİSA
Pisa sanıldığı gibi sadece Pisa kulesinden ibaret değil. Görülmesi gerek muhteşem bir nehri ve sokakları, dinlenmesi gereken muazzam bir sessizliği var.
Hayatım boyunca Pisa kulesinin neden eğik olduğunu hiç merak etmemiştim ta ki Pisa’da Diego ve Alinne ile tanışana kadar. Onlar bana kulenin neden eğik olduğunu anlatmakla kalmayıp aynı zamanda Brezilya yemeğinden, en iyi pizzalara kadar da tattırdılar.
Pisa’nın ortasından çok büyük bir nehir geçmekte ve bu nehir etrafında sabah akşam insanlar koşmaktadır. Öğlen saatlerinde Pisa kulesine giderseniz etrafta, Pisa kulesine doğru Pikachu hareketleri yapan yüzlerce insan görebilirsiniz. Ben ise bu Pikachu hareketimi akşama sakladım. Özel bir sebebi yok sadece akşam gitmemden kaynaklanan bir durumdu.
Şehirde toplu taşıma neredeyse çok az çünkü çok küçük ve insanlar bir yere gitmek istediklerinde bisiklet kullanıyor.
VENEDİK
Su sesinden başka bir sesin olmadığı bir şehir düşünün. Ne araba sesi, ne korna sesi, ne makine sesi, sadece su sesi…
Şehirde adım attıkça ne kadar huzur verici olduğunu dalga seslerinden anlıyorsunuz.
Venedik dünyadaki en güvenli şehirlerden biridir. Sokaklarda polis yok denecek kadar azdır. Hırsızlık olayları çok olmaz ve bunun beraberinde insanlar geceleri evlerinin kapılarını kilitlemek durumunda kalmazlar.
Venedik’te diğer mükemmel şeylerden biri ise festivallerdir. Şubat ayında dünyaca ünlü olan ‘Venedik Festivalleri’ başlar. Venedik festivalinde insanlar, farklı kostüm ve maskelere bürünerek sokakta gösteriler düzenler ve neredeyse herkes sokakta kostüm ile gezer.
Venedik’te maskelerin ne kadar ünlü olduğu ilk bu fırını görünce anladım.
Bir fırıncı dükkanında yapılabilecek harikalar;
Bir çok yazar Venedik’te yaşadığı veya doğduğu için burada tüy kalem çok ünlüdür. Örneğin bir mağazaya girdiğinizde burada yüzlerce çeşit tüy kalem bulabilirsiniz.
MİLANO
Milano denince artık aklıma ilk ve tek gelen şey “Moda”. Milano gerçekten çok büyük bir şehir fakat şehir merkezinden biraz uzaklaşacak olursanız, göreceğiniz tek şey moda galerileri ve mağazalar olacaktır.
Şehrin tam ortasında dünyanın en büyük katedrallerinden olan Milano Katedrali ve onun hemen yanında yine dünyanın en ünlü galerinden Vittoriana Emanuela Galerisi bulunmaktadır,
Milano’da kaldığım host’um ise bir Film Yapımcısıydı ve evinde yüzlerce DVD vardı. Ondan öğrendiğim şey tüm İtalya’nın özeti gibi oldu benim. Böyle güzel insanlar ile karşılaştıkça yol dahada güzelleşiyor