Ressamlara, şairlere, yazarlara, gezginlere, bilim insanlarına ve daha birçoğuna ilham veren gökyüzü…
İnsanlar,var olduğu zamandan bu yana evren onlar için ulaşılamaz, büyüleyici bir görkeme sahipti.
İnsanoğluna gizemli ve belki de romantik gelen gökyüzü ile ilgili ne sorular bitmiştir ne de cevapları bulunmuştur. Binlerce yıldır insanoğlu hep gökyüzüne bakmış aynı gökyüzü altında yaşamış fakat birbirinden oldukça farklı şeyler görmüştür.
Astronomi olarak bilinen bu dal, genel olarak gökyüzündeki cisimleri, onların hareketlerini, fiziksel ve kimyasal yapısını inceleyen bir bilimdir. Gökbilimi olarak da adlandırılır. Bu alanda eğitim almış kişilere de astronom yani gökbilimci denilir.
İlkçağlarda bilim denildiğinde akla ilk gelen uygarlıklar Mısır, Hint, Çin ve Mezopotamya uygarlıklarıdır. Bu dönemde yaşayan insanlar yaşamlarını devam ettirebilmek için gökyüzünde ve yeryüzünde gerçekleşen veya gerçekleşebilecek olayları takip etmek ve planlama yapmak zorundaydılar. Gökyüzündeki yıldız konumlarını mevsimleri takip etmede, yer-yön belirlemede, meteoroloji olaylarını anlamada ve takvimler oluşturmada kullanmışlardır.
Bilim Gelişmesi ve Anadolu Topraklarında Ortaya Çıkması
Yerleşik hayata geçiş, tarım faaliyetlerinin başlamasına ve bu faaliyetlerin takip edileceği takvimlerin oluşmasına katkı sağlamıştır. İslamiyetten önce ise gök olaylarını Tanrılara benzetmişlerdir. Mars gezegenine savaş tanrısı, Venüs’e güzellik, Satürn’e tarım tanrısı demişlerdir. Herhangi bir gök olayında tanrıların onları izlediğine, duyduğuna, kızdığına veya sevdiğine inanmışlardır.
Astronominin, yerleşik hayata ve tarıma geçişi ile başladığı kabul edilirse Eski Mısır ve Mezopotamya tarihi iyi bilinmelidir.
Mezopotamya uygarlıklarını anlamadan Anadolu uygarlıklarını anlayamayız. “İki nehir arası” anlamına gelen Mezopotamya medeniyetlerin doğuş ve çöküşüne tanıklık eden zengin bir kültür mirasa sahiptir. Tarımsal faaliyetler ile yerleşik hayata geçiş bu uygarlıklar için Nil nehri çok önemli bir geçim kaynağıydı.
Nil nehrinin taşma ve yükselme zamanlarının bilinmesi gözlemsel kayıtların tutulması gerekliliği bize uzun süreli gökyüzü gözlemleri yapıldığını göstermektedir. Uzun süre gözlem yapabilme başarılarıyıllar öncesinde görülmüş gökolayları kayıtlarına sahip olmalarını sağlamıştır. Bu kayıtların Ay ve Güneş’in gözlemsel hareketleri periyotları, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’e ilişkin bilgilerdir. Çinliler, gezegenlerden çok yıldızları esas almıştır.
Seyyahlar ve denizciler seyahatlerinde kutup yıldızı sayesinde yön bulmuşlardır. Bu vesilelerle temelleri atılan astronominin Yunan, Hint ve Mısır havzalarında önem arz etmesi ve bilinmesi büyük bir öneme sahiptir. Uzun süreli yapılan gözlemler ve bunların kayıtları Antik Yunan astronomisininde temellerini oluşturmuştur.
Tarihte Astronomi
Antik Yunan’da filozof, felsefeci ve matematikçiler olup bitenleri yorumlamaya, bunları bilimsel bir sebebe dayandırmaya çalışarak geliştirdikleri matematik ve geometri teoremleri ile gökbilimin gelişmesine büyük bir katkı sağlamışlardır. Bilimsel bilgiden ziyade bir bilim olmayan astrolojiye de yön vermişlerdir. Yıldızların, insan yaşamları üzerinde etkili olduğuna inanmışlar ve bu doğrultuda yorumlar yapmışlardır. Mitoloji adı verilen bu efsane hikâyeler anlatılmış ve yazılmıştır.
Kralın uzun yaşayıp yaşamayacağını, çıkılan seferlerde başarılı olup olunamayacağı, hastalıklar ve bunların tedavisi gibi birçok konu ile alakalı durumlar saymak mümkündür. Bunlar ve daha fazlası gözlemsel astronomiye bağlı pratik bir bilgi toplama ve bunları saklanmasını, Yunan bilginlerin bunları matematik hesaplamaları ve geometri formülleriyle ile birleştirip evren modelleri oluşturması iletoplanan bu somut veriler modern astronomi temelleri fark etmeden atılmış olmuştur. Gökyüzünde gerçekleşen olayların bilimsel bir açıklamasını yapabiliyorlardı belki ama “Evren neden oluştu?,
“Evrende yalnız mıyız?” sorularının cevabını bulmaya yetmiyordu ve yetmemişti.Bilim insanları filozof ve felsefeciler bu soruların yanıtlarını kendi inançları ile bulmaya ve açıklamaya çalışıyor hatta buldukları her yeni bilgi din adamları ve diğer meslektaşları ile tartışmaktan geri durmuyorlardı. Batı medeniyeti için yavaş yavaş karanlık bir sürece girilen bu dönemde kilise bu çalışmaları yasaklamış devam edenleri ise en ağır şekilde cezalandırmıştır.
İslam ve Astronomi
İslam topraklarında ise süreç tam tersine olmaya başlamıştır. “Oku” emrinin gelmesi ile birlikte alimler okumaya, araştırmaya, öğrenmeye ve bilgiyi aramaya başlamıştır. Önceki medeniyetlerden öğrendiklerinin üzerine kendi bilgeliklerini eklemişler ve Orta çağ döneminin parlamasına katkı da bulunmuşlardır. Namaz vakitlerinin bilinmesi, kıble yönü tayini, yer-yön bulma, Ramazan’ın başlangıcı, Ay’ı evreleri ve konumu gibi hususların bilinmesi İslam alemi için önem arz etmekteydi. Bu kapsamda açılan medreseler ve kurulan rasathaneler ile donanımlı dakik ve hassas ölçümler yapabilen astronomlar yetişmiştir.
Bu ilmi öğrenen her astronom başta yaşadığı bölge, saray veya devlet için araştırmalar ve çeviriler yapmaya devam etmiştir. Başta Usturlap olmak üzere geliştirdikleri gözlem aletlerini padişaha sunarak kullanmışlardır. Tüm bu çalışmaları yazılı kaynak haline getirerek, bu araştırmalar ve aletlerin kullanımı medreselerde yeni yetişen genç âlimlere referans olmasını ve çoğalarak yayılmasına katkı sağlamışlardır. Yapılan bu çalışmalar ile daha hassas ve kapsamlı gökyüzü gözlemi yapabilmek için rasathaneler kurulmuştur. İslam medeniyetinde kurulan ilk rasathane örneğini Abbasi halifesi Halife Mem’un zamanında 800’lü yıllarda önce Bağdat ardından da Şam’a kurulan rasathanelerdir.
Ardından bugünkü Azerbaycan topraklarına Hülagü Han’ın emri ile kurulan Meraga ve 1400’lü yıllarda Uluğ Bey tarafından kurulan Semerkant rasathaneleri en önemli rasathane ve medreselerdendir. Bunlar gibi onlarcası her halife ve padişah döneminde kurulmuş yüzlerce âlim yetişmesine katkı sağlamıştır. Bu kurumlarda yetişen Müslüman âlimlerin başında Ali Kuşçu, Kadızade-i Rumi, Tusi, gibi onlarcasını sayılabilir. “İlim Çin’de dahi olsa arayınız” düsturu ile hayatlarını bilime adayan bilimin sultanlarının isimlerini saymakla ve anlatmakla bitiremeyiz.
Takiyüddin ve Astronomi
Osmanlı döneminde kurduğu İstanbul rasathanesi ile gönülleri fetheden Takiyüddin, ülke çapında gökbilimin gelişimine temel atmıştır. Dönem padişahı bu tarz bilimsel gelişmeleri yakından takip ederek maddi ve manevi hiçbir desteğini esirgememekteydi. İstanbul rasathanesi ile başlayan süreçte her gelen padişah kendi adına rasahatneler ve muvakkithaneler kurdurarak sağlıklı gözlem sonuçları elde edilmesini istemiştir. Fakat tüm bu gidişatı gölgede bıraktıran olay bir kuyrukluyıldız geçişiydi.
Kuyrukluyıldız geçişinden sonra ülkede görülen veba salgınının bu gök olayı ile bağlantılı olabileceği dedikosusu hızla yayılarak bir kaos ortamı oluşmasına zemin hazırlamıştır. Padişah, bu kaosu engellemekteki çareyi rasathaneyi yıktırmakta bulmuştur. Padişah aslında burada sadece rasathaneyi değil, insanların gökbilimine olan ilgisini ve merakının yıkmıştır.
Rasathaneler
Yaşanmış bu hadiselerden sonra astronomi kendi kaderine terk edilmiştir. Ülkemizde yaşanan bu talihsiz gelişmelerden sonra eğitimlerini Avrupa’da tamamlayan bilim insanları devlet üniversitesi himayesinde kurulan astronomi bölümlerini kurmuşlardır.
Bu üniversitelere bağlı rasathaneler ile gökbiliminin yeniden canlanmasına katkı sağlamışlardır. Fakültelerde eğitimini tamamlayan astronomlar ülkemizin farklı birimlerinde çalışarak geçmişten kalan bu kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarmayı hedef edinmiştir.
Yurdumuzun buram buram kültür, tarih ve sanat kokan her bir İstanbul, Edirne, Bursa gibi Konya’da da bu vazifeyi bugünlerde Konya Bilim Merkezi yapmaktadır. Konya Bilim Merkezi Astronomi Kulübü 2016 yılından beridir insanları gökyüzü ile buluşturmakta ve bu değerleri yaşatmaya devam etmektedir. Bu kapsamda gelişen teknoloji, sanayi ve eğitim materyalleri ile bu mirasın kalıcı ve devamlılığını sağlamak adına üzerine düşen görevi yerine getirmeye devam etmektedir. Umarız aynı gökyüzü altında bu heyecan dinmezve kültür mirasımız hiç bitmez…
Kaynaklar
Genel bilgiye yardımcı kaynaklar:
Yavut Unat, İlkçağlardan Günümüze Astronomi Tarihi, Nobel Yayın Dağıtım, 2006
Ali Bakkal, İslam Astronomi Tarihi, Rağbet Yayınları, 2017
Patrıcıa Fara, Bilim Dört Bin Yıllık Bir Tarih, Metis Bilim,2009
https://www.tarihiolaylar.com/
Görseller
Şekil 1b: https://www.bilgiyayinevi.com.tr/kuyrukluyildiz-altinda-bir-izdivac
Şekil 2:https://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/mezopotamya-312
Şekil 3: https://tr.pinterest.com/pin/369435975678870896/
Şekil 4: https://tr.pinterest.com/pin/52846995614862672/?d=t&mt=signup
Şekil 6:https://islamansiklopedisi.org.tr/semerkant
Şekil 7: http://www.marmarayerelhaber.com/ayse-hur/35339-takiyuddin-ve-kuyruklu-yildizli-1577-ramazani
Şekil 8: http://www.marmarayerelhaber.com/ayse-hur/35339-takiyuddin-ve-kuyruklu-yildizli-1577-ramazani
Şekil 9: https://www.miniaturk.com.tr/tr/konya-karatay-medresesi-eser-925
Şekil 10: https://bilimmerkezleri.tubitak.gov.tr/
İlgili Okumalar için
Ölmek için Güneş Sistemi’ne gelen kuyrukluyıldız: 2I/Borisov
İnsanoğlu gezegenini korumak adına gökyüzünü derinlemesine takip edecek