Peru-Şili Çukuru olarak da bilinen Atacama, iki ülkenin kıyılarının yaklaşık 160 km açığında yer alıyor. 590,000 kilometrekarelik alan kaplayan Atacama Çukuru’nun en derin noktası Richards Deep. Derinliği 8,064 m olan çukurun uzunluğu 5,898 km ve genişliği 64 km.
Atacama, dünyanın en derin noktası Mariana Çukuru’na kıyasla yüzeye yaklaşık 3 km daha yakın. Tıpkı Mariana gibi güneş ışığından tamamen arınmış olan Atacama’nın derinlikleri, bir insanı bir saniyede dümdüz edecek basınca ve buza çevirecek soğuklara sahip. Buna rağmen, Newcastle Üniversitesi tarafından yapılan en son keşif, çukurun yaşam dolu olduğunu gösterdi.
İki denialtı keşif aracının 100 saat çekim yaptığı keşifte, elde edilen görüntüle karides benzeri amfipotlar ile uzun bacaklı deniz kenelerini ortaya çıkardı. Dahası, üç tane yarı şeffaf ve pulsuz balık görüntülendi. Balıklar mavi, mor ve kırmızı renklere sahip. Yeni bir deniz salyangozu türünü temsil eden balıklar, Liparidae familyasına ait.
Mariana Çukurunun 7485 metre derinliğinde keşfedilen ve bu özelliğiyle en derinde yaşadığı bilinen canlı unvanına sahip Mariana deniz salyangozu (Pseudoliparis swirei) da Liparidae familyasına ait.
Araştırmada yer alan derin deniz biyoloğu Thomas Linley, yaptıkları keşiflerin birçoğunda yeni yaşam türlerine rastladıklarını ancak “birbirinden bu kadar farklı canlıları tek seferde bulmanın nadir olduğunu” belirtti.
Plastik atıklardan kaçış yok
Videoda, balıklar denizaltı araçlarına yem olarak takılan ölü balıkları keyifle mideye indirirken görülüyor. Boncuk gibi küçük gözlere sahip olan ve anormal basınçlara jelatinsi vücutlarıyla dayanan balıklardan bir tanesi binbir güçlükle yüzeye taşınabildi. CT taramaları, süper tuhaf balığın anatomisini gözler önüne serdi.
Linely, her ne kadar okyanusun derinliklerinde yaşıyor olsalar da uzaylı deniz salyangozlarının da plastikten nasibini alabileceğini söyledi. Geçmişteki keşiflerde toplanan amfipot örneklerinde mikro plastik atıklarının bulunması, okyanusların ne kadar kirlendiğine en çarpıcı örneklerden biri.
Linely, “küresel ölçekteki bir kirlenmeden hiçbir canlının kaçamayacağını” belirtiyor. En azından, okyanus canlılarının nasıl korunması gerekeceği konusunda yeni bilgiler elde ediyoruz.