Bundan 2 yıl önce üretici firmalar sektörle ilgili yanlış bir öngörüde bulundu. Dediler ki; “tabletler ve akıllı telefonlar yükselişte, dizüstüler ve konsollar düşüşte.” Açıklamalara ve rakamsal oranlara baktığımız zaman kısmen doğru bir öngörüydü ancak stratejileri pek de bu yönde değildi. Bir parantez açmak gerekirse, bu konuda işletim sistemlerinin ne kadar önemli bir rol olduğunu, cihaz satışlarını direkt olarak etkilediğini gördük. Beklentilerin ışığında bakacak olursak, 2013 itibariyle mobilite dünyasında pekçok şey değişti. Tasarım anlayışlarını ve yazılım anlayışlarını tamamen değiştiren firmalar, minimalizmden kendilerini soyutlaştırarak, hatalı malzeme seçimlerini uygulayarak üstelik yanlış bir pazarlama stratejisiyle şu sıralar tepetaklak olmuş durumdalar. Aşağıda Dijitalx’in bu konuda hazırladığı raporun maddeleri bulunuyor.
Yanlışların en büyüğü materyal değişikliği
Akıllı telefonlarda kullanılan yaygın materyallerin başında plastik karışımdan elde edilmiş materyaller geliyor. Hem tabletlerde hem de akıllı telefonlarda yaygın bir şekilde plastik ve metal kullanılırdı, hissiyatı daha üst seviyelere çekebilmek adına da endüstriyel olarak görünüm ekliyorlardı. Kullanıcılar tarafından pek beğenilmese de üreticiler açısından ‘sağlamlık’ açısından çok mantıklı bir seçim. Yanlışlıklar silsilesi, materyallerin metale dönüşmesiyle yaşanmaya başlandı, özellikle HTC’nin bu materyalin yanısıra yekpare tasarımla öne çıktığını gördük.
Üreticiler, kullanıcıları hissiyat açısından memnun edebilmek adına metalin üstüne gittiler ve aynı zamanda yekpare tasarım, kapaksız tasarımlar da uygulanmaya başlandı. Yanlış burada doğdu ve üreticiler hissiyata önem vererek telefonların uzun vadeli sağlamlıklarından ödün vermeye başladılar.
Madde madde geçecek olursak; plastik materyaller, akıllı telefonlarda şunlar gibi avantaj sağlıyordu:
- Plastikler, aşınmalara, çizilmelere, bükülmelere en dayanıklı malzemelerdir. Plastik üretimi maliyet açısından metale oranla daha pahalı bir süreç olmasına karşın, plastiğin değişimi metale oranla daha basittir.
- Plastik materyaller, darbe emici güce sahip. Özellikle üreticiler telefonların arka yüzünü plastikle kaplayıp, oval bir silüet ile birleştiğinde darbenin emilmesi artıyor, telefonun hayati sistemlerinde bozulmalar görülmüyor. Plastik arka yüzler genelde kapak tasarımına sahip olduğu için darbeyi almasıyla birlikte dağılır ve darbenin tüm şiddetini üzerine çeker. Kırılan sadece plastik olur.
Görselde, oval kullanımların en önemli örneğini görüyorsunuz. Tank tasarımcıların, tankların mermiler tarafından daha az darbe alabilmesini sağlamak adına oval tasarıma başvurdular. Böylece mermiler zırha doğrudan temas etmiyordu.
Bu doğrultuda şunu uyguladılar: Gorilla Glass, elbette telefonlara ekstradan sağlamlık sağladı ancak daha sert düşüşler için bir düşüş momentumu belirlendi. Düşüş momentumuna göre, telefon önceden öngörülmüş taraftan düşüş sağlar, o bölge ise akıllı telefonların en sağlamlaştırılmış bölgesi olur. Bunu, üzerine tereyağ sürülmüş bir ekmekle örneklendirebiliriz. Tereyağlı tarafın genelde darbe alan taraf olduğunu genelde görüyoruz ve bu kısımın telefonun en sağlam bölgesi olarak düşünün.
Metal ağırlıklı karışımlarda ise ciddi sorunlar var. Özellikle havacılık sektörünü düşünecek olursak; metalin yavaş yavaş terk edildiğini görebilirsiniz. Bunun en büyük nedenlerinden biri de metalin aşınma toleransının düşük olması ve aynı zamanda ‘metal yorulması’ olarak adlandırılan bozulmalara neden açtığı için, yavaş yavaş popülerliğini kaybeden bir malzeme.
Başarılı bir örnek: LG G3’ün arka kapak tasarımı, düşüş sırasında darbeyi emebilmek için uygun bir tasarım. Oval ve darbeyi çeşitli yerlere dağıtabiliyor. Yine tank örneğinde olduğu gibi, yere düştüğünde direkt olarak temas sağlamıyor.
Metal karışımların negatif etkileri
- Metal karışımlar büyük darbelerle olmasa da sürtünmelere karşı ve aktif kullanımlara karşı gün geçtikçe dayanıksız bir güce sahip olur. Testlere göre telefonların sürekli cebe konup, cepten çıkartılma esnasında yaşadığı baskı ve sürtünme kuvveti, sürekli yere düşürülmesiyle eşit derecede. Bu da, metalin gittikçe aşınmasına neden olabiliyor.
- Metal karışımlar daha çok metal yorgunluğu ile tanınır. Bu metal yorgunluğu için, metalin herhangi bir darbeye maruz kalmadan sürekli kullanımda olması yeterli. Belirli bir zaman sonra metal, yapısı nedeniiyle aşınmaya başlıyor ve taşıyıcı kuvvetiyle sağlamlığı yok oluyor.
- Metali genelde yekpare tasarımlarda görüyoruz. Yekpare tasarıma sahip olan telefonlar darbe aldığında darbeyi yayacak herhangi bir yer bulamaz ve tüm darbeyi iskelet gövdeye alır. Hem darbeyi emmez, hem de darbeyi emebilecek bir parçalanmaya sebep olmazlar.
Sonuç olarak metal değişikliği, son zamanlarda yaşanan üretici kaynaklı akıllı telefonların bozulmasıyla direkt olarak etkisi var.
Sanatı değil popüler kültürü işliyorlar ve büyük bir sorun
Bütün tasarımların ardında sanat akımları vardır. Teknoloji sektöründe en yaygın anlayış, minimalizm tasarım anlayışıdır. Minimalizmin bu kadar tutulmuş olma nedeni ise, bir tasarımda sadeliğin, başarıyı da getirmiş olmasıdır. iPhone modelleri buna en somut örnek. Apple, iPhone modellerinin tasarımlarında radikal bir değişikliğe gitmiyor çünkü minimalist tavırlarından ödün vermiyorlar. Sadelik ne kadar sağlanırsa, tasarımdaki ve çalışma süreçlerindeki aksaklıklar ve bozulmalar, yanlışlıklar daha aza indirgenir. Tasarım ne kadar ‘şık’ yapılırsa, ne kadar karmaşık ve sürrealist görünmeye başlarsa, o tasarımda kusurlar gittikçe artar.
En somut örnek ise Samsung’un Galaxy S ve Galaxy Note modelleri. Samsung, 2014’teki Galaxy S6 lansmanında ve ondan önceki IFA 2014 fuarında Galaxy Note Edge modeliyle birlikte yeni nesil tasarım anlayışını duyurdu. Biraz sürrealist akıma uyan bu tasarım anlayışı, bitiş ve başlangıç noktaları açısından oldukça problemli olmakla birlikte endüstriyel tasarımlarda uygulanan ‘kavisli’ ölçütlerine sahip değiller. Kavis olması için silüette bir süreklilik olması gerekiyor ve tasarımların başlangıçı ile bitişi bellidir.
Galaxy Note 7 örneğinde olduğu gibi, Samsung’un sürrealist tasarım anlayışı problem oluşturdu ve pil problemleri öne çıktı. Bu problemlerin en büyük nedeni, telefonun kenarındaki ‘edge’ çizgisinin derinliği ve bu derinliğin pilleri fazla sıkıştırmış olmasıydı.
Bunun yanısıra sürrealizm, yani üreticilerin artık daha fazla tercih etmeye başladığı tasarım-silüet hareketi, insan zihni açısından oldukça problemli bir tasarım anlayışı. Sürrelizm dönemlerinde bu akımla inşa edilen binalar, evler, ev aletleri uzun vadede popülerliğini kaybettiler ve sağlamlıklarında, görüntülerinde, çalışma prensiplerinde gün geçtikçe yeni kusurlar ortaya çıktı. ‘iyi bir tasarım’ın ilk maddesi olan ‘ne kadar sade, o kadar az kusurlu’ anlayışını burada da gördük.
Sonuç olarak, üreticiler popülerlik ile idealizm arasındaki dengenin ucunu kaçırmaya başladı. Son 1 yıldır akıllı telefonlarda arızalanmaların daha çok olduğunu, ısınmaların bir türlü üstesinden gelinemediğini görüyoruz. Hal böyle olunca da telefonların tanıtımları ve varyasyon çeşitliliği gün geçtikçe düşüyor. Tasarım anlayışları nedeniyle de elleri kolları bağlandı ve 2-3 sene önceki heyecanları şimdi neredeyse yok gibi. Tabletlerin tercih edilebilirliği düştüğü gibi, akıllı telefonların da kullanılabilirliği bu gidişle düşecektir.