Oregon eyaletinde geçtiğimiz hafta yaşanan ve dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı, silah lobisinin 316 milyon nüfuslu ülkede ne denli büyük bir sorun haline geldiği gözler önüne serdi. Her ay yerel veya ülke basınına manşet olan silahlı saldırılar, ABD’nin teröre savaş açtığı 2001 yılından 2013’e kadar 406,496 insanın ölümüne neden oldu.
Ortaya çıkan sayı, aynı dönemde ABD’nin Irak-Afganistan savaşları, terör saldırıları, AIDS ve uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybeden asker ve sivil sayısının toplamından fazla.
CNN’de yer alan bilgiye göre, ABD Başkanı Barack Obama bugüne kadar silah şiddeti nedeniyle 15 defa basın toplantısı düzenlemek zorunda kaldı. Ancak 8 Ocak 2011’de yine bir silahlı saldırıda başından vurularak ağır yaralanan Demokrat Parti milletvekili Gabrielle Giffords gibi politikacıların silah lobisine karşı koyabileceğine inananların sayısı çok az. Giffords, vurulmasından önce bireysel silahlanmayı savunan bir isim olarak biliniyordu.
Geride kalan yıllarda silahsızlanma adına belirgin bir adım atılmazken, aile içi şiddetten komşu kavgalarına, sokak çatışmalarından okul ve sinema baskınlarına kadar sivillerin yer aldığı şiddet olaylarında, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği asker sayısından daha fazla insan öldü.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2001-2013 yıllarında terör olayları nedeniyle deniz aşırı ülkelerde hayatını kaybeden ABD’li sayısı ise 350. Aynı dönemde ABD içinde yaşanan terör olaylarında da 3,030 kişi hayatını kaybetti. Kısaca, bireysel silahlanmanın 12 yılda öldürdüğü ABD’li sayısı terörün 135 katı olarak belirdi.
Hastalık ve uyuşturucudan daha tehlikeli
Vox.com’da yer alan bilgilere göre, 2001 yılında silahların öldürdüğü ABD’li sayısı, terörden ölenlerin 10 katıydı. 2002-2011 yılları arasında ise silahlar teröre oranla 1,000 kat daha fazla ölüme neden oldu.
iCasualties sitesinden alınan verilere göre, Irak ve Afganistan savaşlarında ölen ABD’li sayısı 6863. Sadece 2013’teki silahlı saldırılarda ölenlerin sayısı ise iki savaş zayiatının neredeyse 5 katı.
ABD’de 1980’lerde patlak veren ve 2000’li yıllara kadar yüzbinlerce insana bulaşan AIDS, tedavinin hastalığı giderek güçsüz kılmasıyla etkisini yitirdi. HIV virüsü kapmasının ardından hayatını kaybeden insan sayısı giderek azalırken, silahlı saldırılardan ölenlerin sayısı boşluğu doldurmaya başladı…
Aşırı dozdan hayatını kaybedenlerin sayısı da silah kaynaklı ölümlere kıyasla ABD’de oldukça düşük kalıyor. Saldırı, intihar ve kazalar dahil edildiğinde, her yıl silahlar uyuşturucudan üç kat fazla insan öldürüyor.
Silahlı saldırıları istatistik alanında başa baş olduğu tek ölüm sebebi ise trafik kazaları. IHS Automotive firmasının Haziran 2014 verilerine göre, ABD yollarında 253 milyon otomobil ve kamyon bulunuyor. Verilere göre trafik kazalarında yaşanan ölümler 2011’de silah şiddetiyle eşitlendi hatta 2012’de altına bile düştü.
Saldırganın üzerine yürüyerek onlarca insanı kurtardı
İnternet editörü olarak ABD’de yaşanan silahlı saldırı haberleriyle aşina olmamak imkansız bir durum. Yakın geçmişteki bir tanesi, 2012’de Colorado’nun Aurora kasabasında yaşanan sinema baskınıydı. Batman: The Dark Knight Rises filminin gösterimini basan saldırgan, internetten kolayca temin ettiği silahlar ve mühimmatla 12 kişiyi öldürmüş ve mahkemeye çıkarıldığında ‘akıl hastasıyım’ diyerek kendini kurtarmaya çalışmıştı.
Küresel alanda en çok akılda kalan saldırı ise 22 Temmuz 2011’de Norveç’in Utoya adasında yaşanan ve birçoğu 20’li yaşlarının başında 77 insanın öldürüldüğü katliam oldu.
Saldırının ardından gelen günler ve haftalar içinde okuduğumuz ve haberini yaptığımız detayların birçoğu, yüzlerce insanın tek bir saldırgandan nasıl kaçmaya çalıştığıydı. Genç yaştaki insanlar geride bıraktıkları ve yardım isteyenlerin seslerine aldırış etmeden kaçmıştı. O anki panik ve karmaşa anında insanların ne yapacağını bilemesi ve sadece kaçmayı düşünmesi anlaşılır bir durum. Ancak Oregon’daki Umpqua toplum kolejinde olduğu gibi fedakar bir insan Utoya’da olsaydı yaşanan acı çok daha az olabilirdi.
Yine de, yedi mermi yiyerek onlarca insana kalkan olan Chris Mintz, sadece cesaretiyle bir katliamı engellemiş olmadı. En büyük faktör, kendisinin ordudan emekli bir asker olmasından kalan eğitim. Panik anında kendini çok iyi kontrol eden ve saldırının olduğu yere koşan Mintz, dövüş sanatları ustası ve kafes dövüşçüsü olmasının da faydasıyla adı gereksiz saldırganın karşısına dikildi.
“Bugün oğlumun doğum günü” diyerek saldırgandan durmasını isteyen 30 yaşındaki Mintz, ölü sayısını ciddi oranda azaltırken, hayatta kalmayı da başardı. Karnı, sırtı ve sol elinden vurulan ve iki bacağı kırılan Mintz için toplanan bağış iki günde 450 bin dolara ulaştı.
Genel tabloya bakıldığında ortada tam bir facia var. Fitness uzmanı olmak isteyen eski bir askeri, öğrenci olduğu okulda silahlı saldırganın karşısına diken olasılık ise sadece bir teselli.