Editörlük kariyerimdeki en güzel anılardan biri, NASA’nın kıdemli kadın astronotlarından Marsha Ivins ile yaptığım röportajdır. Yıllar önce İstanbul’daki bir liseye konuşma yapmaya geldiğinde, konferans salonu bugün neredeyse her hafta gerçekleştirilen bilim etkinliklerinde tanık olduğumuz manzaranın bir benzeri olarak çok sayıda meraklı gençle dolmuştu.
Soru-cevap kısmına geçildiğinde ise genel kültür eksikliğinin gerçeklik ile arasına koyduğu dev boşluğa tanık olduğum standartlaşmış bir sahne yaşandı. Mikrofonu kapan bir genç, gayet ciddi bir yüz ifadesiyle, ‘Madem Ay yolculuğu gerçekti, neden yine geri gidilmedi?’ sorusunu yapıştırıverdi. Bir iç çeken Ivins, kaç defa maruz kaldığı bilinmeyen soru karşısında uzun veya kısa-net bir açıklama yapmaktan çekindi ve sadece ‘İçtenlikle söyleyebilirim ki Ay yolculuğunu gerçekleştirdik” dedi.
Apollo programının gerçek olduğu kaç belgesel veya makale ile kanıtlandı bilmiyorum. Ama inanmamakta ısrar edenler için 2012’de Çin Ulusal Uzay İdaresi’nin (CNSA) yaptığı açıklamayı tekrarlamakla yetiniyorum: “Ay’da Apollo görevlerine ait izleri gördük.” Evet, bunu söyleyen ABD’nin küresel ekonomi, siber savaşlar ve uzay keşfi yarışındaki en büyük rakibi. Çin, 2007-2010 yılları arasında gerçekleştirdiği Chang’e 1 ve 2 görevlerinde Ay yüzeyine ait bilinen en detaylı fotoğrafları elde ettikten sonra bu açıklamayı yapmıştı.
Röportajda, Ivins’e Apollo görevine devam edilmemesinin arkasındaki ana faktörleri sordum. Bana beklediğimden çok farklı bir cevap verdi: “Nixon Ay’a zaten bir kez gittik, neden gitmeye devam edeceğiz dedi ve programı sonlandırdı.” İnanması ilk başta bana güç gelse de, politikanın (ve merkezinde yatan ekonominin) uzay keşfinde ne kadar belirleyici olduğunu ilerleyen zamanlarda daha iyi anladım.
Ay’a tekrar ulaşmak için uzay-havacılık firmalarının yarıştığı günümüzde, Apollo 17’nin neden uzun bir aranın başlangıcı olduğunu anlamamız uzay keşfi için büyük önem arz ediyor. Zira, politika engeline takıldığı sürece insanlığın ilerlemesi gerçekten zor olacak.
Ay’a en son yolculuk: Apollo 17
Tarihler 11 Aralık 1972’yi gösterdiğinde, kumandan Eugene A. Cernan, Kumanda Modülü Pilotu Ronald E. Evans ve Ay Modülü Pilotu Harrion P. Schmitt, Apollo 17 Ay’ın Taurus-Littrow vadisine indi. Bir jeolog olan Schmitt, Apollo görevlerinde yer alan ilk bilim insanıydı ve seçilen iniş noktaları arasında en karmaşık topografya ve jeolojik özelliklere sahip Taurus-Littrow’da Cernan ile birçok numune topladı.
Apollo 17, ABD’nin 1963’te sona eren ilk insanlı yörünge uçuş programı Mercury’nin ardından gelen başarının sonunu temsil ediyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1960’lı yılların başına kadar kendilerini uzaya çıkaracak roket teknolojileri üzerinde çalışan Sovyet Rusya ve ABD, sırasıyla uzaya çıkan Yuri Gagarin ve Alan Shephard ile ilk önce yörüngeye ulaştı. Sovyetler Vostok ve Soyuz programları ile alçak yörüngede birçok başarılı insanlı uçuş gerçekleştirirken, ABD Mercury ile yörünge turlarının ardından Apollo ile Ay’a ulaşmayı da başardı.
İki süper gücün askeri ve teknolojik üstünlükleri yarıştırma çılgınlığı, tetiklediği politik krizlerle uzay yarışına da fayda sağlıyordu. 1962’de Sovyetlerin Küba’ya, ABD’nin de Türkiye’ye füze yerleştirmesi ile füze krizi patlak verdi. Soğuk Savaş’ta açılan cepheler, hem Rus hem de ABD hükümetinin uzay programlarına dev bütçeler ayırmaya teşvik ediyordu. NASA, 1966’da ABD GSYİH’nın %4,5’ine denk gelen 5,933 milyar dolar bütçe aldı (günümüzde yaklaşık 45 milyar dolara denk geliyor). Aldığı bütçe ile Mercury, Gemini ve Apollo programlarını ateşleyen NASA, 1972 sonuna kadar Ay’a altı kez insan göndermeyi başardı (Apollo 13 yarı yoldan geri dönmek zorunda kalmıştı). Sonrasında, planlar beklenmedik bir şekilde değişti.
Petrol krizi Ay seferlerini vurdu
Apollo 11’in Ay’a inmesinden sadece bir yıl sonra, NASA uzay-keşfi planlarının revize edildiğini ve Apollo 20 görevinin yeni bir proje uğruna iptal edildiğini açıkladı. Söz konusu proje, ABD’nin 1973’te faaliyete geçen ilk uzay istasyonu Skylab’di. John F. Kennedy’nin suikastından sonra ABD başkanlık koltuğuna oturan Richard Nixon, 1971’de Apollo 16 ve 17 görevlerini iptal etmek istese de, kararından vazgeçirildi. Apollo 18 için eğitim gören jeolog Schmitt ise Apollo 17 kadrosuna aktarıldı.
Skylab ile birlikte ABD’nin uzay-keşfindeki hedefi Ay’dan uzaklaşarak, alçak yörünge görevlerine odaklandı. Uzay Mekiği Programı ile robotik uzay araçları ve uydular ön plana çıktı. Neden? Politik krizle tetiklenen finansal krizler yüzünden. Bir Apollo görevini başarıyla gerçekleştirmek için ABD uzay-havacılık sektöründe yaklaşık yarım milyon insanın emeği gerekiyordu. Yom Kippur Savaşı’na destek verdiği için 1973’te Arap ülkelerinden petrol ambargosu yiyen ABD’nin 1966’ya zıt bir tabloyla karşılaşması, alçak yörüngeye gitmeyi çok daha kolay bir seçenek haline getirdi.
Politikacıların yüzünü güldüren ekonomik programın kabul edilmesiyle Apollo’nun altın yılları bir anda sönüverdi. Wernher von Braun’un Mars yolculuğu hayalleri de Ay planları ile halı altına süpürüldü. Ay yolculuğu için gerekli altyapının oluşturulması ertelendi, Apollo’yu Ay’a taşıyan Saturn V roketlerinin üretimi durduruldu, kullanıma hazır bekleyen roket parçaları müzelere taşındı. Sovyetler ile ABD arasında 1972’de düzenlenen Stratejik Silahların Kısıtlanması Görüşmeleri (SALT), iki ülkenin konuşlandırabileceği füze sayısını ciddi ölçüde azaltınca, askeri yarış çılgınlığı dönüşüverdi.
NASA’nın travma geçirdiği yıl: 2010
Barack Obama ABD tarihinin en başarılı başkanlarından biri kabul edilse de, Ay ve ötesine uzanan uzay keşfi çabasına muhtemelen büyük hasar vermiş bir isim. Neden derseniz, kamuoyunun en az ilgisini çeken arşiv bilgilerine bir göz atmamız lazım. Gerçekler, devletler arasındaki politik çekişmelerin ve ekonomiyi pençesine almış sanayilerin uzay keşfi için ne kadar olumsuz sonuçlar doğurduğuna bir örnek.
Obama, göreve gelmesinden kısa bir süre sonra ilk iş olarak 16 trilyon dolara yaklaşan dış borcu azaltmaya odaklandı. Amacı savunma sanayisi ve dev silah lobisini düzenleyerek yıllık en az 40 milyar dolar tasarruf elde etmekti. Ocak 2009’dan itibaren ABD gazeteleri savunma sanayisinin verdiği reklamlarla dolmaya başladı. Başkan Obama’ya yağan mektuplar, ülke genelinde 400 bin kişiye istihdam sağlayan sektöre aktarılan bütçenin kısıtlanmaması gerektiği yönünde baskı yapıyordu. ABD Ordusu Afganistan’dan geri çekilme tarihini sürekli erteliyor, Lockheed Martin’in dahil olduğu savunma sanayisi devleri F-22 Raptor gibi dev projelerin bütçesini kesmek istemiyordu. Milyonlarca dolar harcanan lobi faaliyetlerinin ardından, Obama’nın gardı düştü.
Obama, Ocak 2010’da savunma bütçesini bir önceki yılın 1,5 katına çıkarak 663,7 milyar dolar olarak belirledi. NASA’nın aynı yıl bütçesi ise sadece 19 milyar dolar oldu. Obama, silah lobisine söz geçiremeyince uzay programında kısıtlamaya gitti ve Ay’a 2020’de tekrar ayak basılmasını amaçlayan Constellation programını iptal etti. NASA’da şok dalgası yaratan karar, sırasıyla Kasım 2014 ve Haziran 2016’da test edilen Orion kapsülü ile Space Launch System (SLS) gibi uzay araçlarının geliştirilmesini erteledi.
Obama, Ay’ı pas geçerek kendisini affettirmek istermiş gibi 2030’lu yıllarda Mars hedefi belirledi. İnsanlı uzay uçuşlarında özel şirketlerin önünü açarak Uzay Mekiği Programı’nın ardından astronotları özel firmaların geliştireceği uzay araçlarının taşıması kararlaştırıldı. Bu kararlar, NASA’daki birçok kıdemli isim tarafından yerden yere vuruldu. NASA güvenlik danışmanı John Frost, tecrübeden yoksun özel şirketlerin uzay programlarını çok geriye itebileceği uyarısında bulundu. Marsha Ivins, Mars programını gerçekçi bulmadığını belirterek “Ay’a tekrar gidilmeden Mars yolculuğuna hazırlık yapılamayacağını” söyledi. Cumhuriyetçi Senatör Richard Shelby ise durumu şu sözle özetledi: “Gelecek nesillere Çinlilerin, Rusların ve hatta Hindistanlıların uzay keşfinde nasıl ABD’nin önüne geçtiklerini öğrenmek kalacak.”
Öngörüler yanlış mıydı? Açıkçası hayır. SpaceX ve Boeing’in vaat ettiği uzay taksisi programı iki kez ertelenerek 2018’e çekildi (İlk insanlı görev için 2015 belirlenmişti). Ruslara Soyuz ile ateşlenecek her astronot için 70 milyon dolar ödenmeye başlandı. Orbital ATK ve SpaceX’in yaşadığı kazalar ile iki kargo görevi Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) ulaşamadan infilak etti. NASA uzay taksisi programı için sabırla beklerken Hindistan Mars’a uzay aracı gönderdi, Çin Ay yörüngesine ve yüzeyine uzay araçları ateşledi, Rusya UUİ projelerinde baskın güç haline geldi. Dahası, NASA kendi projelerinde kullanabileceği teknik bilgi ve bütçeleri birbiri ardına açılan özel şirketlere aktarmaya başladı. Sayısız kıdemli mühendisin özel firmalara transfer olmasıyla kan kaybetmeye de devam ediyor.
Kısacası, belli zamanlarda alınan belli kararlar Elon Musk ve benzer girişimciler için büyük bir fırsat olabiliyor. Gelinen noktada Ay’a yolculuk planı Google Lunar X Prize gibi yarışmalarla tekrar güç kazandı. NASA, takdir edilecek işbirliği stratejisi ile Constellation programı kaybedilse de hem Ay hem de Mars yolculukları için büyük atılımlar yaptı. Şimdi, Ay’a yeniden gitmeyi bekliyoruz. On yıllar sonra uydumuzun beyaz kumlarına ayak basılmasında yüzü en çok gülecek kişi ise SpaceX’in kurucusu Elon Musk ile iyi geçinmesini bilen ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump olacak. Hani ne kadar doğru desek az kalır: Son gülen iyi güler.