Yıldızlararası uzayın gizemlerini çözmek ve Güneş Sistemi’nin milyarlarca yıl öncesine gitmek için henüz Oort Bulutu ve ötesine gidecek teknolojimiz yeterli değil. Plüton kaşifi New Horizons ile 2019’da Neptün ötesindeki bölgeye ilk kez adım atmaya hazırlanırken, milyarlarca kilometre ötede neler saklandığını anlamak için on yıllar harcamamız gerekecek.
Güneş Sistemi’ni sarsan çekim kuvvetleri sayesinde, bazen yukarıdaki süreç tam tersi işleyebiliyor. Oort Bulutu’ndan koparak gelen C/2014 S3 kuyrukluyıldızı da buna bir örnek. Çok uzaklarda yaşanan çekim kuvvetinin etkisiyle (belki de Planet 9?) Güneş Sistemi’nin içlerine ilerleyen C/2014 S3, 860 yıl içinde Güneş’e iyice yaklaşacak.
C/2014 S3’ün gökbilim dünyasını fazlasıyla heyecanlandıran özellikleri mevcut. Birincisi, Oort Bulutu’na ait sayısız buzul kuyrukluyıldızdan biri olmasına rağmen, bir kuyruğu yok. Bu sebeple kendisini gözlemleyen Hawaii Üniversitesi’nden Karen Meech ve ekibi ona kuyruksuz kedi türünden yola çıkarak ‘Manx nesnesi‘ diyor.
Meech, Güneş Sistemi’nin iç sistemindeki asteroidlere büyük benzerlik gösteren C/2014 S3’ün, Dünya ile aynı zamanda oluştuğunu ve radyasyona maruz kalmadan itilerek Oort Bulutu’na yollandığını düşünüyor. Kısaca, Güneş Sistemi’nin ilk günlerine ait izler taşıyan bir gök cismi milyarlarca yıl bozulmadan bekledikten sonra bizi ziyarete geldi.
Hawaii Astronomi Enstitüsü tarafından yapılan açıklamaya göre, C/2014 S3 Güneş Sistemi’nin gelişimine ait modellerin geliştirilmesi hatta farklılaştırılmasını sağlayacak bir bulgu. Bilgisayar simülasyonları ile öne sürülecek yeni simülasyonların bazıları geçmiştekileri savunacak, diğerleri ise muhtemelen gaz devlerinin erken dönemlerdeki göçleri hakkında yeni teoriler doğuracak. Ayrıca, milyarlarca yıl önce Oort Bulutu’ndan Dünya’ya yağan taş ve toz materyal hakkında yeni bilgiler belirecek.
Gaz devlerinin göçüEnstitü tarafından öne sürülen modellerden biri ‘Grand Track’ adını taşıyor. Buna göre Güneş Sistemi’nin oluşum zamanlarında dev gezegenler büyüdü ve gaz yoğunluğu yüksek bir gezegen diski ile göçe başladı. İç kısımlardaki göç hareketi esnasında, Güneş Sistemi’ne ait materyali de dışarıya süpürdüler. Aynı zamanda, 3,5 ile 13 AU arasında değişen bir mesafe aralığında kopan buzul nesneleri Güneş Sistemi’ne doğru çektiler.
Grand Track modeli, Oort Bulutu içindeki buzul kuyrukluyıldız ile kayalık asteroit oranını 500:1 ile 1000:1 arasında öne sürüyor.
Oort Bulutu’nun elçisi, Güneş Sistemi hakkında bulmaya çalıştığımız birçok bilgiyi bize getirmiş olabilir.
Ya göç etmedilerse?
Daha dinamik olan göç içermeyen modeller, Asteroit Kuşağı ile iç kısımdaki yaşanabilir gezegenler civarında yer alan Oort Kuşağı nüfusunu farklı oranlarda veriyor. Tahminler, Oort’tan kopup gelerek içlerde gezinen gezegenimsi ve diğer gök cisimlerini 200:1 ile 2000:1 oranında gösteriyor.
Güneş Sistemi’nin erken zamanları ele alındığında Oort Bulutu’nda buzul ile kayalık cisimlerin oranının 200:1 ile 400:1 arasında değiştiği düşünülebilir. Yine de mevcut kütle farkları ele alındığında Oort’ta buzul cisimlerin egemenlik sürdüğü tahmin ediliyor.
https://youtu.be/2inIzEYArzw
Neler öğreneceğiz?
Yukarıdaki fazlasıyla kafa karıştırıcı açıklamalar, yetersiz bulgular nedeniyle içinden çıkılması mümkün olmayan modelleri temsil ediyor. Bu noktada, C/2014 S3 paha biçilmez yardımlarda bulunabilir.
C/2014 S3, uzun süreli bir yörüngeye sahip ilk ‘aktif olmayan’ kuyrukluyıldızı temsil ediyor. Güneş’e yaklaştıkça kuyruk oluşturması beklenen gök cismi, 1996’da ilk tespit edildiğinde çekirdeği sönmüş bir kuyrukluyıldız veya Güneş Sistemi’nin içinden dışarı sürüklenen bir asteroit olarak düşünülmüştü. C/2014 S3’ü bugüne kadar tespit edilen benzerlerinden farklı kılan, Asteroit Kuşağı’nda bulunan S-tipi (yaydığı spektruma göre) göktaşlarına büyük benzerlik göstermesi.
Oort Bulutu’nda kaç tane S-tipi nesnenin yer aldığı hakkında bilgi etmek, Güneş Sistemi’nin donmuş karanlık sınırında neler olup bittiğini anlamaya biraz daha yardımcı olacak. Pan-STARRS projesi çalışmalarında keşfedilen Oort elçisi C/2014 S3, benzerleri ortaya çıktıkça Güneş Sistemi’nin ‘aksi yönde’ keşfini hızlandıracak.