Pazar, Kasım 24, 2024
More

    NASA gizemli antik yapıları uzaydan inceleyecek

    İnsanlığın antik zamanlarına ait en büyük gizemi Giza Piramitleri’nden tutun Göbeklitepe gibi ne kadar araştırılsa da sırları halen çözülememiş yerlerde yatıyor. Gözümüzün önünde olmasına rağmen ne amaçla ve nasıl yapıldıkları halen kesin olmayan antik yapılara, Google Earth sayesinde yenileri de ekleniyor.

    Bilim dünyasının, özellikle de NASA’nın son yıllarda fazlasıyla ilgisini çeken yerlerden biri de, Kazakistan’ın kuzeyindeki uçsuz bucaksız steplerde yatan devasa semboller.

    Uydu görüntülerinde beliren ağaçtan arınmış alanlarda kare, çizgi ve halkalardan oluşan birkaç futbol sahasını kaplayacak dev alanlar yer alıyor. İlk bulgular, bu yapıların 8,000 yıl öncesine uzandığını gösteriyor.

    Söz konusu yapılardan en büyüğü, Neolitik Dönem’den kalma bir yerleşim biriminin yakınında yer alan, 101 tümsekle hazırlanmış dev bir kare. Ortasında çarpı işareti yer alan yapının kapladığı alan, Keops Piramidi’nden bile fazla. Bir diğeri, kolları saat yönünün aksini gösteren swastika görünümlü dağınık bir yapı.

    İstanbul’da geçtiğimiz yıl düzenlenen bir arkeoloji konferansında detayları ele alınan semboller, toplamda 260 tümseğin meydana getirdiği beş dev sembolü temsil ediyor.

    NASA astronotlar ile gözlemleyecek

    Kazakistan’ın gizemli bölgesini keşfeden isim, piramitlerin dünyanın dört bir yanına dağıldığı düşüncesinden ilham alan Kazak ekonomist ve arkeoloji meraklısı Dimitry Dey. Dey, ‘Step Geoglifleri’ adını verdiği yapıları, ilk kez 2007’de keşfetti. Araştırmasının çıkış noktası, ‘Amerika’dan Çin’e kadar piramitler varsa Kazakistan’da da olması gerektiği’ düşüncesiydi.

    NASA, dış dünyanın farkında olmadığı antik yapıların fotoğraflarını iki hafta önce yüksek çözünürlükte yayımladı. Bir sonraki aşama, yapıları Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (UUİ) astronotlar ile gözlemlemek.

    [DigitalGlobe/NASA]
    [DigitalGlobe/NASA]
    New York Times’a konuşan NASA biyosfer araştırmacısı Compton J. Tucker, “Hayatımda böyle bir şey görmedim; kesinlikle çok etkileyici” ifadesini kullanıyor. Pittsburgh Üniversitesi’nden Ronald E. LaPorte ise NASA’nın araştırmalara vereceği desteğin çok önemli olduğunu belirtiyor.

    NASA adına açıklama yapan Melissa Higgins, ‘mürettebatın görev çizelgesinin yanı sıra güneş ışınlarının düşme açısı ve hava koşullarına bağlı olarak gözlemlerin zaman alabileceğini’ ifade etti. Zamanla elde edilecek bilgiler, yıllardır yapılara ait bölgenin haritasını çıkaran ve yeni bilgiler ekleyen Dey’in çalışmalarına eklenecek.

    Koruma altına alınmaları isteniyor

    Kostanay kentinde yaşayan Dey, ‘uzaylı ve Nazi gizli projesi’ teorilerini göz ardı ediyor. Bu teoriler, swastika’nın Nazilerden çok önce var olan bir sembol olduğu düşünüldüğünde biraz daha da çürüyor. Dey’in düşüncesi, ‘yapıların gökyüzünden görülmek için tasarlanmadığı’ yönünde.

    Dey, neredeyse tüm antik uygarlıkların yaptığı ve binlerce yıllık tapınakların işaret ettiği gibi, Step Geoglifleri’nin de doğan güneşin hareketini takip etmek için inşa edildiğini düşünüyor. Bu görüşü destekleyen bulgular, Güneş’in hareketini gösterecek tümsekli çizgiler.

    [DigitalGlobe/NASA]
    [DigitalGlobe/NASA]
    Pittsburgh Üniversitesi’nde epidemiyoloji profesörü olan Dr. LaPorte, ‘Kazakistan’ın Nazca Çizgileri’ olarak adlandırılan yapıların ilk başta sahte olabileceğini düşünmüş. Kazakistan sağlık sektöründe bilim ve teknoloji koordinatörlüğü yapan James Jubilee ile birlikte Dey ile temasa geçerek fotoğrafların orijinallerine baktığında, yapıların gerçek olduğu konusunda tatmin olmuş.

    LaPorte, Rus uzay ajansı Roscosmos’dan alınan fotoğraflarla Kazak yetkililere başvurup bölgenin UNESCO koruması altına alınmasını talep etmiş (NASA’nın bölgeye ait fotoğrafları partneri olan DigitalGlobe uydu firmasına ait). Kazak yetkililerden bu konuda henüz kesin bir karar çıkmış değil.

    İlk insanların izlerini taşıyor

    Dinozorların dünyaya hakim olduğu Kretase Dönemi’nde, Turgai bölgesinin bir boğazla Akdeniz’den Arktik’e kadar ikiye bölünmüş halde olduğu biliniyor. Taş Çağı’nda avcı-toplayıcı kabilelerin göç ettiği steplerle kaplı bölge, burada M.Ö 7,000-5,000 yılları arasında yaşamış Mahandzar kültürüne ev sahipliği yapmıştı. Antik yapılardan sorumlu olduğu düşünülen ilk isimler de onlar.

    Bilim insanları ise göçebe bir topluluğun tümsekleri inşa etmek için büyük miktarda kütük taşımasını, aynı zamanda kaya çıkarmak için göl yatağını kazmalarını, boylarını aşacak bir çalışma olarak görüyor. Boyları bugün 1 metre, genişliği ise 12 metre olan tümseklerin, ilk inşa edildiklerinde 2 ila 3 metre yükselikte oldukları düşünülüyor.

    Winnipeg Üniversitesi’nde arkeolog olan Persis B. Clarkson’a göre, yapılar göçebe bir toplumun izlerini taşıyor olabilir. Clarkson, Peru ve Şili’de keşfedilen benzer yapıların da göçebe toplumlara ait inanışları değiştirdiğine dikkat çekiyor.

    “Antik Güneş gözlemevleri olabilirler.”

    NYT’e e-posta üzerinden açıklama yapan Clarkson, “Avcı-toplayıcı toplumların çok sayıda insanı toplayarak büyük çaplı projeleri gerçekleştirdiği düşüncesi, yerleşik ve medeni toplumların ortaya çıktığı tarihler öncesinde yapılan büyük çaplı organizasyonların doğası ve zamanlaması hakkında bilim insanlarını yeniden düşünmeye zorluyor” ifadesini kullandı.

    [DigitalGlobe/NASA]
    [DigitalGlobe/NASA]
    Cambridge Üniversitesi’nde arkeolog ve Vilnus Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan Giedre Motuzaite Matuzeviciute de, iki yıl önce ziyaret ettiği yapıların ‘üstün bir çaba

    gerektirdiğinin’ altını çiziyor. Matuzeviciute, Nazca Çizgileri gibi yapıların aksine, sanattan çok fonksiyon barındıran nesneleri temsil eden yapıların ‘geoglif’ olarak tanımlanmaması gerektiğini belirtiyor.

    Matuzeviciute, Kostanay Üniversitesi’nden meslektaşları Andrey Logvin ve Irina Shevnina ile Kazakistan’daki yapılar hakkındaki bilgileri geçtiğimiz yıl İstanbul’da düzenlenen konferansta paylaştı. Matuzeviciute, hiçbir genetik kalıntı olmaması nedeniyle yapıların mezar olmadığını konusunda emin olduklarını belirtirken, optik uyarmalı ışıma yöntemiyle yapılan tarihleme yönteminde tümseklerin 800 yıllık olabileceği bulgusuna ulaştı. Benzer çalışmalar ise tümseklerin tarihini 8,000 yıl ile Orta Çağ’a kadar değişen farklı zamanlarda gösterdi.

    Dey, Stonehenge ve Chankillo gibi Kazakistan’daki yapıların güneş gözlemevleri görevi gördüğü fikrine sıcak bakıyor…

    [DigitalGlobe/NASA]
    [DigitalGlobe/NASA]

    Nasıl keşfedildi?

    Dey, Mart 2007’de Discovery Channel’da ‘Piramitler, Mumyalar ve Mezarlar’ adlı bir belgeseli izledikten sonra ‘Dünya’nın her yerinde piramit varsa Kazakistan’da da olmalı’ düşüncesine kapılıyor.

    Bu düşüncesinde ne kadar haklı olduğuna, kendi izlediğim bir diğer belgeselde öğrendiklerimle kısaca değinmek istiyorum: Antik zamanlarda Tanrılara yakın olmak için insanların erişmeyi istediği yer, yıldızlarla kaplı gökyüzünden başka bir yer değildi. Nihayetinde çelik olmadığı için geometrinin izin verdiği tek uzun yapıyı, yani piramitleri inşa etmeye başladılar…

    Dey, Google Earth üzerindeki araştırmalarında piramitlere rastlamadı ama ilk olarak noktalardan oluşan, her köşesi 300 metreden uzun, ortasına çarpı atılmış dev kareyi gördü. Yapının, Sovyet devler adamı Nikita Kruşçev’in ekmek üretimini artırmak için denediği bir tarım deneyi olduğunu bile düşündü.

    “Göçebe toplumlar hakkındaki inanışlar değişebilir.”

    Dey, 2007 sonuna kadar sekiz tane daha kare, halka ve çarpılardan oluşan şekil keşfetti. Sayıları, 2012’de 19’a ulaşmıştı. Bugün, aralarında ‘sakal’ ve ‘bıyık’ olarak tanımladığı kıvrık olanlar dahil 260 tane şekil yer alıyor.

    Dey, Kazak arkeologların 2007 yılına kadar ülkelerinde var olabileceğini bile düşünmedikleri yapıları keşfetti. Aynı yıl, Ağustos ayında Dr. Logvin dahil birçok arkeoloğu, adı yakındaki bir köyden alınan Ushtogaysky Meydanı’na götürdü.

    Dey, “Yerden bakıldığında anlaması çok zordu. Çizgile ufuğa kadar gidiyordu. Şeklin ne olduğunu bile anlayamıyordunuz” diyor. Yakınlarda bulunan 6,000 ila 10,000 yıllık Neolitik bir yerleşim birimi, yapıların geçmişi hakkında ilk ipucunu sundu.

    Yeni plan, bir operasyon üssü inşa etmek. Dey, kazı yapmanın üretken olmayacağını savunarak ‘Batı’daki gibi teknolojiye ihtiyaçları olduğunu’ söylüyor. Yapılacak çalışmalardan biri, Peru Kültür Bakanlığı gibi bölge haritası çıkarmak için drone kullanmak.

    Dey, en büyük düşmanlarının zaman olduğuna sinir bozucu bir gelişmeyle dikkat çekiyor: “Koga Haçı adını verdiğimiz yapı geçtiğimiz yıl yol yapımı esnasında bozuldu. Bu olay, biz yetkilileri uyardıktan sonra yaşandı.”

    Not: Bu yazı New York Times’da yer alan ‘NASA Adds to Evidence of Mysterious Ancient Earthworks’ adlı makaleden çevrilmiştir.

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler