Mucizenin sebebi kadın Henrietta Lacks, 1951 yılında vajinal kanmalar sebebiyle Johns Hopkins Hastanesine başvurdu. Kötü huylu kitlelerden şüphelenildi. Servikal biyopsisi rutin olmayan, onun bilgisi veya izni olmayan bir şekilde (Lacks, bir Afrika-Amerikalı yani siyahiydi.) Doku Kültürü Laboratuvarı başkanı Dr. George Otto Gey tarafından yapıldı. Dr. Gey`in asistanı Kubicek, hücreleri kültüre yerleştirmek için silindir tüp tekniğini kullandı ve şok edici bir manzara ile karşılaştı. Birkaç bölünme sonundaki ölen hücreler çok daha sağlam büyümüştü ve sayısı fazlaca artmıştı.
Gözle görülen bu değişimler sonunda HeLa hücrelerinin çoğaltılmasına ve deneyselleştirilmesine karar verildi. Burada hücrelerin izinsizce izole edilmesi, çoğaltılması ve kullanılması etik problemlere yol açtı fakat siyahiler üzerinde yapılan milyonlarca deneyden sonra bu izolasyon çok da önemsenmedi.
Diğer kanser hücrelerine göre bile çok hızlı bölünen HeLa Hücreleri; östradiol , östrojen ve östrojen reseptörleri gibi seks steroid hormonlarının yanı sıra quercetin gibi östrojen benzeri bileşikler ve bunun kanser azaltıcı özelliklerini içerenler de dahil olmak üzere kanser araştırmalarında da aktif olarak kullanılmıştır. Diğer kanser hücrelerindeki gibi bölünme sırasında telomerleri defalarca kez kopyalayan aktif bir telomeraz versiyonunu içerir. Bu, yaşlanma ve sonunda hücre ölümü ile ilişkili olan telomerlerin artımlı kısalmasını önler. Bu şekilde hücreler, çoğu normal hücrenin yaşlanmadan önce geçebileceği sınırlı sayıda hücre bölünmesi olan Hayflick sınırını atlar. Sonuç, sınırsız hücre bölünmesi ve ÖLÜMSÜZLÜKTÜR.
HeLa hücrelerinin bu mucizevi tarafı, biliminsanlarını çeşitli hastalıklar üzerinde HeLa hücrelerini deneyerek tedavi etmeye yöneltti. HIV, Parkinson, Tüberküloz, HPV, gibi dejenaratif hastalıklarda denemeler yapıldı.Çocuk Felci aşısı olan IPV ve Salk aşıları geliştirildi. 1965’te Henry Harris ve John Watkins HeLa hücrelerini bir fare embriyosuna aktararak ilk hayvan-insan melezlemesini yaptılar. Bu da ileride HeLa hücrelerinin İnsan Genom Projesi çerçevesinde de araştırılmasına neden oldu.
Ayrıca HeLa hücrelerinin insan kromozom sayısından farklı kromozom sayısına sahip olması (insan=46, HeLa hücreleri=76-80 mutasyon) da birçok soru(n) yarattı. Bu durum, Leigh Van Valen tarafından Helacyton Gartleri adlı “yeni bir türün çağdaş yaratımının bir örneği” olarak tanımlandı.
En sonunda,1960’larda, uzay yolculuğunun canlı hücreler ve doku üzerindeki uzun vadeli etkilerini belirlemek için, HeLa hücreleri ilk uydu ve insan uzay misyonlarına gönderildi. Bilim adamları, HeLa hücrelerinin sıfır yerçekiminde daha da hızlı bölündüğünü keşfettiler.
Ortada bu kadar mucizevi bir hücre topluluğu varken; elbet bunun da etik probleme dönüşmesini sağlayacak “hırslı” doktorlar olacaktı. Biraz da Chester Southam`a değinelim.
Chester Southam
HeLa hücreleri keşfedildikten sonra, birçok kanser hastasına ve mahkuma bu hücreleri enjekte etti. Durumlarının daha kötüye gitmesini umursamayan bu vicdansız onkolog, gizli şekilde deneylerine devam etti. Onun için önemli olan birçok insanın hayatı değil, klinik deneylerdi.
Daha sonra Amerikan Kanser Derneği başkanlığını yaparak birçok kişinin tepkisini topladı.
Henrietta Lacks`ın ölümünün üzerinden yaklaşık 70 yıl geçse de izole edilen hücreleri hala birçok bilimsel tasarıya umut olmaya devam ediyor. Kişisel fikrim olarak genetik alanda da önem kazanması muhtemel. Modern biyolojik gelişmelerle hayatımız değişiyor, belli hücre grupları için ölümsüzlük düşüncesi bile normalleşiyor.
Ama Henrıetta, Clover Virginia’da işaretsiz bir mezarda yatıyor…
Kaynakça:
http://www.oprah.com/world/excerpt-from-the-immortal-life-of-henrietta-lacks_1
http://www.madsci.org/posts/archives/may97/860431113.Cb.r.html
https://www.immunology.org/hela-cells-1951