Bilim insanları, bazı insanların çiğneme, höpürdetme, şapırdatma ve yutkunma seslerinden öfkelenmesini tetikleyen nörolojik sebebi keşfetti: Misfonya
Koronavirüs salgını günlerinde milyonlarca insan evlerine hapsolmuş bir şekilde yaşarken, ev sınırları içerisindeki küçük detaylar hayatımızda giderek daha büyük yer kaplıyor. Bunlar arasında, beraber yaşadığımız insanların çıkardığı sesler de yer alıyor.
Misfonya, insanların çıkardığı tekrarlı sesler kaşısında bazılarının sinirlerine hakim olamayarak sebepsiz tavırlar göstermesine nedeni olarak tanımlanıyor. Misfonyaya sahip insanlar klavye seslerinden, bir cips paketinin buruşturulmasından veya dudakların şaplatılmasından diğerlerine kıyasla çok daha rahatsız olabiliyor, hatta öfkeleniyor.
İlk olarak 2000 yılında bir rahatsızlık olarak saptanan misfonya, sebebi ve çözümleri bakımında yeterince araştırılmış bir terim değil. Amerikan Psikiyatri Derneği’nin Zihinsel Hastalıklar Teşhisi ve İstatistiksel Kılavuzu’nda (DSM-5) misfonya ile ilgili herhangi bir kriter olmadığı gibi hastalığın kendisi mağdurlarının ciddiye alınmasını gerektirecek boyutta ciddi görülmüyor.
Journal of Clinical Pyschology dergisinde 2014 yılında yer alan bir makaleye göre, aslında misfonya hiç de ciddiye alınmayacak bir durum değil. Makaleye göre her 5 kişiden biri bu rahatsızlıktan mağdur olabilir. Australasian Psychiatry dergisinde 2015 yılında yer alan araştırmada ise misfonyanın obsesif-kompulsif bozukluk (doğrudan Türkçe ile saplantılı-zorlanımlı rahatsızlık) ve gerginlik (İngilizce terimden çevrilişi ile anksiyete) ile bağlantılı olduğu ve aslında bir rahatsızlık olduğu savunuldu.
Tetikleyici ses beyinleri çıldırtıyor
Newcastle Üniversitesi araştırmacıları ise 2017’de yaptıkları çalışmada, misfonya bağlantılı duygusal değişimlerin insan beyninin ön lobunda değişimlere neden olduğuna dair delil elde edildi.
Yapılan deneylerde, 20 gönüllüden oluşan test grubu ilk olarak normal tekrarlı sesler dinledi (kaynayan su). Ardından bebek ağlaması gibi rahatsız edici sesler ve son olarak derin nefes alıp verme ile yüksek sesle çiğneme gibi “tetikleyici” tekrarlayıcı sesler dinletildiler.
Test grubunun nörolojik ve psikolojik tepkileri, misfonyaya sahip olmadığını belirten 22 kişinin tepkileri ile karşılaştırıldı. Her iki grup da normal tekrarlayan seslere fazla tepki göstermedi. Sıra tetikleyici seslere geldiğinde ise test grubundakilerin kalp atışları ve derilerindeki iletkenlik belirgin şekilde arttı.
Beyin taramaları da deneye katılanların nörolojisinde farklılık yaşandığını ortaya koydu. Misfonyaya sahip olanlarda, tetikleyici sesler beynin ön lobu ve iç insular kortekste (AIC) değişimlere neden oldu.
AIC, ön lob ve yarı beyni temporal lobdan ayıran kıvırımın diplerinde yer alıyor. Görevi, duygusal tecrübeleri kontrol etmek gibi zihinsel dengeleyici bir rol oynamak. Aynı zamanda, dış dünyadan alınan sinyalleri vücudun içindeki bilgilerle birleştirme görevini üstleniyor.
Tedavisi yok
Tetikleyici sesler misfonya olmayan kişilerin iç insular korteksinde değişime neden olsa da, ön loblarında bir değişim olmaması beynin iki parçası arasında daha güçlü kontrol olduğuna işaret etti. Misfonyası olanlarda ise AIC ve ön lob aktivitesinin yanı sıra prefrontal korteks (vmPFC), hipokampus ve amigdala kısımlarında da değişimler gözlendi. Prefrontal korteksten alınan ölçümler, sinirlere mesaj taşınmasına yardım eden myelin katmanlarının kalınlaştığına işaret etti.
Kısaca, misfonyası olanlar tahammül edemedikleri tekarlı seslere maruz kaldıklarında beyinleri mesajların dağıtımını kontrol etmekte zorlanıyor. Birçoklarımızı rahatsız eden sesler misfonyası olanlarda öfkelendirici tavırlar doğuruyor ve kişi “kavga et ya da kaç” seçeneklerini seçiyor.
Current Biology dergisinde yayınlanan araştırma misfonya hakkında kesin çıkarımlar sunsa da, bu rahatsızlığın nasıl giderileceği konusunda maalesef bir çözüm sunmuyor.