Mars’ın yüzeyindeki Cydonia adlı bölgenin Giza Piramitleri ve Sfenks ile benzerliğinin ortaya çıkarılması, Sfenksin ve piramitlerin gerçekte inşa edenler ve bu yapıların tarihi hakkına büyük soru işaretleri uyandırmıştı. Yıllarca süren mezar kazma ve fantezi-hayal karışımı piramit araştırmalarından sonra, gerçek bilgi peşinden koşan bir Mısırbilimci olan Anthony West, piramitler ve Mısır hakkında tarihin içinde sakladığı hakiki bilgilere ulaştı.
Mısırlılar kimden ilham almıştı? Tarih bunun cevabını uzun süre veremedi, halen de bu bilinmiyor ancak artık gerçeklere ait birçok bilgi gün ışığına çıkarılmış durumda. Büyük Piramit ve Sfenks, Kahire’den 10 km mesafedeki Giza Platosunda bulunuyorlar. Sfenks yaklaşık 74 metre uzunluğunda ve 19 metre yüksekliğinde. Tek bir parça halinde, kireç taşından oyulmuş bir yapı. Aslan ve insan karışımı bir yüze sahip olan Sfenks, günün ilk ışıklarını karşılamak için Doğu’ya bakacak şekilde inşa edilmiş.
Giza platosundaki ikinci piramidin ve Sfenksin 4500 yıl kadar önce inşa edildiği düşünülüyordu. 20’nci yüzyıla kadar boyundan aşağı kısmı kum yığını altında kalan Sfenks tarih boyunca defalarca restore edilmek ve gün ışığına çıkarılmak zorunda kalındı. Ancak bu yapının ne zaman ve kim tarafından yapıldığına dair kesin bir kanıt bulunamadı.
John Anthony West, Mısır’da geçirdiği 15 sene boyunca piramitler, Sfenks ve tapınaklar üzerinde araştırmalar yapmış olan Fransız matematikçi Schwaller de Lubicz’in çalışmalarına büyük önem verdi. Schwaller, çalışmalarında Sfenksin aslında sanıldığından çok daha eski olduğunu ve gövdesindeki doğal erozyonun çöl fırtınaları yüzünden değil sudan, yani yağmurlardan kaynaklanmış olduğunu savunmuştu. 1960’ların başında ölen Schwallar’ın bu teorisinden çok etkilenen West, seneler boyunca otorite kabul edilen Mısırbilimcilerinin tamamen yanlış olan görüşünü yıkmaya karar verdi.
Doğal erozyonlar için genelde iki seçenek bulunur. Bunlar fırtına ve yağmurdur. Ancak Giza platosuna en son yağmurun 9–10 bin sene önce yağdığı düşünülüyor. Bu tarihin 6,200 yıl öncesine kadar uzadığı da öne sürülüyor. West, bu bilgiyi dikkate aldı ve Sfenksin en az 9 bin senelik olduğunu öne sürdü. Bunu kanıtlamak içinde gözle rahatça görülen ancak oluşum sebebi kanıtlanması gereken erozyonu açıklaması adına yardım bulması gerekiyordu.
West birçok uzmanın kabul etmediği görüşlerini ele almak için Boston Üniversitesinde çalışan jeolojist ve jeofizikçi Robert Schoch’a başvurdu. Schoch ve West, Mısır bilimcilerinin yaptıkları gibi anıtlara değil, bu yapıların yapılmış oldukları taşlara bakarak işe başladılar. Ancak ikili eski kafalı birçok Mısırbilimcisinin saldırısına uğradı. Sebebi ise kanıtlandığı ve özellikle Mısır uygarlığına ait olduğu düşünülen bilgilerin değiştirilmek istenmesiydi.
Sfenks ve diğer yapılar arasında bir farklılık vardı: Sfenks dışındaki tüm yapılar toz ve çöl fırtınası erozyonuna uğramışlardı ancak Sfenks’te gözüken bir su erozyonuydu. Schoch için gerekli olan bilgi de erozyon sebebiydi çünkü bu taşların yaşını belirten bulguydu. Bir rüzgâr erozyonunda ortaya çıkan etki, rüzgâr taş blokların yüzünü dövdükçe daha güçsüz olan taş blokların içlere doğru erimesi, güçlü olan blokların ise etkilenmeden şekillerini korumasıydı. Yani rüzgar erozyonu sonucunda bir taş blokta tırtıklı bir şekil oluşacaktı. Bu tür erozyon Sfenks ile aynı maddeden, kireç taşından yapılmış birçok yapıda görülüyordu.
Ancak Sfenks için durum farklıydı. Su erozyonu rüzgâr erozyonuna göre çok değişik bir etki yapıyordu. Tepeden taş blokların üzerine yağan yağmur, su birikintisi halinde taş blokların kenarlarından akıyor, böylece en tepeden en aşağıya doğru dıştan içe bir erime gerçekleşiyordu. Sonuç olarak yukarıdan aşağıya kıvrımlı katmanlar beliriyordu. Su birikintilerinin oluşturduğu yarıklar da açıkça seçiliyordu. İki erozyon türü arasında belirgin bir fark vardı çünkü rüzgâr erozyonu yanlamasına bir erime sağlarken, yağmur erozyonu tepeden aşağıya bir erime yaratıyordu.
Giza platosunda yağmur erozyonu etkisini gösteren tek yapı Sfenks ve etrafını çevreleyen duvar. Aralarında üç futbol sahası kadar mesafe bulunan Sfenks ile Firavun Debehen’in mezarları iki tür erozyonu açıkça ortaya koyuyor: Mezarlık toz fırtınası erozyonu ile açıkça yanlamasına tırtıklı biçimde şekil almışken, çok yakınında bulunan Sfenks tamamen farklı, tepeden aşağı kıvrılarak ve yarıklar çizerek inen bir erozyon şekli gösteriyor. Bu iki yapı birbirlerine bu kadar yakın ve binlerce seneden beri varken, bu farklılık neden? Oysa Mısır bilimcilerine göre yapıldıkları tarihler çok yakın. Ortaya koydukları gerçekçi yaklaşımlara rağmen West ve Schoch karşıt görüşlüler tarafından gözardı edildiler.
Schoch ilk olarak Sfenksteki erozyonun Giza’ya sadece birkaç km uzaklıkta bulunan Nil nehrinin taşmasından kaynaklanabileceğini düşündü. Ancak eğer böyle olsaydı, sadece nehrin sularının ulaştığı yükseklikteki kayalar erozyona maruz kalacak ve bugün olduğu gibi en üstteki değil, en alttaki taş bloklar en içeride olacaklardı. Ayrıca, Sfenksin dış yüzeyindeki taş bloklar aşağıda daha yumuşak, tepelerde daha sert. Ancak bugün görülen en tepedeki taş blokların daha içeriye geçmiş halleri, kesinlikle tepeden gelen ve binlerce yıl süren su akışının belirtileri ki, bu da tabi ki yağmur demek.
Schoch, Sfenks’in bugün aşınmış olan dış yüzeyinin birçok araştırmacının savunduğu gibi kötü hava koşulları, hava kirliliği ve asit yağmurları ile alakalı olmadığını, asıl ele alınması gereken faktörün belirgin erozyonu binlerce sene içinde oluşturan antik hava olayları olduğunu belirtti. Sadece 20’nci yüzyıldan itibaren görülen kötü hava koşullarının belirgin bir yağmur erozyonu yaratması mümkün değil.
Yağmur ne zaman yağdı?
Schoch, Sfenksin bir yağmur erozyonuna maruz kaldığına emindi. Ancak ne zaman yağmur yağdı? Wisconsin Üniversitesinden iklimbilimci John Kutzbach bu sorunun cevabını araştırdı. Kuztbach, Kuzey Afrika’nın 10 bin sene önce göllerle kaplı yeşil bir arazi olduğunu ancak günümüzde bir çöl halini aldığını söylüyor. Kuztbach bilgisayar simülasyonları ile 10 bin sene öncesinin hava durumunu inceliyor ve elde edilen bulgular gerçeklerle uyuşuyor.
West ve Schoch, buradan yola çıkarak Giza bölgesinde eskiden su varlığı olduğunu ispatlayacak başka kanıtlar aramaya başladılar. Schoch, Sfenksin güney dış duvarı üzerinde yaptığı araştırmada, tepeden aşağıya doğru akan yağmur sularının yaratacağı türden yarıklar buldu. Bu yarıklar yağmur suyunun aşağıya doğru akarken taş blokların daha yumuşak olan kısımlarını akıntı ile alıp götürmesiyle oluşmuştu ve Schohch’a göre yağmurun kesin kanıtıydı. Schoch ayrıca, dış duvarın bir profilini çıkarttı ve taş blokların tepede aşağıya doğru içerdikleri katmanların sağlamlıklarını belirledi. Buna göre en aşağıda bulunan katmanlar daha dayanıksız, tepelere doğru olan katmanlar ise daha dayanıklı çıktı. Sfenksin dış duvarına bakıldığında, en aşağıdaki katmanların en içeri kaçan katmanlar olduğu görülüyor. Ancak aynı zamanda, en tepedeki ve en sağlam olan katmanlar en fazla yontulmuş olanlar. Bunun sebebi ise en sağlam katmanlar olmalarına rağmen yağmuru en fazla üst cephenin görmesi. Oysa aşağıdaki katmanlar ağırlıklı olarak akan suyun etkisi ile erozyona uğramışlar.
West ve Schoch, topladıkları deliller ile Sfenksin bilinenden en az iki kat daha yaşlı olduğunu, yani 4,500 değil, en az 9,000 senelik olduğu bilgisine iyice yaklaştı. İki araştırmacı 90’ların başında ABD’de davet edildikleri bir konferansta jeoloji ile Mısırbiliminin çelişmesinden doğan tartışmaya itildiler.
Mısırbilimci Profesör James Romano, şu mantıklı açıklamayı yapıyordu: “Elinizde bir uygarlık var. Bu uygarlık Sfenks gibi yapılar inşa ediyor ve bu yapının başını geleneksel olarak kullandıkları başlık olarak tasarlıyorlar. Birkaç bin yıl boyunca bu böyle devam ediyor ve sonra bitiyor. Aradan bir ya da iki bin yıl geçtikten sonra tekrar başlıyor. Peki bağlantı nerede? Bu uygarlığı sonradan geldiği noktaya taşıyan şey neydi? Birbirine tam olarak paralel iki kültürün aynı noktada ortaya çıktığını mı düşünüyorsunuz (Yani Sfenks’i inşa edenlerle sonradan piramitleri ve tapınakları yapanlar olarak)? 3–4 bin yıl ara ile böyle bir şeyden bahsetmek bir Yıldız Savaşları bölümünü anlatmak gibi bir şey. Bu böyle gerçekleşmiş olamaz. Kültürler doğrusal bir şekilde gelişim gösterirler. İnşa edilen tüm yapıların gösterdiği teknolojik ve sanatsal gelişim o kültürlerin gelişimi ile değişir. (West ve Schoch’un) Önerdikleri gibi bir teorinin gerçek olabilmesi için aynı bölgede bir A kültürünüz, bir de B kültürünüz olmalı. Arada da binlerce senelik boşluk. Ve bu en basit şekilde böyle işleyemez.”
West ise şunları söylüyor: “Bizim bildiğimiz evrim teorisi bir döngü şeklinde işliyor ve salak mağara adamından hidrojen bombası ve diş macunu üreten akıllı varlıklar haline geliyoruz. Mısır’a baktığımızda bu akla gelebilir ancak Sfenks için farklı olan şey, bu çok büyük taş bloklardan oluşan yapının çok gelişmiş bir uygarlığın ürünü olması gerektiği. Bu durum Sfenksi yapmış olduğu düşünülen uygarlık ile Sfenksin kendisi arasında büyük bir zıtlık yaratıyor, çünkü bu yapıyı yapabilmek çok üstün bir uygarlık gerektiriyor.”
Sonuç olarak tartışmalar büyüdü ve Mısırbilimciler ile Schoch ve West’in de arasında bulunduğu diğer araştırmacılar 1992 senesinde Chicago’da düzenlenen bir konferansta yüz yüze geldiler. Tarihçi Paul W. Roberts konferans hakkında genel düşüncelerini şöyle belirtiyordu: “West gibi adamlar birçok akademisyenin en büyük kâbusudur. Bu tür adamlar bir anda belirip gerçekten çok iyi kanıtlarla desteklenmiş bilgileri, güzelce hazırlanmış bir şekilde sunuyorlar ve bir anda ayaklarınızın altındaki kayayı çekiveriyorlar. Peki bu durumla nasıl başa çıkıyorlar? Tabi ki reddederek. Eğer West’in adının yanında akademik statüsünü belirten sıfatları olmasaydı alacağı saldırı çok daha yüksek olacaktı ve kendisini savunmakta zorluk çekecekti.”
Sfenks üzerinde o dönem uzman kabul edilen Chicago Üniversitesi’den Profesör Mark Lehner konferansta şunları diyor: “Eğer Sfenks gerçekten belli bir zaman dilimi boyunca yağmur erozyonuna uğradı ise bunun kesin delili olmalıdır. Evet, çizilmiş profiller ve bazı resimler gördüm ve bunu savunan kişiler var ancak ben yeterli bir veri göremedim. Eğer Sfenks çok daha önceki bir dönemde başka bir uygarlık tarafından inşa edildi ise bu uygarlığa ait olan kanıtlar nerede? Bana bu döneme ait herhangi bir kanıt, bir heykel, eşya, arkeolojik alan gösterin.”
West ise buna şöyle karşı çıkıyordu: “Sırf Macellan gibi dünyanın çevresini dolaşamadık diye halen dünyanın düz olduğuna inanmak kadar anlamsız bir şey bu. Eğer Sfenks tahminimizden çok daha önceki bir zamana aitse bu döneme ait bazı şeyleri bulmayı düşünürsünüz. Ancak zamanla bölgenin değişen coğrafyası ile bu uygarlığa ait kalıntılar hiç bakmayı akıl edemeyeceğiniz yerlerde olabilir ve oralara bakmalısınız. Mesela o dönemin sularla kaplı bir coğrafya içerdiğini düşünürsek bakılması gereken yer Akdeniz’in kendisi olabilir. Benim bakmayı akıl edeceğim ilk yer Nil ovası olacaktır. Nil nehrinin ulaşılması zor olan katmanları araştırılıp bu tür bir yapıyı yapabilecek uygarlığın kanıtları aranabilir.”
Bu görüşü destekleyen kanıtlar Nil nehri etrafında inşa edilmiş tapınaklarda görülebiliyor. Schoch’un araştırdığı iki tapınaktan biri, diğerine çok yakın olmasına rağmen diğerinde tam 15 metre derinlikte bulunuyor. Diğer tapınak gün ışığında dururken, daha derindeki tapınağın kazılarak ortaya çıkarılması gerekmiş. Schoch’a göre bunun nedeni binlerce sene boyunca Nil nehrinin taşması ile oluşan sellerin taşıdığı çamur, toz ve kalıntıların bu tapınağın üzerini kapaması. Yaklaşık 1,300 yıl önce yapıldığı düşünülen bu tapınaklardan Nil nehri seviyesi altında olanının bu tarihlerde yapıldığına dair hiçbir kanıt yok. Bu yüzden West, firavun Birinci Seti döneminde yapıldığı düşünülen bu tapınaklardan daha alçak seviyede olanının 1,300 değil, çok daha eski olduğuna inanıyor.
Ele alınan tapınak taş yatağı içine oyulmuş çok büyük bir çukurun içine inşa edilmiş gibi gözüküyor. Bu mimari ise eski Mısırlıların tapınak mimarisi ise kesinlikle uyuşmuyor. Ayrıca tapınaktaki kalıntılar diğer Mısır tapınakları ile de benzerlik göstermiyor. Kapı görünümü oluşturan üç taş bloğun yan yana dizilmesi ile ortaya çıkan sur gibi dizeler, bir tek Sfenksin ovasında bulunan tapınakta görülüyor. Bu da dikkat çekici bir benzerlik. Yani Sfenksi yapanlar bu tapınağın asıl sahipleri olabilir mi?
Ele alınacak bir diğer ilginç yapı Firavun Sakkara’nın dönemine ait olduğu düşünülen ve Sfenks kadar eski olduğuna inanılan basamak piramidi. West bu yapıdaki çamur taş bloklarını ele alıyor. Eğer bu piramidin Sfenks ile aynı dönemde inşa edildiğini, yani milattan önce 3000’li senelere denk geldiğini varsayarsak, neden Sfenks’teki gibi ağır kireçtaşı bloklar kullanılmadı? İki yapı arasında da sadece 16 km mesafe var. Ve iki yapı da aynı döneme aitse, ikisi de yağmura maruz kalmalıydı. Eğer basamak piramitteki çamur tuğlalar Sfenks gibi yağmura maruz kalmış olsaydı, binlerce senelik yağmurun etkisi ile piramidin çokça bozulması gerekirdi. Kısaca, çamur tuğlalardan yapılmış olan basamak piramit ile kireç taşından yapılmış olan Sfenksin aynı döneme ait olmaları aslında olası değil.